Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette Allah ile sadık olma konusu işlendi. Aktekke Camisinde eda edilen namaz sonrası Hatuniye Medresesine geçildi. Mücahit Özdemir’in  Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Dr. Nasseruddin Mazheri’nin sohbetiyle devam etti. Nasseruddin Mazhari Konuşmasında;

ALLAH (cc) İLE SADIK OLMA

Değerli dinleyiciler! Hoş geldiniz tekrar bu zaman ve mekan diliminde. Toplantımızın hayırlara vesile olması dileği ile sohbetimizi Allah (cc) ile sadık olma konusu ile başlayacağız. Kul kalben Allah (cc)’a sadık ise kurtulur. Elinden tutar, sıkıntı çekse de sonunda kurtulur. Nite kurtulur? Çünkü Allah (cc) onun kalbinin ahvalini bilir.

Peki, Allah (cc) ile sadık olmak nasıl gerçekleşir? Başka değişle bu sadık olmanın göstergesi nedir? Ben Allah’a sadığım, benim kalbim temiz demekle olur mu bu iş? Kesinlikle hayır!

Allah (cc) ile sadık olmanın göstergesi üçtür: Birincisi doğru, duru inanca sahip olmak, iki: ibadeti Allah (cc)’ın emrettiği gibi yerine getirmek. Üç: güzel Ahlak sahibi olmak, yani insanlar ile iyi davranmak. Bunların her birisi geniş yelpazeye sahiptir. Bunların birisi olmadan Allah (cc) ile sadık olmaktan bahsetmek abes olur. Çünkü Enes (r.a)'ten şöyle bir meşhur rivayet vardır. Peygamber (sav) buyurdular ki; “İman temenni ile, dış görünüşle değildir. O kalpte yer eden ve davranışların doğruladığı şeydir”. Başka bir rivayette ise şöyle geçiyor: “Allah (cc) cisimlerinize ve dış görünüşlerinize bakmaz, kalplerinize ve amellerinize bakar”.

 Bu üçlü taksim Allah (cc) ile sadık olmanın olmazsa olmaz şartlarıdır. Birisi olup ta diğeri olmazsa, sadakat gerçek anlamda ortaya çıkmaz, dürüstlüğü iddia edemez. Mesela imanının güçlü olduğunu iddia eden kimsenin ilk önce ahlakı, davranışı, muamelesi her türlü hile ve kötülükten temiz olmalı.

Çoğu zaman biz namazı, abdesti, orucu, haccı ve diğer şekli ibadetleri bozan şeylerden bahsederiz. Diyanetin ve binlerce hocayı bu konularda meşgul ederiz. Ama niyetlerimiz ve davranışlarımız hakkında hiç kimseden fetva istemeyiz. İhtiyaçta duymayız. Hal bu ki en önemli konu insanlarla olan davranış ve muamelemizdir. İmanımızı tehlikeye sokan hatta ortadan kaldıran konularda kendimize fetva sorarız genelde. 

 İmanı bozan şeyler o kadar çoktur ki hayatımızın bütün yönlerini kuşatmış durumda. Hak sahibinin hakkını vermemek, hile yapmak, hak etmediğin şeyin peşine koşmak, yalan söylemek, ırkçılık yapmak, insanları mecburiyetlerinden dolayı istismar etmek, işçinin hakkını tam vermemek, insanların hakkına girmek, gibi hususlar abdesti, namazı bozmaz imanı bozar.

Aslında Allah (cc) ile sadık olmanın en belirgin ölçüleri bunlardır. “Din muameleden ibarettir” diyor Hz. Peygamber (sa). Gerçek ölçütler bunlardır. Mesela pazarcıları görüyorsunuz değil mi? Vitrini harika bir şekilde düzenliyorlar. Ne kadar güzel, iri ve renkli meyve varsa onu vitrinde koyar. Vitrinin önünü öyle yükseltir ki arkadaki çürük meyveleri göremezsin. Aldığın zaman vitrinden bir iki tane alır veya almaz, arkadan senin tam olarak göremediğin yerden doldurur, birkaç tane de olsa çürük veya kalitesi düşük meyveleri koyar.

Bu konularda kalbimiz temiz olursa ancak bize doğru yol gösterir. Kalbimizin temizliği imanımızın sağlamlığı ile gerçekleşir. İman sağlam olduğu zaman kalbimiz bizi doğru yolu gösterir.

 Hak ve batılı birbirinden ayırır, neyin günah neyin sevap olduğunu bize gösterir. Böyle olmadığı zaman aklımız, hatta ilmimiz de bu konularda bize doğru yolu göstermez, gösteremez.

Hz. Peygamber’in “kalbini fetva sor” dediğinde tabi ki temiz kalbi kastetmiştir. İmanî akıl ile el ele veren kalbi kastetmiştir Hz. Peygamber (sa). Dini ve imanî konularda yol gösteremeyen akıl gerçek akıl değildir. Ne zaman bir insanın aklı dini ve imani konularda yorgun düşer, yol gösteremez hale gelir? Kalp viran olduğu zaman. İmandan yoksun olduğu zaman akılda imanı ilgilendiren konularda çalışmaz, çalışamaz.

Böyle akıldan bahsederken imani akıl diye tabir etmişler büyük zatlar. İmani aklı Mevlana adil polise benzetmiştir. Bu polis kalbin kapısında her zaman teyakkuzda olur. Eli tetikte gözü kırpmadan kalbe ağyar ve namahrem girmesin diye bekler her zaman. Hatta tehlikenin nereden geleceğini bilir. Nereden zaafa uğrayacağını, hangi delikten sokulacağını bilir. İşte böyle akıl vasıtası ile insanın nefsi meşru olmayan hayvani istek ve hevesleri zindanda olur. bu vasfa sahip olan akıl hem nefsi hem de hayvani arzuları bastırır, münharif olmaktan korur. Nefsi, şehveti bastıramayan akıl gerçek akıl değildir. Onun için büyük zatları demişler ki şehvet ve öfke halinde aklınızın gücünü, sağlamlığını ölçebilirsiniz. Şehvet ve öfke halinde öfkene hakim olamazsan demek ki aklın kemale ermemiştir.

Aklın tek başına insanı maksada götüremeyeceğini söylemiştik. Vahyin de lazım olduğu konusunda konuşmuştuk. İmâni akıl kalp ile el ele verdiğinde o zaman insan menzili maksuda eriştirir. Allah (cc) hem dini hem dünyevi işlerde böyle kulun elinden alır. Allah (cc) kalplerin ahvaline vakıf olduğu için sadık bir kul olduğunu bilir, kalbinin yamuk ve kişiliğinin çürük olmadığını bilir. Allah’a sadık olan kimse kullara da sadık olur. Böyle insandan kimseye asla zarar da gelmez. Ne kendisi ne de başkalar ondan zarar görür.

Sohbetimizi bir ayeti kerime ile bitiriyorum. Bakara süresinin 177.ci ayeti. Bu ayete dikkat edelim okurken. Bu ayette Allah (cc) ile sadık kalmanın ölçütleri vardır. Başta saydığımız ölçütler. Yani hem, inanç, hem ibadet, hem de ahlak hepsini bir arada toplamıştır bu ayet. Yani bunlar bir bütündür. Eksik olduğu zaman gerçek sadakat yoktur demektir.  

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl er­demli kişi Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yar­dım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve iş­te takva sahipleri bunlardır”.

Program yapılan dua ile sona erdi.