Yıllarca tek başına çölün ortasında dimdik ayakta duran Tenere ağacı, yalnızlığının dışında birçok kişi tarafından kutsal ve önemli olarak düşünülmüştü. Nijer'in Kuzeydoğusunda Sahra Çölü'nde bulunan Tenere Ağacı; göçebe bir kabile için dokunulmaz ve kutsal, 1930'ların sonunda ise Avrupalı askerler tarafından yön bulucu olarak değerler bulmuştu.
Bilindiği üzere 10 bin yıl öncesine kadar yemyeşil ve bereketli tropik bir bölge olan Sahra Çölü, ardından ise ikliminin değişmesi, dünyanın yörüngesinin kaymasına bağlı enlem etkileriyle yavaş yavaş dünyanın en büyük sıcak çölü haline geldi.
Oldukça sert iklim koşullarının yaşandığı Sahra Çölü'nün Tenere bölgesindeki Tenere ağacı ise, çöldeki kumların yuttuğu eski bir ormanın son kalıntısıydı.
Tenere bölgesi milyonlarca yıl önce denizmiş. Sonra envai çeşit vahşi hayvanın cirit attığı tropikal ormanlara dönüşmüş. Hatta Agadez'in güneydoğusunda büyük bir dinozor mezarlığı bile varmış. Mezarlıkta çokça fosil varmış.
Yaşı tam olarak bilinmese de belki de yüzyıllar öncesinde, diğer ağaçlardan farklı olarak dimdik duruşunu bozmadı ve tek başına ayakta kalabilmişti.
Öyle ki, uçsuz bucaksız çölün ortasında yapayalnız kamıştı. Geçmişten yakın tarihimize kadar çoğu gezgin bu ağacın altında dinlenmişti. Hatta yollarını bu ağacı baz alarak daha kolay bulmuştu. Ve Tenere ağacı, yalnızlığının yanı sıra insanlara yol gösterici olmuştu.
Agadez’den darı götürüp Bilma’dan tuz getirmek üzere yola çıkan kervanlar, Tenere’deki bin kilometrelik yolculukta mutlaka Tenere ağacı’nın dibinde konaklarmışlar. Kervan derken kafanızda 50-100 deveden oluşan bir konvoy canlanmasın. Bazı kervanlarda deve sayısı 10 bine kadar çıkar! İşte bu yalnız Akasya ağacını hayata bağlayan tek şey belki de bu tür kervanların ona gösterdikleri değer ve ilgiydi.
Bazı kaynaklara göre; göçebe bir kabile olan Tuareg halkı bu ağacı kutsal kabul etti. Ona asla dokunmadı ve develerinin ağaçtan tek yaprak yememesi de bu durumu onlar için daha kutsal bir hale getirmişti.
Henri lhote, “Destansı Tenere” adlı kitabında şöyle yazmış: “dünyanın en yalnız ağacı bir akasyaydı. uçsuz bucaksız bir çölün tam ortasındaydı. üç metre boyunda, iki gövdesi, çok güzel yeşil yaprakları ve sarı çiçekleri vardı.”
Yapılan araştırmalarda yaşı belirlenemeyen bu ağaç, bir dönemde ise Avrupalı Askerler bu ağaca büyük hayranlık besledi ve harita çizimlerinde bu ağacı baz almışlar.
Fransa'nın Müttefik Kuvvetleri Komutanı, Tenere Ağacı'nı ‘’sadece çölün içinde hayatta kalma yeteneği için değil, aynı zamanda düşman geçişini görünür kıldığı için de gerçekten özel bir ağaç olduğunu ‘’belirtmiş.
1973 yılında ise sarhoş olduğu iddia edilen bir Libyalı kamyon sürücüsünün ağaca çarpmasıyla ağaç kuruyup ve ölmüş…
Sahra Çölü’nün en kavurucu sıcaklarına ve kum fırtınalarına direnen bu akasya ağacının sonunu yine bir insanoğlu getirmiş oluyor…
Ancak Tenere Ağacı hala bir müzede sergilenmekte. Öte yandan bulunduğu yerde ise onun anısına metal bir heykel bulunuyormuş.