Dünya’yı Batı ve Doğu diye ikiye ayıran ekonomik güç, insanlığı da barbar ve medeni diye ikiye ayırmıştı. Öyle ki güzellikler barbarlara bırakılmamalıydı güya (!) Düşünelim ki bir sınır; doğusu her türlü kötülüğün abidevi yeri, batısı kaliteli insan motifinin lokomotifi! Nerden bozmak gerekirse oradan yakalayacak ve hedefteki noktayı oradan vuracak bir lokomotif!


    Dünya çok büyük bir cenaze kaldırdı son beş yılda. Orta doğu’dan başlayan sala sesleri şu an Batı Avrupa sınırları içerisinde. Her devlet bir hedef ile varlığını devam ettirmek için her yolun Mubah olduğu bir seyahatte. İnsanlar ise kişisel hazları uğruna her gün ısrarla bu mezarın toprağına su dökmekte. Bu da gösteriyor ki acı hiç yok olmayacak ve kabuk bağlamayacak, çünkü bin parçalık bir yapboz ortak eller tarafından birleştirilmeye çalışılmakta!
    Kuyruk acısı olan bir devletin milletvekili geçtiğimiz haftalarda “Barbar Türkler” açıklamasını yapmıştır(!)  biliyoruz ki Bir devletin halkını kıyımdan geçirdiği, ekonomik çıkarlar uğruna başka siyasi güçlerin de bu devlete destek verdiği bir dünyada nefes almak artık hiç de kolay değil.


     Bugün mülteci diye nitelendirdiğimiz insanların ülkelerinden kaçarken alelade yapılan bir botla sınır değişikliği yaparken verdiği zorlu mücadelede, o botu sivri sopalarla patlamaya çalışanlar hangi barbarlık örneğini teşkil etmiştir? Sokaklarda önlerine para atılarak bundan büyük haz duyan aynı kaliteli insanlar (!) barbarlık kavramının acaba neresindeler? Yine bir babanın evladıyla savaştan kaçarken Macar gazeteci tarafından çelme takılıp düşürülmesi barbarlığın hangi alt birimidir? 


    Bakınız Batı, Doğu’daki devlet karartma politikasında bir araya gelebiliyor, gerek meclislerinde gerek uluslararası kuruluşlarda ve gerekse platform ve gizli anlaşmalarda ortak bir payda bulaşabiliyor. İşte zannediyorum ki doğru yerde doğru zamanda birlik olma felsefesi bu! Atılacak çelmelere karşı alınacak her önlem de bizim birlik yolculuğumuzda mubahtır! 


    Mazisi güçlü ülkeler ve tarih yazmış milletlerin her zaman bir ayakta kalma ülküsü vardır. “Vatanını bırakmak” hiç de göz ardı edilecek bir cümle değil. Ortadoğu senaryosu bir Orta Doğu fiyaskosu olarak sonlanır mı bilmem fakat burada dikkat edilecek küçük bir nokta var: Batı’nın barbar dediği Anadolu insanı, devletini bırakmamak için Çanakkale’de vatanına can olsun diye dün kanını bu topraklara döktü. Dün verdiğimiz mücadele, dün olunan tek yumruk, bugün vereceğimiz mücadelenin ve oluşturulacak birliğin referansıdır. Tarih dün de menfaatin ve ekonomik gücün kilit noktasında sahnelenen oyunu kaydetti, bugün de yazılan senaryoyu aynı yerde sahnelemek derdinde olanların altını çizmekte. Biz bu oyuna gelmeyelim biz bu oyunu seyretmeyelim!

ÇELMELER TAKILMADAN ÖNLEMLERİMİZİ ALALIM! DÜŞMEYELİM!