Karaman Türk Ocakları Şube Başkanı Yunus Turan, Genel Başkan Prof.Dr. Mehmet Öz'ün gündemi yoğun bir şekilde meşgul eden süreçle ilgili görüşlerini bildirdi.


Açıkalamda;''

Ülkemiz tarihî bir dönemeçten geçmektedir. Türk milleti zorlu bir imtihan yaşıyor. Bu imtihanın çok değişik boyutları var. Mesele sadece bugün için kanın durması değildir. Milletin birlik ve bütünlüğüne vurulmak istenen darbe ilerde daha büyük yaralara yol açar. Bunun için “çözüm süreci” ilan edildiği andan itibaren teröristle müzakerenin karşısında olduğumuzu ifade ettik.


Türk Ocakları bu süreçte Türk Milleti için hayati öneme sahip tehlikelere dikkat çekerek tarihî bir görev ifa etmektedir. Türk milliyetçisi aydınların ortak duygu ve düşünceleri kamuoyuna sunulmaktadır. Son olarak “çözüm süreci” olarak adlandırılan gelişmelere dair görüşlerimizi 11 Ocak 2013 tarihli basın açıklamamızla ortaya koyduk. Orada ifade ettiğimiz bazı hususları bugün tekrar hatırlatmanın faydalı olacağını düşünüyoruz:
“Sözde çözüm için anayasada Türk milleti kavramından ve tek resmi dil olarak Türkçe’den vazgeçilmesi, Türklüğün bir etnik grup derecesine indirilmesi adeta üzerinde mutabakata varılmış hususlar gibi takdim edilmektedir.”
“Hükümet, terör örgütü lideri ve silahlı mücadeleyi açıktan savunan siyasî uzantılarla kesinlikle muhatap olmadan, hangi kökenden gelirse gelsin Türk milletinin bütün fertlerini kucaklayıcı bir yaklaşım ve birleştirici bir dille bu ülkeyi terör belasından kurtarmanın yollarını aramalıdır. Aksi yönde atılacak adımlar terör örgütü ve yandaşları tarafından kesinlikle kendi haklılık ve başarılarının bir göstergesi kabul edilip propaganda malzemesi olarak kullanılacaktır. Bunun sonucu ise ayrışmanın hızlanması olacaktır.”
Sonuç olarak da “Türk Ocakları olarak, teröre ve bölücülüğe taviz anlamına gelecek her türlü müzakereye karşı olduğumuzu Türk milletine ve dünyaya ilan ediyoruz.” diyerek tavrımızı net bir biçimde ortaya koyduk. 
Genel Başkan olarak yazdığımız “Red ve İnkar” ve “Birlik ve Beka” başlıklı yazılarımızda da Türk milleti, Türk milliyetçiliği kavramlarının önemini, bölücü örgüte taviz vermenin milletimizin birliği ve devletimizin bekası açısından doğuracağı sakıncaları açık bir biçimde dile getirmeye çalıştık.
Sürecin başından bugüne yaşanan gelişmeler, bizim kaygılarımızı doğrulamakta, düşüncelerimizin haklılığını ortaya koymaktadır. Nitekim İmralı sakininin basına sızan açıklamaları, TBMM üyelerinin İmralı-Kandil arasında ulaklık görevini üstlenmesi, Kandil’deki terör örgütü liderinin muzaffer edası, Diyarbakır’daki Nevruz mitinginde terörist başı Öcalan’ın meşru bir lider ve barış havarisi konumuna getirilmesi, izlenen yöntemin yanlışlığının göstergeleridir. Bu görüntüler milletimizi derinden yaralamıştır. Terörle sonuç alındığı ilan edilmiş, “Kürtlere statü” sloganıyla da meselenin devletin birliği çerçevesinde çözüleceği iddiasının doğru olmadığı haykırılmıştır.
Sürecin en başından beri, vatanını seven herkesin terörün sona ermesini istediğini, karanlık odaklar dışında kimsenin vatan evlatlarının kanlarının akmasından memnuniyet duyamayacağını da vurguladık. Etnik fitnenin milletimizin birliğine ve devletimizin bekasına yönelttiği tehdidin sona erdirilmesini en başta milliyetçiler arzu eder. Ancak burada izlenecek yöntem işin esasını da belirler. Biz, terör örgütü liderini meşru bir muhatap konumuna koyan müzakere siyasetini asla tasvip etmedik ve etmeyeceğiz. Terörü sona erdirmek perdesi altında Türk milletinin adının anayasadan çıkarılmasına sonuna kadar karşı olduğumuzu her zaman ifade edeceğiz. Yerel yönetimlere hak perdesi altında özerk veya federal bölge yaratma girişimlerinin nihai kertede bölünmeye yol açacağını vurguladık, vurgulamaya devam edeceğiz.
Türk milletinin etnik unsurlara ayrıştırılmasının, Türklüğün bir etnisite olarak takdiminin vahim sonuçlar doğuracağını ihtar ettik, etmeye devam edeceğiz. Çünkü biz milletimizi bir bütün olarak seviyor, birlik diline sözde değil özde inandığımızı ifade ediyoruz.

Son günlerde yapılan yoğun propaganda ile ekranlar ve sütunlar adeta “ikna odaları”na dönüştürülmüş ve millî hassasiyetleri törpüleme çabalarına hız verilmiştir. Barış ve çözüm gibi kelimeler kullanılarak yürütülen müzakere sürecinin yöntemine ve maksadına eleştiri yöneltenlerin kanın ve terörün devamını istediği şeklindeki bir kara propaganda medyaya egemen olmuştur. Türk Ocakları olarak insaf ve vicdan sahibi hiçbir kimsenin terörün ve kan akmasının devam etmesinden yana olamayacağını sürekli olarak ifade ediyoruz. Bizim hassasiyetlerimizi anlamayanlara şunu bir kez daha tekrar edelim: Türk Ocakları olarak, terörü sona erdirmek için teröristlerle, bölücülerle müzakere edilmesinin kesinlikle karşısındayız. Devlet, hukuk ve meşruiyet içinde kalarak etnik fitneye son vermeli, milleti terör belasından kurtarmalıdır,''dendi.