Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette 15 Temmuz konusu işlendi. Aktekke Camisinde eda edilen namaz sonrası Hatuniye Medresesine geçildi.

Külahçılar Camisi İmam Hatibi Şükrü Özdemir tarafından Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Nasseruddin Mazheri’nin sohbetiyle devam etti. Nasseruddin Mazhari Konuşmasında;

MİLLET MAĞLUP OLAMAZ

Değerli dinleyiciler! Hepiniz hoş geldiniz, safalar getirdiniz bu mübarek mekânda!  Bu gün tarihi bir gündür bildiğiniz üzere. Tam iki sene önce bu günün akşamında millete karşı hain darbe gerçekleşti. Millet kenetlenerek Allah’ın inayeti ile bu kalleş saldırıyı geri püskürttü. Bu sadece Türkiye devleti ve milleti için değil dünyada ne kadar mazlum ve mağdur millet varsa hepsi için bir nimete dönüştü bu uyanış. Allah (cc) o kara günde şehadete nail olan bütün kardeşlerimizin ruhunu şah eylesin, bir daha da böyle bir musibet yaşatmasın!

Bu günkü sohbetimizi de bu bağlamda olacaktır. Sohbeti bir hadis şerif ile başlamak isterim. Tirmizi’nin İbn Abbas’tan naklettiğine göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın yardımı (cemaat) Müslümanların çoğunluğu üzerindedir”. Başka yer de de İbn. Ömer’den şöyle nakledir: “Ümmetim delalet üzerinde toplanmaz”. İbn Mace’nin fiten kitabında şöyle geçer: “Benim ümmetim, dalâlet üzerinde şüphesiz toplanmaz (birleşmez). Bu itibarla siz (ümmetim arasında) bir ihtilaf gördüğünüz zaman büyük Müsluman topluluğundan ayrılmayınız.".

Fikri ve dini anlamada da topluluğun değeri böyle sabittir. Mesela İslam’da dini şeri hükümlerin kaynaklarından birisi de icma-i ümmet vardır. Bir asırda bulunan İslâm müctehidlerinin bir mes'ele üzerinde ictihad yoluyla verdikleri hükümlerinde ittifak etmelerine "İcmâ'-ı Ümmet" denir. Hakkında icma' olan bir mes'ele, şüphesiz ki en kuvvetli bir meseledir. Mütevatir hadisin değeri de buradan kaynaklanıyor. Çünkü yalan üzere veya batıl olan bir hadis üzere topluluğun birleşmeleri aklen ve mantıken mümkün değildir. 

 Bu iki hadisten anlıyoruz ki Müslümanların çoğunluğunun çizgisini (fikri olsun ameli olsun) terk eden mutlaka sapkınlığa, aşırılığa kaçar. Hem kendine hem de millete zülüm eder, yapmadık şey bırakmaz.  Özellikle de iktidara göz diktiğinde ve eline silah geçtiğinde her türlü cinayeti işler. Nitekim gözerimizin önünde halkı katleden, boğazlayan, kurşuna dizen terör örgütlerini gördük ve görüyoruz.

Aslında teröristler iki çeşittir. Biri potansiyel,  diğeri de sıcak savaşlarda katılan terörist. Toplumun içinde en fazla ikinci kesimden vardır. İnsanların öldürülüşünden, şiddetten zevk alır. Her yerde din adına kesilen asılan insanlardan bahseder. Böyle bir insan ruhi anlamda hastadır ve psikolojik olarak şiddete meyyaldir. Şiddete kendisi meyyal olduğundan dolayı ona karşı asla tepki göstermez. Bunlar tam külün altındaki kora benzerler. Bir rüzgâr estiğinde hunhar ve çirkin yüzleri görünür. Allah (cc) böyle insanların elinde silah vermesin! Çünkü din adına veya başka sloganlar adı altında insanları boğazlayıp kendilerini tatmin ederler. Bu kesimden İslam âleminin her yerde vardır. Bunların ruh hali böyle olduğundan kullanıma da çok elverişli kesimdir. Dış istihbarat bunları çok rahat bir şekilde istediği gibi kullanır.

Bunlar farkından bile olmazlar. Zannederler ki din adına en iyi işleri yapıyorlar hal bu ki Allah (cc) böyle cahil ve gafil insanlar hakkında Kehf süresinde şöyle buyurur: “ (Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?”  Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.”

Terörist her yerde teröristtir. Din adına olsun olmasın fark etmez. Zaten din adına olmayan ve toplumların huzurunu bozan yüzlerce terörist çeşitleri vardır dünyada. Ama İslam’a ve Müslümanlara en çok tehlike arz eden din adındaki teröristlerdir. Çünkü o yeryüzünde sadece kendini ve mensup olduğu cemaati dışında her kesi sapık, yoldan çıkmış olarak zanneder. Böylece Allah’ın yardımı ve inayeti onun ile karin olmaz. Allah (cc) ona rahmet ve şefkat gözü ile bakmaz. Zira toplulukta rahmet vardır, ayrılıkta azap.

Ama şu var ki uyanık Müslümanlara bunların hileleri, entrikaları işlemez. Belki bir sefer yanılır ama ikinci sefer asla. Bir delikten asla iki sefer ısırılmamalı Müslüman. Isırılırsa gerçek ve uyanık Müslüman değildir. Gerçekten de müminler Hz. Peygamber’in tasvir ettiği gibi birbirine kenetlenirlerse, omuz omuza verirlerse hiçbir güç, hiçbir kuvvet, hiçbir zorba onların önüne geçemez. “Peygamberimiz parmaklarını birbirine geçirdi ve (mümin diğer mümin kardeşleri ile parçaları birbirine kenetlemiş bina gibidir birbirlerini sımsıkı tutarlar).

 Çünkü Allah’ın takdiri milletin ve ümmetin hareketine bağlıdır. Millet hareket ettiğinde bereket gelir, değişim gelir, her şey değişir. Hareket etmediğinde her şey darmadağın olur gider. Allah (cc) Rad (11) süresinde dememiş mi: “şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez”.

Düşünün eğer millet 2 sene önce bu günde kalkmasaydı şimdi ne sistem olurdu, ne seçimi görürdük ne emniyeti. Her şey biterdi, hiçbir şey eskisi gibi olmazdı. Biz de burada rahat rahat oturup züllümden zalimlerden bahsedemezdik. Arap şairin dediği gibi:

اذا الشعب یوما اراد الحیاة    فلا بد ان یستجیب القدر

ولا بد للیل ان ینجلی          ولابد للقید ان ینکسر

Millet gerçekten yaşamak istediğinde

Önünde kaza ve kader boyun eğer

 Millet geceleri gündüze çevirir

Zincirleri kırar       

Allah (cc)’ın sevgisine mazhar olanlar aslında bu vasıflara sahip müminlerdir. Saf süresinde şöyle geçer. (Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.)

Bu günkü sohbetimizi Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde geçen bu hadis ile bitirmek isteriz:

وعن فضالة بن عبيد أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال في حجة الوداع: ألا أخبركم من المسلم، من سلم المسلمون من لسانه ويده، والمؤمن من أمنه الناس على أموالهم وأنفسهم، والمهاجر من هجر الخطايا والذنوب، والمجاهد من جاهد نفسه في طاعة الله عز وجل. رواه أحمد.


“Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların zarar görmediği kimsedir. Mümin ise Müslümanların onu malları ve canları konusunda emin gördükleri kimsedir. Muhâcir ise, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.”

Program şehitlerimiz için yapılan dua ile sona erdi.