Karaman TEMA Vakfı İl Temsilciliği'nden konuyla ilgili yapılan açıklamada, ''TEMA Vakfı, bu yıl Erozyonla Mücadele Haftası'nda "Toprak ve İklim" arasındaki ilişkilere dikkat çekecek. İklim ile toprağın birbiri ile çok yakından ilgili doğal varlıklar olduğunun altını çizen TEMA Vakfı Genel Müdürü Doç. Dr. Barış Karapınar, atmosferde meydana gelen iklim olaylarının, toprak oluşumuna ve doğal erozyona neden olduğunu hatırlattı. TEMA Vakfı Genel Müdürü “İnsan faaliyetlerinin bir sonucu olarak atmosfere salınan sera gazları, iklim değişikliğinin temel nedenidir. Ormanların yok edilmesi, tarım topraklarının amaç dışı ve yanlış kullanımı sera gazlarını artırıp iklim değişikliğine katkı sağlamaktadır. Geri etki olarak ise iklim değişikliği hızlandırılmış erozyona ve toprak bozumuna neden olmaktadır. Bu olumsuz etkileşim, toprak, gıda ve orman varlıklarımızı doğrudan tehdit ediyor. Her bireyi, hem toprağın korunması hem de iklim değişikliğine neden olan kömür ve diğer fosil yakıtlara dayalı enerji tüketiminin engellenmesi için yerel ve ulusal yönetimlerden taleplerde bulunmaya çağırıyoruz” dedi. 
TEMA Vakfı’nın toprak gündemi son dönemde Birleşmiş Milletler tarafından da kabul edildi. Birleşmiş Milletler’in Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi 12. Taraflar Konferansı Ekim ayında Ankara'da yapıldı. Konferansa tüm dünyadan gelen sivil toplum örgütlerinin odak noktası TEMA Vakfı’ydı. Konferans sonunda geçtiğimiz ay Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında kabul edilen tüm dünyada arazi bozunumu sıfırlanması hedefi Taraflar Konferansı tarafından kabul edildi. Böylece TEMA'nın yaklaşık 25 yıldır mücadelesini verdiği toprak hedefleri Birleşmiş Milletler tarafından da kabul edilmiş oldu. 
TEMA Vakfı, tüm Türkiye’de gönüllüleriyle birlikte bir hafta boyunca Toprağa Saygı Yürüyüşleri, tanıtım ve bilgilendirme stantları ve eğitim etkinlikleri düzenleyerek toprağın korunması ve iklim değişikliği ile mücadele edilmesi için harekete geçme çağrısı yapacak. 
TEMA Vakfı’nın önerileri
Erozyonla mücadele için 
TEMA Vakfı, topraktaki karbonu korumak ve toprağın karbon tutma kapasitesini artırmak için erozyonla mücadele için şunları öneriyor:
Toprağa örtücü bitkiler ekilmesi 
Damla sulama benzeri uygulamalara öncelik verilmesi 
Toprak sürümünün en aza indirilmesi, çok çeşitli ürün ekilmesi, mono-kültür tarım yapılmaması
Atmosfere en büyük sera gazını salan alan olan sentetik gübre ve tarım kimyasalları yerine organik gübre kullanılması ve kompost üretilmesi 
Mera ve ormanların korunması
Anız yakılmaması ve toprak üzerindeki ölü bitkilerin toprağa dönmesine izin verilmesi, böylece, bitkilerin depoladığı karbonun toprağa dönerek hem toprağı örtmesinin sağlanması hem de karbonun atmosfere dönmesinin engellenmesi
Bilinçsiz şehirleşmenin önüne geçilmesi. Toprağın asfalt veya betonla mühürlenmesine engel olunması
İklim değişikliğiyle mücadele için
Bilinçli tüketim yapılması ve karbon ayak izinin küçültülmesi. 
Enerji verimliliği yüksek elektrikli araçlar kullanılması.
Yenilenebilir enerjiye geçilmesi.
Toplu taşıma ve bisiklet kullanılması, kısa mesafelerin yürünmesi. Kaldırımların ve bisiklet yollarının iyileştirilmesi için talepte bulunulması. 
Daha az uçak kullanılması. 
Demiryolu ulaşımı yatırımlarının artırılması.
Çöplerin azaltılması, ambalajlı ürün satın alınmaması, geri dönüşüm yapılması.
Editöre Not: 
Toprak ve iklim ilişkisi nedir?
İklim ile toprak birbiri ile çok yakından ilgili doğal varlıklardır. Atmosfer ile toprak birbiri arasında gaz alışverişi yapmaktadır ve bu süreçler karbon döngüsünün önemli bir parçasıdır. Toprak, okyanuslardan sonra dünyanın en büyük karbon yutağıdır; ancak karbonun toprakta kalma zamanı ve biyolojik çeşitliliğe yönelik yaptığı katkı toprağı en önemli depo yapmaktadır. Diğer yandan atmosferde meydana gelen iklim olayları, toprak oluşumunu ve doğal erozyonu sağlar.  
İnsan faaliyetlerinin bir sonucu olarak atmosfere salınan sera gazları, iklim değişikliğinin temel nedenidir. Yine insan faaliyetlerinin sonucunda gerçekleşen, bu faaliyetlere olanak sağlayan arazi kullanımı, diğer arazi bozunumu türleri yanında hızlandırılmış erozyona neden olmaktadır. Yani toprağın yanlış kullanımı ve kaybı atmosfere daha fazla sera gazının salımına neden olur.  
Sorunun kökeninde insanın doğanın hâkimi olduğu düşüncesi ile biçimlenen üretim biçimleri ve tüketim alışkanlıkları yer almaktadır. Ancak sürdürülebilir bir dünya için insan ekonomik faaliyetlerinin, toplumun bir alt kümesi olduğu ve toplum ve ekonominin doğanın belirleyeceği bir taşıma kapasitesi ve yenilenme süresinin sınırladığı çerçevede gerçekleşmesi gerektiği ortaya konmaktadır.'' denildi.