Kağnıcı, yaptığı yazılı açıklamada; “Asgari ücretin önemli bir gündem haline gelmesinin ve ilginin artmasının temel nedeni Türkiye’nin giderek artan bir asgari ücretliler toplumu olması ve ortalama ücret seviyesinin giderek asgari ücrete yaklaşmasıdır. Türkiye’nin en büyük ücret pazarlığı, 2021 asgari ücret görüşmeleri 4 Aralık 2020’de başladı. Pazarlık salgının işçi ücretlerini düşürdüğü ve işçileri yoksullaştırdığı koşullarda başladı. Bakanın, bürokratların ve işveren temsilcilerinin sağlığına gösterilen özen takdire şayan. Elbette komisyon üyeleri riske girmesinler ama bu “ince düşünce” çalışanlar için, özellikle de özel sektör çalışanları için neden akla gelmez veya neden uygulanmaz?

Asgari ücret işçiler içinde bir azınlığın değil, tersine işçilerin ezici çoğunluğunun ücreti haline geldi. Bu nedenle asgari ücret ana ücret pazarlığı haline geliyor. İktidarın da böyle önemli bir ücret kontrol aracını elinde tutmaktan memnun olduğu görülüyor. Çünkü adı pazarlık olsa da nihai kararı hükümet veriyor, işverenler de mecburen ona uyuyor. Örneğin 2016’da yüzde 30 arttı. Ancak buna rağmen ücretlilerin milli gelir içindeki payında ve ortalama ücretlerin kişi başına milli gelire oranına bakıldığında ise düşüş var. Asgari ücret resmi enflasyona göre artsa da milli gelir artışından payını alamıyor; ortalama ücretler asgari ücret artışından daha az artıyor.

2021 yılı asgari ücreti özel koşullarda saptanıyor: Ekonomik kriz ve pandemi. Bu nedenle bu yıl asgari ücretliye dönük kamusal destekler (vergi ve prim indirimleri, sübvansiyonlar ve nakit transferleri) her zamankinden daha önemlidir. Asgari ücret sosyal devletin uygulamasının somut bir örneği olmalıdır. İlk adım asgari ücretin kesintisiz bir şekilde net olarak ödenmesi olmalıdır. Asgari ücrete tam vergi muafiyeti sağlanması ve asgari ücretin üzerindeki pirim yükünün bütçeden karşılanması sağlanmalıdır. Sosyal devletin kendini göstereceği en önemli yer asgari ücrettir. Devlet pandemi koşullarında elini cebine atsın, asgari ücretin kesintileri bütçeden karşılansın. Bütçeden sermayeye aktarılan onca kaynaktan sonra (örneğin 12 yıldır işverenlere uygulanan yüzde 5 prim desteği) işçilere de destek sağlanması sadece pandeminin değil eşitlik ilkesinin de gereğidir. Kesintisiz asgari ücret işçilerin eline geçen miktarda önemli bir artış sağlayacaktır. Bunun yanında asgari ücrete milli gelir artışı ve özellikle de işçilerin enflasyonu dikkate alınarak zam yapılmalıdır.

Brüt asgari ücretin yüzde 33,4’ü (983 TL) vergi ve diğer kesintilere gidiyor. Asgari ücretli bir işçi, yılın 122 günü vergi ve diğer kesintiler için çalışıyor. Dolaylı-dolaysız vergiler ve diğer kesintiler nedeniyle işçinin eline, brüt asgari ücretin sadece yüzde 66,6’sı net harcanabilir ücret olarak geçiyor. Brüt asgari ücretten yapılan doğrudan kesinti toplamı 618,3 TL. Böylece AGİ dâhil, işçinin eline geçen net harcanabilir ücret 1.960,3 TL’ye düşüyor. Doğrudan ve dolaylı vergiler ile prim kesintilerinin toplamı 982,67 TL’ye ulaşıyor. Bu tutarın brüt asgari ücrete oranı yüzde 33,4.

Tüketici fiyatları kasımda aylık olarak yüzde 2,3 oranında arttı. Bu oranla birlikte Türkiye’deki yıllık enflasyon kasım sonu itibariyle yüzde 14,03’e yükseldi. Türkiye’nin bu yılı yüzde 15’in üzerinde bir enflasyonla tamamlaması bekleniyor. Genel enflasyon oranının yüzde 14,03 olduğu son bir yılda gıda fiyatlarında ise yüzde 21,08 oranında artış kaydedildi. Birçok temel gıda maddesinde yıllık fiyat artışı yüzde 70’e yaklaştı. Örneğin yumurta fiyatı kasım adında yüzde 17,75, bu yılın ilk 11 ayında yüzde 61,4 ve son bir yılda yüzde 69,65 oranında arttı. Son bir yılda mercimek fiyatı yüzde 41,7, domatesin fiyatı yüzde 39, ayçiçek yağı yüzde 38 artış kaydetti.

Son 12 aylık dönemdeki 707 milyar dolarlık milli gelir ve iktidarın 2021 Yılı Programındaki 2020 yılı ortalama nüfus tahmini (83 milyon 710 bin kişi) dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre kişi başına düşen milli gelir de 8 bin 455 dolara kadar geriledi. Kişi başına düşen gelirin bu yılın tümünde ise 8 bin 300 dolara kadar gerileyeceği tahmin ediliyor. Peki işçi bu kişi başı gelirin neresinde kalıyor? Açlık sınırının 2.516 TL olduğu ülkemizde iktidar maalesef milyonlarca insanımızı açlık sınırının altında yaşamaya mahkum etmiştir. 90’lı yıllarda çay ve simit hesabı yapanların bugün, kuru ekmek yiyorlarsa aç değildirler diyecek kadar milyonları umursamadıkları görülmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı eleştirirken çözüm önerisini elbette sunuyor ve iktidarımızda ilk işimiz asgari ücretin adaletsizliğine son vereceğiz. Asgari ücretten alınan vergiler kaldırılmalıdır. İktidara yakın kaynaklar tarafından dillendirilen 2605 TL kabul edilemez bir rakamdır net ücret en az 3.100 TL olarak belirlenmelidir. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimiz bu ücreti uygulamaya başladılar. Halkın dertleri ile dertlenen ve çözüm üreten bir partinin iktidarına ihtiyaç duyulduğu açık ve net şekilde görülmektedir” dedi