SORMAK YA DA SORMAMAK

Soru sormak; insanın en aslî eylemlerinden biridir. Ve soru sormak insana birçok şey kazandırır.  

Peki, neler mi onlar? Buyurun…

***

Sordukça düşünür, sorguladıkça gelişir insan.

İnsan sorularıyla düşüncesini harekete geçirir. Kalıplarını kırar. Önyargılarıyla yüzleşmesi için çok önemli fırsatlar yakalar.

İnsanın kendini değiştirmeye ve geliştirmeye açtığı kapılardır, sorular…

Varoluşunun sırrına vâkıf olma çabasıdır, sorgulamak…

Soru sormak;

Hakikat arayışının basamaklarıdır.

Akla menfez, ruha nefestir.

Değişimin öncüsü, gelişimin sancısını çekmektir.

Hatalarla barışmak ve ders almasını bilmektir.

Bir yandan özgürlüğü zerk etmek, diğer yandan kendi sınırlarını çizebilmektir.

***

Diğer taraftan, soru sormamak ise insandan birçok şey götürür.

Peki, neler mi onlar? Buyurun…

***

İnsanın soru sormaması ise; özgürlüğünü inkâr etmesidir.

Düşüncesine vurduğu prangalarla barışık olmasıdır.

Duygularına çektiği setlerle yapay bir mutluluk yaşamasıdır.

Kusurlarıyla övünmesi, hakikate kulak tıkamasıdır.

Soru sormamak, insanın akıl ve düşünce yetisini bastırma çabasıdır. Önyargı bataklığına saplanmayı kabul etmesidir. Değişmek ve gelişmekten dolayı korkaklık yaşamasıdır. Sıradanlığa tâlibim demesidir. Kalıplarına mahkûm olması, potansiyeline çizilen sınırlarla yetinmesidir.

***

Sokrates der ki; Sorgulanmamış hayat, yaşamaya değmez!

Bu yüzden sormalı insan. Soru sormanın zevkini idrak etmeli.

“Neden?” ve “Niçin?” sorularıyla siyah – beyaz giden hayatını renklendirmeli.

Unutmayalım!

Soramadığımız sorular kadar esir; sorabildiğimiz sorular kadar özgürüz.

Soramadığımız soruların cevaplarıyla karşılaşmak istemeyecek kadar korkak; sorularımıza cevap bulma arzumuz kadar cesuruz.

Sormak ya da sormamak, işte bütün mesele bu…

Twitter: @kkaratas89