Hepimizin bildiği gibi dünya neredeyse 1 yıldır, koronavirüs salgını ile mücadele ediyor. Bu salgının bize öğrettikleri kadar bizden götürdükleri de oldu ne yazık ki. Getirdiklerini hepimiz biliyoruz aslında. Maske, Temizlik ve Mesafe.

Peki ya götürdükleri?

Eminim birçok kişi yukarıdaki soruyu gördüğü zaman, sosyal hayatından, arkadaş çevrelerinden ya da kaybettiği paradan dem vuracaklar. İnsan sosyal bir varlık olduğu tezinden hareketle bu varsayımların doğruluğunu tartışmak biraz abes olabilir. Ama beraber büyük çerçeveye de bakmamız gerekiyor.

Bu büyük çerçeveye sadece bir isim verebiliriz, ‘’Eğitim-Öğretim Süreçleri’’

Şöyle bir örnek verirsem, yukarıdaki büyük çerçeve daha çok aklınıza yatacaktır.

Salgının başından beri, canına dişine takıp çalışan sağlık çalışanları, vatandaşları maske takmaları konusunda defalarca uyardı. Bu önlemin, kişiyi %95 oranında koruduğunu anlatmaya çalıştılar. Lakin bunu bir türlü yapamadık. Yine aynı zamanlarda, sosyal medyada dolanan bir yazıda, sumağı suda bekletip içmenin faydalı olduğu yazıldı. Hatırlayın, aktarlarda sumak kalmadı. Bu demek oluyor ki eğitim ve öğretim süreçleri, kişinin bu mantık muhasebesini kurabilme yolunda atacağı en büyük adımlardan bir tanesi.

Pandeminin başladığı zamanlarda, EBA TV üzerinden yayın yapan Milli Eğitim Bakanlığı, dünyada bunu yapabilen sayılı ülkelerden birisi oldu. Ama şunu hepimiz gördük. Eğitim, çocuğun hayatına dokunarak, onunla göz göze gelerek, aynı ortam içerisinde yapıldığı zaman çocuğun alacağı verim maximum seviyeye çıkar. Bu süreçte, maximum seviyeye ister istemez çıkamadık. Ve belki de bir neslin hayatını mecburen derinden etkilemek zorunda kaldık.

Her davranışın bir kritik dönemi vardır. Bir davranış, bu kritik dönemler içerisinde kazandırılmazsa ya o davranış hiç kazandırılamaz ya da çok zor kazandırılır. Bunu çok iyi bilen Milli Eğitim Bakanlığı, okulları en azından birinci sınıflara açarak başladı. Çünkü okuma yazmanın kritik dönemi 6-7 yaştır.

Daha sonrasında sınav grupları, 2,3, ve 4. Sınıflara da okullar açılarak bu kritik dönemlerde çocuğun elde edebileceği kazanımları en üst seviyede alması sağlandı.

Hep aldığım sorulardan bir tanesi, neden ara sınıflara açılmadı?

Tahmin ediyorum ki, oluşabilecek bir bulaş riskinin önüne geçilmeye çalışıldı. Çünkü ilkokul döneminde çocukların sınıflarına giren öğretmen veya öğretmenler sınırlıdır. Okul eğer açılacaksa ve bulaş riski en az düzeyde tutulmak isteniyorsa, açılması gereken ilk gruplar ilkokul grubuydu ve bakanlık bunu yaptı. Ancak diğer gruplara açılırsa, sınıflara giren öğretmen sirkülasyonu ilkokullara göre biraz daha fazla olacaktı ve bu bir bulaş riski haline gelecekti.

Sonunda eğitim ve öğretim süreçleri bir normalleşme yoluna girmeye başladı.

Yine velilerden en çok aldığım sorulardan bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum.

‘’Hocam biz bu süreçte ne yapacağız?’’

. Çocuklarınızın okul yaşantılarını sonuna kadar dinleyin.

. Sizinle yaşadığı duyguları paylaşmasına izin verin.

. Okulların gerekli önlemleri aldığı ve alacağı hakkında güven verin.

. Her zamankinden daha fazla yakınlık göstererek onunla ilgilenin.

. Birlikte vakit geçirin.

. Bu sürecin, ona ders başarısından çok nasıl sağlıklı yaşayabileceğimiz konularında öğrettiklerini uygulayın. Bir rol model olun.

. Bu sürecin daha da devam etmesi halinde, uzmana başvurmaktan çekinmeyin.

Sevgiyle, huzurla kalın, sağlıkla kalın.

                                                                                                              Psk. Dan. Hüseyin Atakan KOÇAK