Sadık Kemal Tural Hoca Elâzığ Şehri için, “Şiirin Başkenti…” derler.

Bizlerde Karaman İlimiz için, “Türkçe’nin Başkenti…” diyoruz.

Bu bağlamda, Elâzığ Şehrimizle Karaman İlimiz arasında, ‘köklü köprüler’ vardır.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Türkçe Benim Ses Bayrağımdır!” diyecekler.

Hikmet Elitaş ismi ile müsemma…

Allah Resulü, “Şiirde hikmet vardır!” buyuruyorlar.

Şair ne diyorlar, ‘gönülden gönüle muhabbet konar’

Hikmet Elitaş, Karaman İlimizde, ‘bir muhabbet otağı…’ kurmuşlar.

Adına da, “Yeni Vezin Dergisi…” demişler.

Yeni Vezin Dergisinin (Ekim-Kasım-Aralık 2022) 13. Sayısına bir dosya açmışlar;

“Sanatı Ustadan Öğrenmeyen Öğrenemez…”

Usta-Çırak ilişkisi bizim, ‘Ahilik Kültürümüzde…’ vardır.

O kültürde, adil ve ahlaki bir düsturla; ‘liyakati, ehliyeti, marifeti’ esas alarak insana yönelen bir düstur vardır.  O düstura bizler, ‘Yahu Edep…’ diyoruz.

Derginin 13. Sayısında; “Abdurrahim Karakoç’u, Bekir Sıtkı Erdoğan’ı, Dr. Ahmet Tevfik Ozan’ı ve Yetik Ozan’a…” bizler buna, ‘Ahde Vefa Dosyası’ açmışlar. Ustalarla halleşmek güzeldir.

Bu dört kahraman insana selâm ediyoruz.

“Bir ömrü sabırla yoğuran insan

Bir daha tarihini ecdadını an

Belaya tebessüm eden kahraman

Yolları sükûnetle geçer her an

Tevazu kanatlarını indirir

Derdi, yüreğiyle sindiren insan!”

Bir nesil üzerinde etkili olan bu yürekli insanları yakından tanıdık…

Gözleri derinlerdedir… Ufuk ötesini hayal ederler…

Allah Resul’ünün hırkasının, ‘şairlerin omuzunda olduğunu…’ bilirler.

Karakoçları, Erdoğanları, Yetik Ozanları ve Tevfik Ozanları dinledik…

Sözlerinin her deminde, ‘toprak kokusunu…’ alırsınız!

Sadık Kemal Tural’a ithaf ettiğimiz bir şiirde ne diyoruz;

“Şiir olmasa dünya çöl olurdu”

Hikmet yıkamasa gök kül olurdu

Şiir aşktan doğar, ruhu yükseltir

Aşktan uzaklaşsa arz zül olurdu”

Hikmet Elitaş’ın bizlere gönderdiği şiir kitabının ismi de, bu dört vefalı dostumuza söyleyeceğimiz son söze o kadar yakışmış ki, “Sabır yetmez bu hasrete…”

‘Ölüm’ derken titrerim!

Birer yıldız gibi aramızdan kayan ‘vefalı dostlar’

Dergiler, güzel Anadolu’mun her biri, ‘irfan ocakları…’

Elâzığ Şehrimizde, ‘dergilerle birlikte…’ Anadolu’nun yürek çarpan ateşini tutuşturmak çok istedim.

Sıklıkla kullanırız, “sanatı ve edebiyatı ilim muhiti besler!”

Bizlerin en büyük gayreti de, ‘ilim muhitinin derinlere kök salması…’ sürekli sürgün vermesidir.

O kadar dâhiyane bir söz ki, “Şiir olmasa dünya çöl olurdu!”

Bizler şiir için, ‘nutk-u ilahi…’ diyoruz.

Her mısrası, ‘gönüllerde doğan ilhamdır’

Öyle anlar gelir ki, “bir milletin çığlığına…” dönüşür.

Şairin o halet-i ruhiyesini tefekkür etmek!

O ana dokunabilmek sizleri, ‘his denizine…’ taşıyacaktır.

Hikmet Elitaş, “Ben Yunus’um” şiirinde şöyle seslenirler;

“Açık durur erenlerin kapısı

Şu âlemde gönlü derviş olana,

Dolar döker kısmet kısmet âşk tası

Bencileyin Hâk âşkıyla dolana”