Bu kısa fakat önemli soru, hayatının neredeyse üçte ikisini Türkçeyle geçiren bir kişi olarak şahsıma ilk kez 12 Mayıs 2021 Çarşamba günü sosyal medya ortamı üzerinden iştirak ettiğim bir programda yöneltildi. O güne kadar Türkçeye, Türkçenin tarihine, dönemlerine, güncel bir konusuna yahut meselesine dair sayısız soruyla karşılaşmıştım fakat oturum yönlendiricisi dostum Adem Kocatürk’ün konuşmaya başlar başlamaz sorduğu “Hocam, Türkçe nedir?” suali benim için bir ilkti. Program yöneticisinin, katılımcıların, dinleyici ve/ya takipçilerin hemen hepsinin Türk olduğu bu konuşmada böyle bir soru şahsımı sadece şaşırtmadı, biraz da düşünmeye sevk etti.

Herkes bilir ve kabul eder ki soru sormak öğrenmenin temelini oluşturur. Buna “merak” da denebilir. Nitekim her bilimsel araştırma, proje yahut eser; cevabı aranan bir sualin, çözülmek istenen bir sorunun ürünüdür. Nice büyük keşifler, günlük hayatı kolaylaştıran icatlar, teknoloji ve bilimdeki gelişmeler merakın meyveleridir. Bu gerçek, hayatını ilme yahut tahsile adayan bilim adamları ve eğitimciler için de söz konusudur. Evladı büyük bir âlim olan bir annenin, kendisine yöneltilen “Çocuğunuzun başarısını neye borçlusunuz?” sorusuna “Evladım okuldan geldiğinde ona her gün ‘Bugün okulda güzel bir soru sordun mu?’ diye sorardım.” şeklinde verdiği cevap, bu hakikate işaret eder. Kuşkusuz, her soru aynı ölçüde değerli değildir. Ancak bunlar güzel soruya giden yolda önemli bir basamak olarak görülmelidir.

Çağımızın önemli Türkologlarından Ahmet B. Ercilasun, yaklaşık bir buçuk yıl önce gazetedeki köşesinde bu soruyu “Türklerin kullandığı dildir.” şeklinde cevaplar. Hiç kuşkusuz, sorunun ilk ve temel cevabı budur. Arapların kullandığı dile Arapça, Almanların kullandığı dile Almanca dendiği gibi Türklerin kullandığı dile de Türkçe denir. Hocamızın bu kısa tarifte yer verdiği “kullanım” kelimesi yerindedir. Dahası, dilimizin çerçevesini tayin etmesi bakımından önemlidir. Bir süre Türk Dil Kurumu (TDK) başkanlığı görevinde bulunan Sayın Ercilasun’un tanımını bir kenara bırakıp başkanlık yaptığı Kurum’un bu kelimeyi güncel sözlüğünde nasıl tanımladığına bakalım.

Ülkemizde dille ilgili meselelerde karar mercii olarak görülen TDK’nin Türkçe Sözlük’ü (son baskısı 2012) Türkçeyi şu sözlerle tanımlar: Genel Türk dili, Türkiye Türkçesi. Kurum’un sözlüğü, kelimenin terim anlamlarını listelemesi bakımından ihtiyaca cevap vermektedir ancak hem tanımda kullanım vurgusuna işaret eden temel (ilk) karşılığa hem de bu yazının sonunda sıralanan anlamlardan bir kısmına yer vermediği için eksiktir ve geliştirilmek durumundadır.

Yakın zamanlarda Türkiye Türkçesinin kelime kadrosunu bir araya getirmek amacıyla birçok sözlük vücuda getirilmiştir. Yaşar Çağbayır imzalı Ötüken Türkçe Sözlük (2017), İlhan Ayverdi’nin hazırladığı Misalli Büyük Türkçe Sözlük (2011), Mehmet Doğan’ın yazdığı Doğan Büyük Türkçe Sözlük (2020), Ali Püskülloğlu’nun kaleme aldığı Türkçe Sözlük (2008) akla gelen ilk örneklerdir. Bu sözlüklerin Türkçe maddesine bakıldığında yazarlar arasında ortak taraflar bulunduğu gibi birbirinden ayrılan yönlerin de olduğu göze çarpar. Mesela, Çağbayır, mezkûr kelimenin manasını “Türkler tarafından konuşulan dil” şeklinde vererek “konuşulma”ya; Ayverdi, “Türklerin hâkim olduğu ülkelerde kullanılan dil” diyerek “kullanım”a; Doğan, “Türklerin dili” şeklinde ifade ederek “aidiyet”e; Püsküllüoğlu ise “Türkiye Cumhuriyeti’nde kullanılan, konuşulan, yazılan dil” diyerek yine “kullanım”a işaret eder. Sözlük yazarlarımızca üzerinde durulan “konuşulma, kullanılma” gibi ölçütler, dil biliminin genel bir kaidesidir aslında. Bu evrensel kurala göre dilde esas olan kelimelerin hangi dile yahut kökene ait olduğu değil kullanımdır. Bu ilmî hakikat, bugünkü Türkçenin banileri arasında yer alan Ömer Seyfettin’in kaleminde “tasarruf, tekellük”; aynı çağda muazzam eseriyle büyük bir başarıya imza atan Kamus-ı Türki müellifi Şemsettin Sami’nin lisanında ise “isti’mâl, müsta’mel” kelimeleriyle ifadesini bulmuştur. Büyük sözlükçü ve ansiklopedist, dilin hazinesi olarak gördüğü ve Türkçe Sözlük şeklinde adlandırdığı lügat kitabına o dönemde Türkçede istimal edilen kelimelerin kâffesini, yani hepsini almıştır. İngilizcenin Redhouse, Webster; Almancanın Wahrig, Duden gibi sözlükleri de aynı anlayışla tertip edilmiştir.

Yazının başlığındaki basit görünümlü soruya ilmî, edebî yahut şahsi olmak üzere çok muhtelif cevaplar verilebilir. Kitaplarda, terim sözlüklerinde, ansiklopedilerde, Türkçe üzerine telif edilen yazı ve eserlerde bunların örneklerini fazlasıyla bulmak mümkündür. Ancak soruya verilmesi icap eden ilk yanıt, “Türklerin kullandığı dil” olmalıdır. Bu izah, “Hangi kelime Türkçedir?” şeklindeki meşhur soruya da cevaptır bir bakıma.

Yazının sonunda şunu da ifade etmekte yarar var. Sözlük yazarlarımıza, TDK, MEB gibi müesseseler dâhil, eserlerindeki mevcut “Türkçe” maddesini gözden geçirmelerini tavsiye ediyoruz. Bu madde sözlüklerde şu karşılıklarla temsil edilirse dağarcığındaki tüm manalar Türkçenin söz varlığına ve anlam evrenine kazandırılmış olur:

Türkçe Özel isim

1. Türklerin kullandığı dil.

2. Türkiye Türkçesi.

3. Genel Türk Dili.

4. sf. Bu dilde olan, bu dille yazılmış (olan).

5. sf. Türk’e uygun, yaraşır şekilde; Türk tarzında.

“Türkçe nedir?” Bu; cevaplandırılması kolay bir soru gibi görünse de üzerinde düşündükçe derinleşen, derinleştikçe zenginleşen bir konu olarak araştırmacılarını bekliyor.