TEMA Vakfı Karaman şubesi konuyla ilgili açıklama yaptı. Tema Vakfı Karaman Şubesinden yapılan açıklama da ‘’16.09.2014 günü Karaman ili Akçeşehir kasabasında yapılması planlanan termik santrali gizlemek amacıyla kömür madeni çıkarılması izni için düzenlenen ÇED süreci halk bilgilendirme toplantısına Karaman TEMA olarak katıldık. İlgili şirketin proje hakkında bilgilendirme yapmasından sonra geçilen soru cevap bölümünde Akçeşehir TEMA gönüllü sorumlusu Onur Karabacak ve emekli öğretmen Sami Beyin soruları karşısında ilgili firma cevap veremez duruma düşmüştür. Karaman TEMA temsilci yardımcısı Halil Başkalkan'ın konunun vahameti hakkındaki konuşmalarından sonra söz alan TEMA gönüllüsü ve doğa aşığı Merih Ünver'in açıklamalarının bitiminde Akçeşehir halkı toprağına, suyuna, tarımına ve elmasına sahip çıkmış kasabalarında kömür madeni ve termik santral istemediklerini beyan edip salonu boşaltarak toplantının sona ermesini sağlamışlardır. Karaman TEMA temsilciliği olarak bölgede MTA'nın çalışmalarını adım adım takip ederek Karaman, Karapınar, Akçeşehir ve Ayrancı ilçesinde bilgilendirme toplantıları ile halkımızı aydınlatarak toprağına doğasına sahip çıkılmasına sebep olması nedeniyle TEMA genel merkezimize teşekkürlerimizi Akçaşehir halkına toprak talanına dur dedikleri için şükranlarımızı sunarız’’ denildi.
Akçaşehir Kasabasında yapılması planlanan termik santrali gizlemek amacıyla kömür madeni çıkarılması projesinin ÇED sürecinde halkı bilgilendirme toplantısı için ÇED Başvuru dosyasını incelediğimizde TEMA Vakfı olarak itirazlarımız aşağıdaki eksikler görülmüş, Toplantıda eksiklikler dile getirilmiştir.
1. ÇED başvuru dosyasının 8.sayfasında proje kapsamında proses kaynaklı atık su oluşmayacağı, sadece çalışan personelden kaynaklanan evsel nitelikli atık su oluşacağını iddia edilirken dosyanın 53.sayfasında işletme aşamasında oluşacak tozun kalkmasını önlemek için alanın su tankerleri ile düzenli olarak sulanacağı ve günde ortalama 90 ton su tüketileceği hesaplanıyor. Neden çelişkili bilgiler veriliyor, raporu okuyanlar yanıltılmaya mı çalışıyor?
2. Başvuru dosyasında sahada susuzlaştırma yapılacağı kömür işletmesinin çalıştırılması için sahadaki tüm yer altı suyunun çıkarılacağı belirtiliyor. Suyun çıkarılması için bahsedilen yöntem, çok ciddi çevresel etkileri olacak geçirimsiz perdeleme. Bu ve planlanan sondaj sisteminin havzanın bütüncül yer altı su sistemine etkilerine yönelik bir ÇED çalışması yapıldı mı? Kömür işletmesinin kapanmasından sonra havzanın su sistemi eski haline nasıl getirilecek?
3. Dosyanın 10.sayfasında işletmenin “çevre köylerden işçi çalıştırılması ile istihdam yaratılması acısından da faydalı olacağını” söylenirken aynı dosyanın 15. sayfasında işletmede toplam 30 kişinin çalıştırılacağı söyleniyor. Buna karşılık kömür işletmesinin çevreye olumsuz etkilerinden kaynaklanacak tarımsal üretim kaybından dolayı kaç işinin işinden olacağı hesaplanmamış ve açıklanmamış
4. ÇED başvuru dosyasının 16. sayfasında söz konusu kömür cevherinin henüz bir termik santralde kullanılmasına elverişli olup olmadığının belli olmadığı belirtilmiş. Sonlandırılması muhtemel, test aşamasında bir işletme için mi tek bir ruhsat sahasında 33 milyon ton toprak yerinden edilip başka bir tarım toprağı üzerine dökülecek ve sahadaki bütün su drene edilecek? Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yüksek mahkemelerin kümülatif etki değerlendirme süreçlerinin yürütülmesine dair kararları varken kömür ocağının ÇED sürecinin tek başına sadece tek bir ruhsat sahası ile sınırlı olması, aynı alandaki ÇED süreci tamamlanmış diğer ruhsat sahaları ve yapılması planlanan termik santrali dikkate almaması hem yanlış değil mi hem de bakanlığın politikaları ile çelişmiyor mu? 
5. Dosyanın 15.sayfasında proje bedeli olarak belirttiği 50.000.000’nin para birimi yazılmamış. Rapor hazırlığı ciddiye alınmamış!
6. ÇED Başvuru Dosyasının 17.sayfasında “Konya-Karapınar kömür havzası olarak adlandırılan bölgede toplam 1,8 milyar ton görünür linyit rezervi tespit edilmiştir. Bulunan bu rezerv, yaklaşık 5000 MW gücünde termik santrali 30 yıl boyunca besleyecek büyüklüktedir. Bu ise 2400 MW güce sahip Atatürk Barajı’nın iki katı elektrik üretilmesi anlamına gelmektedir” deniliyor. Oysaki daha önce de belirttiğimiz gibi kömürün termik santral çalıştırmaya elverişli olduğu bile belli değil, bir takım test süreçlerinden geçmesi gerekiyor. Bu durumda, kömürün kalitesi bile belli değilken bu kadar iddialı açıklamaların yapılması yanlış ve yanıltıcı! Ayrıca verilen bu bilgi sadece bu ruhsat sahasına değil toplam kömür rezervine ait yani verilen bu bilgi de yanıltıcı.
7. Söz konusu saha, mutlak tarım toprağı üzerinde olduğundan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na tabidir ve Karaman Toprak Kurulu’nda değerlendirilmelidir. (Başvuruda “Tarım dışı amaçlı kullanım izinleri 3083 sayılı Kanun çerçevesinde alınacak” deniyor ancak 5403 sayılı yasa açıkça diyor ki “3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununa göre, uygulama alanı ilân edilen yerlerden ise bu alanlarda uygulama yapan birimin yetkili temsilcisi de Kurula dâhil edilir.” Yani kömür sahası Toprak Koruma Kurulu kararından muaf değil, yalnızca 3083 sayılı yasa uyarınca o birimin yetkilisi de kurula katılmalı.
8. 19.sayfada kömür işletmesinden etkilenmesi muhtemel olan çevrenin nüfusu olarak sadece Akçaşehir Beldesi’nin nüfusu verilmiş ve bu veri de gayri resmi bir internet sitesinden alınmış. Oysa kömürün işletmesinin su ve toprağa olan etkileri göz önünde bulundurulduğunda etkiler yalnızca Akçaşehir ile sınırlı kalmayacak! Hem mikro havza hem de havza ölçeğinde etkileri olacak. Raporda geçen etkilenmesi muhtemel olan çevrenin nüfus bilgisi gerçeği yansıtmıyor.
9. ÇED Başvuru Dosyasının 19.sayfasından itibaren alanın florası değerlendirilmiş ve burada ÇED’ e konu olan maden ruhsat sahasında gerçekleştirilecek işletme faaliyetlerinin flora ve vejetasyon açısından bir sakıncası bulunmadığı, bilimsel araştırmalar için önem arz eden, biyosfer rezervi, biyotoplar, biyogenetik rezerv alanları olmadığı iddia edilmiş. Oysa ki kömür madenciliği ve enerji üretimi yapması planlanan termik santral önemli mera alanlarının tam ortasında yer alacak. Söz konusu meralarda yaklaşık 100 çeşit tek yıllık ve çalımsı bitkiler yer alıyor ve söz konusu bitkiler bölgenin işlemeli tarımından sonra en yüksek gelir kaynağı olan hayvancılığın ana dayanağını oluşturuyor. Ayrıca alan, kuraklığa dayanıklı bitkiler açısında bir gen rezervi olarak bilim insanlarının iklim değişikliği ve kuraklaşmanın yaşanacağını öngördüğü yakın gelecek için kritik önemde bir alan. Bunun yanında, alan 1960larda insan eliyle bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu rüzgârın neden olduğu erozyondan dolayı ciddi bir çevre felaketi yaşamış bir alan. Kömür işletmesi ve termik santral gibi projeler bitki örtüsünün yok olmasına 1960’larda yaşanan bu felaketin tekrar yaşanmasına neden olabilir.
10. ÇED dosyasının 49. sayfasında alanın toprak özellikleri geçiştirilmiş ve güncel olmayan bir sınıflama kullanılmış. Buranın mutlak tarım arazi olduğu açıkça belirtmeli. Alanda yapılan hali hazırdaki meyvecilik gibi yüksek katma değerli faaliyetler detaylı şekilde analiz edilmeli, anlatılmalı. Bunun yanında, Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nın arazi toplulaştırma vb tarımsal yatırımları devam ediyor. Bunlar boşa harcanan kaynaklar mı?
11. 70. sayfadan itibaren raporda “Toprak kirliliğine sebebiyet verecek faaliyet yapılmayacaktır” diyerek geçiştirilmiş. Oysa ki a) Çevreyi Etkileyebilecek Olası Sorunların Belirlenmesi, Kirleticilerin Miktarı, Alıcı Ortamla Etkileşimi, Kümülatif Etkilerin Belirlenmesi kısmında çıkarılacak kömürün toprakta bırakacağı kimyasal, radyoaktif kalıntılar hesaba katılmamış. Ayrıca kömürün ağır metal analizi yapılmamış. İşletmenin yapılacağı yörede tarıma elverişli araziler kazılıp kömürlü, kükürtlü, asidik, ağır metalli bir halde kazı alanlarına ve dekapaj yığma sahalarına yeniden doldurulduğunda, rüzgârlar ile diğer verimli tarım alanlarına doğru dağıldığında; bölgenin tarım arazileri büyük zarar görecek. Toprak kirliliğine neden olacak bir faaliyet yapılmayacak derken ‘Kömür çıkartmanın özellikle açık ocak işletmesinin sadece ocağın olduğu değil geniş alanda etkileri olan potansiyel bir toprak kirletici faaliyet’ olduğu ifade edilmemiş, halk yanıltılmış.
12. 63-64.sayfalarda ‘proje alanında gerçekleştirilecek ocak üretimi ve malzeme nakli esnasında oluşacak tozlanmanın emisyon debisi, alınacak önlemler sayesinde daha düşük mertebelere indirilmiş olacaktır’ deniliyor ancak tedbirler açıkça ifade edilmemiş. Açıkta depolanan malzemeler için; ‘Malzeme üstü naylon branda ile kapatılacak, deniliyor. Raporda depolama için belirtilen 32 ha’lık bir alanın naylon branda ile kapatılması mı planlanıyor? Diğer yandan aynı sayfada, ‘Üst örtü toprağı ve dekapaj malzemesinin üstü açık depolanacak olup üzeri sulanarak tozlanması engellenecektir’ deniliyor. Açıkta depolanan malzeme dışında açıkta ve üstü örtülmeyecek malzeme de mi var? Varsa nedir? Açıkça belirtilsin!
13. Raporun Ek.4’ündeki vaziyet planında üst örtü-bitkisel toprak ile pasa döküm alanı aynı yerde gösteriliyor. Bu, bitkisel toprağın korunmayacağı anlamına mı geliyor!