Değerli okurlar, bu yazımızda Almanların Marka Polosu Johannes Schiltbergeré’nin anılarından Karamanoğlu Beyi Alaaddin Bey (1361-1398) ile kayını Yıldırım Beyazıt’ın (1389-1403) savaşmaları ve sonucunda nasıl idam edildiğini tarafsız, olayı gören kişiden dinleyeceğiz. Türkmen Beyi’nin yiğitliğini ve Yıldırım Beyazıt’a verdiği tarihi cevabı ve o dönemi anlatan tek resmi, kaynakların çoğunda geçtiği gibi Timurtaş Paşa tarafından değil de bizzat Yıldırım Beyazıt tarafından öldürüldüğünü göreceğiz.

Aslen Almanya Bavyeralı olan Schiltberger, Haçlı ordusuna katılarak 1396 yılında Niğbolu savaşı sonucunda Yıldırım Beyazıt’a esir düşmüştür. 1402 Ankara savaşına kadar Yıldırım Beyazıt’ın yanında kalmış bu savaşta da bu sefer Timur’a esir olmuştur. Timur ve oğulları ile pek çok yeri gezmiş ve neredeyse tamamı bizi ilgilendiren bazıları tarih kitaplarında bu şekilde geçmeyen bilgiler aktarmıştır. Gördüklerini okurken yaşamış gibi olduğumuz bu eser Karamanoğulları tarihi için de ilginç bilgiler vermektedir. Özellikle Karaman Beyi Alâeddin Bey’in, kayını Yıldırım Beyazıt’la olan savaşı ve sonucunda öldürülüşünü detayıyla anlatmış ve birde bu sahneyi canlandıran resim çizmiştir. Bu resim ilk baskısı olan orijinal kitapta olup Türkçe çevirisinde yoktur.

  

RESİM 1. Alâeddin Bey’in Yıldırım Beyazıt tarafından ölüme gönderiliş sahnesi. (Schiltberger çizimi) Resmin üstündeki yazıda “Kayın biraderi Karaman’ın Beyazıt tarafından biletinin kesilişi ve kellesinin uçuruluşu”  yazmaktadır. U. Schlemmer 1983, S.40

Karamanoğullarının başında Halil Bey’in oğlu Süleyman Bey bulunmaktaydı. Ancak iç çekişmeler nedeniyle akrabaları tarafından namaz çıkışında suikast sonucu öldürüldü. Bu sırada Konya’da olan Aladdin Bey olayı duyup Karaman’a (Larende)ye geldi. Tahta geçerek suikastçıların hepsini idam ettirdi. Ahî Mehmed veya Kalemiyye Zâviyesi’nde defnedilen Süleyman Bey’in kabri kardeşi Alâeddin Bey tarafından yaptırılmıştır. Süleyman Bey, Aktekke Camii’nde metfundur.

1361 yılında Karamanlı tahtına geçen Alâeddin Bey döneminde Karamanlı Beyliği’nin sınırları her yönde genişlemiştir. Memlük Sultanlığı’nın Ermeni Krallığı’na son vererek (777/1375) bütün Çukurova’yı kendi topraklarına katmasından ve Orta Anadolu’daki Eretna Devleti’nde karışıklıkların çıkmasından faydalanmak isteyen Alâeddin Bey, başta Konya (1366-1367) olmak üzere Niğde Karahisarı (Yeşilhisar), Aksaray, Akşehir, Ilgın, İshaklı ve Kayseri’yi Karamanlı topraklarına kattı. Fakat Kayseri Eretnalılar tarafından kısa süre sonra geri alındı.

782 (1380) yılında Karamanlı ülkesi başşehir Lârende, Gülnar, Anamur, Silifke, Mut, Ermenek, Hâdim, Bozkır, Ereğli, Ulukışla, Niğde, Karahisar, Aksaray, Akşehir, Ilgın, Saidili (Kadınhanı), Konya, Beyşehir ve Seydişehir gibi yerleşim birimlerini içine alıyordu.

Karamanlı-Osmanlı münasebetleri XIV. yüzyılın son çeyreğinde dostluk duyguları içinde başladı. Alâeddin Bey I. Murad’ın kızı Nefîse Sultan’la (Melek Hatun) evlendi. Karamanlı-Osmanlı münasebetlerinin bozulmasında, I. Murad’ın Hamîdoğulları’na ait Yalvaç ve Karaağaç ile bazı yerleri satın almasının önemli rolü vardır. Buraları kendisi ele geçirmek isteyen Alâeddin Bey, Murad Hudâvendigâr Balkanlar’da seferde iken Karaağaç, Eğridir ve Yalvaç’ı işgal etti. Osmanlı padişahı bunu savaş sebebi saydı ve damadının üzerine yürüdü.

Alâeddin Bey’in barış istemesine rağmen iki ordu Konya önlerinde karşılaştı. İfrenk (Frenk) Yazısı denilen yerde yapılan savaşta Karamanlı kuvvetleri Osmanlı ordusuna yenildi (788/1386). Konya Kalesi’ne sığınan Alâeddin Bey’in hanımı aracılığıyla kayınpederinden istediği ikinci barış talebi Sultan Murad tarafından kabul edildi.

Ancak Alâeddin Bey Osmanlılarla mücadelede kararlıydı. Nitekim Sultan Murad’ın Kosova savaşında (1389) şehit olduğunu duyar duymaz Beyşehir’i zapt etti ve Batı Anadolu’daki beyleri yeni Osmanlı padişahına karşı mücadeleye çağırdı. Fakat bazı beylikleri idaresi altına alan Yıldırım Bayezid’in yaklaşması üzerine savaşa cesaret edemeyip Ermenek’e çekildi ve elçi göndererek barış istedi. Balkanlar’daki acil durum sebebiyle kayınbiraderi onun bu isteğini kabul etti ve Beyşehir’e bağlı Köşkbükü köyünün batısındaki yerler Osmanlılara ait olmak üzere barış yapıldı (793/1391).

Niğbolu savaşı sırasında (798/1396) Osmanlılara ait Ankara’ya saldıran Alâeddin, Beyşehir Valisi Sarı Timurtaş (Temürtaş) Bey’i esir aldı, ancak savaşın kazanıldığını duyunca onu kendi elçisiyle birlikte Yıldırım Bayezid’e gönderdi. Karamanlı elçisini kabul etmeyen Sultan Bayezid ordusunu Karaman iline sürdü. Konya yakınlarındaki Akçay’da yapılan savaşta yenilen Alâeddin Bey Konya Kalesi’ne kaçtı (800/1397). Osmanlı hükümdarı şehri kuşattı ve kuşatmanın onuncu günü Konyalılar canlarına ve mallarına dokunulmaması şartıyla şehri teslim ettiler. Yakalanan Alâeddin Bey padişah tarafından Sarı Timurtaş Bey’e teslim edildi ve padişahın emriyle öldürüldü (1398). Yıldırım Bayezid, Konya’dan sonra Lârende ve Niğde’yi de zapt ederek Alâeddin’in oğulları ve kendi yeğenleri olan Mehmed ve Ali beyleri Bursa’ya götürüp hapsetti. Böylece Süleyman’ın oğlu Şeyh Hasan idaresindeki İç İl müstesna bütün Karaman ili Osmanlı topraklarına katıldı. Yıldırım Bayezid Karaman ilinin idaresini oğullarından Mustafa’ya verdi. Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid ile Timur arasında, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda 20 Temmuz 1402 tarihinde yapılan Ankara Muharebesi sonucunda Osmanlılar yenildi. Esir düşen Yıldırım Beyazıt, kısa süre sonra öldü.

Faruk Sümer, olayı bu şekilde vermektedir. Diğer kaynaklarda ise; Timurtaş Paşa tarafından öldürüldüğü yer almaktadır. Ama olayın aslı aşağıda verilmiştir.

“BAYEZİD'İN ENİŞTESİYLE SAVAŞIP, ONU ÖLDÜRMESİ (KARAMAN’IN FETHİ)

Bu olaylardan hemen sonra Bayezid, eniştesi olup adını hâkim olduğu memleketten alan Karaman ile savaşa başladı. Bu memleketin başkentinin ismi Karanda (Lârende, bugünkü Karaman) idi. Karaman (Beyi) kayınbiraderine tabi olmak istemediğinden, Bayezid yüz elli bin kişilik bir kuvvetle üzerine yürüdü. Karaman, Kral Bayezid’in kendisi üzerine geldiğini anlayınca, memleketin en iyileri olarak telakki ettiği yetmiş bin kişiyle harekete geçti. Böylece Kirala karşı durmak istiyordu. Her iki ordu, Karaman Bölgesine ait olan Konia (Konya) şehri önündeki ovada mevzilendiler. Birbirleriyle karşı karşıya gelince de, savaşmaya başladılar. Bir günde iki muharebe yapıldı fakat hiçbiri öbürünü yenemedi.

Her iki taraf gece için silâh bırakışmayı kararlaştırdılar. Karaman bütün gece boru, nefir ve davullarla büyük bir gürültü çıkararak, uyanıklığını gösterip Bayezid’i yıldırmak istiyordu. Bayezid ise adamlarına sadece yemek pişirmek için ateş yakmalarını sonra da söndürmelerini emretti. Geceleyin otuz bin kişilik kuvvetini yavaşça arkadan saldırmak göreviyle düşmanın arka hatlarına gönderdi. Gün ışır ışımaz, Bayezid hücum borusunu çaldırdı, otuz bin kişi, Kralın planladığı şekilde düşmana arkadan saldırdı. Karaman, düşmanın iki yönden hücum ettiğini anlayınca, kendi şehri Konya’ya kaçıp orada savunmaya geçti. Fakat Bayezid Ordugâhını şehrin önünde kurdu ve onu ele geçiremeden on bir gün süreyle kuşattı.

O zaman şehir ahalisi Bayezid’e bir heyet göndererek can ve mallarını koruması şartıyla şehri kendisine teslim edeceklerini bildirdiler. Bayezid de bunu kendilerine vaat edince, ahali ona, şehre hücum etmesini, kendilerinin, şehri fethedebilmesi için surlarda ona geçit açacakları haberini ilettiler.

Karaman, eniştesinin şehre girdiğini görünce, muharipleriyle üzerine atılarak onunla şehir içinde çarpıştı. Şehir ahalisinden küçük bir yardım görseydi, Bayezid’i zorla şehirden sürüp çıkarabilirdi. Fakat hiçbir yardım alamayacağını anladı ve kaçmak istedi. Yakalanıp Bayezid’in önüne getirildi.

O, “Neden bana tâbi olmayı kabul etmek istemedin?” diye sorunca, Karaman, “Çünkü ben de senin gibi bir Bey’im” diye cevap verdi.

Bayezid bunun üzerine çok öfkelendi ve üç kere bağırarak, birinin Karaman’ı alıp götürmesini bildirdi. Ancak üçüncü keresinde biri meydana çıkıp Karaman’ı yakaladı ve onu biraz arkaya götürdü. Orada kafasını keserek Bayezid’in yanına döndü. O, Karaman’ı ne yaptığını sorunca “Kafasını kestim” dedi. O zaman, Bayezid hiddetlendi ve bu adama da aynı şeyin yapılmasını emretti. Karaman’ın başının kesildiği yere götürüldü ve onun da kellesi kesildi. Bunun yapılmasının nedeni, kudretli bir Beyi bu kadar çabuk öldürme hakkının kimsede olmadığını göstermekti. Bayezid, hükümdarın öfkesi geçene kadar beklenmesi gerektiği fikrindeydi.

Bundan sonra Kral, Karaman’ın başının bir mızraka geçirilerek her tarafta gösterilmesini buyurdu, böylece Beylerinin öldürüldüğünü duyan şehirdeki diğer kimseler daha çabuk teslim olacaklardı. Nihayet Bayezid Konya şehrini adamlarıyla işgal etti ve başkent Larende önlerine gitti. Oradaki şehir sakinlerine artık kendilerinin Beyi olduğunu ve teslim olmaları gerektiğini bildirdi.

Bu emre uymazlarsa, buna kılıç gücüyle zorlanacaklardı. O zaman ahali eşraftan dört kişiyi göndererek can ve mallarının korunmasını dilediler ve ona, eğer Beyleri gerçekten ölmüşse şehirde daha iki oğlu bulunduğundan Bayezid’in bunlardan birini şehrin Beyi yapması teklifinde bulundular. Eğer buna yanaşırsa ona şehri teslim edeceklerdi.

Bayezid cevap olarak, onların can ve mallarını koruyacağını, şehri alınca şüphesiz başına bir Bey getireceğini bunun ya Karaman’ın oğullarından biri veya kendi oğlu olacağını, bildirdi. Heyet ayrıldı. Şehir ahalisi Bayezid’in cevabını dinleyince, ona şehri teslim etmemek istediler ve eğer Beyleri ölmüşse geriye oğullarını bıraktığını onlarla birlikte ya kurtulacaklarını veya öleceklerini, söylediler. Kirala karşı kendilerini müdafaa ettiler.

Bayezid bunların direnmesini görünce daha çok asker, tüfek, kuşatma teçhizatı getirmelerini emretti.*

Karaman’ın oğulları ve anneleri bunu öğrenince, en iyi vatandaşlarını yanlarına çağırtıp onlara dediler ki:

“Görüyorsunuz ki Bayezid daha kudretli olduğundan, biz sizi idare edemiyoruz, başınıza geçemiyoruz. Bizim yüzümüzden sizlere zarar gelmesini istemiyoruz, böyle bir durum bize acı verir, bunu yapmamanızı istiyoruz. Bu nedenle annemizle mutabık kaldık onun merhametine sığınacağız.”

Bu sözler, şehirlilerin çok hoşuna gitti. Böylece Karaman’ın oğulları, annelerini ve şehrin en büyük eşrafını yanlarına alıp, kale kapısını açıp dışarı çıktılar. Onlar orduya yaklaşınca anneleri, oğullarının her biri bir kolunda olarak Bayezid’e doğru yürüdü. Bayezid hemşiresini oğullarıyla birlikte görünce çadırından çıkarak onlara doğru yöneldi. Onlar ise yere kapanıp, ayaklarını öptüler, af dileyip, şehrin anahtarını teslim ettiler. Kral bunun üzerine yanındaki soylu kişilere onları kaldırmalarını emretti. Daha sonra şehri aldı ve kendi Beylerinden birini şehrin hâkimi olarak atadı. Kız kardeşi ile oğullarını başkenti Bursa’ya gönderdi."

Bu olay Fadime Okay’ın çevirisinde şu şekilde yer almaktadır. “Ama Konya halkından destek göremeyince kaçtı ve yakalanarak Bayezit’in huzuruna çıkarıldı. Bayezit, ona kendi hükmü altına girmek istememesinin nedenlerini sordu. Karaman’da ona “Niçin ben bir bey iken senin hükmün altına gireyim?” seklinde cevap verdi. Bayezit, bunları dinledikten sonra adamlarına dönerek Karaman’ın sahip olduklarına talip olan var mı diye iki üç kere sordu. Üçüncüsünde biri çıktı, Karaman’ı alıp götürdü ve kafasını uçurdu. Sonra Bayezit’in yanına gitti. Bayezit, onu gördüğünde kendisinin ona ne yaptığını sordu. O’da kafasını uçurduğunu söyledi. Bayezit ağlamaya başladı ve yanındakilere Karaman’ın14 kafasını uçuranında aynı şekilde kafasının kesilmesini emretti. Bunun üzerine onunda kafası Karaman’ın15 kafasının kesildiği yere götürüldü ve onunda kellesi kesildi. Bayezit’in bunu yapmasının sebebi şundandır: Eğer bir hükümdar hiddetlenip böyle bir şey emrediyorsa yanındakilerin bu emri hemen yerine getirmemeleri aksine biraz hükümdarın sakinleşmesini beklemelerinin daha uygun olacağıdır. Hiç kimse kendi kafasına göre başkasını öldürme yetkisine sahip değildir. S. 19-20

Johannes Schiltbergeré’nin bizzat şahitlik ettiği bölüm burada sona ermektedir. Bu bölümde önemli ayrıntılar vardır. Karamanlıların yiğitliği, Yıldırım Betazıt’ın Larende’ye geldiği, kardeşi ve oğulları, Mehmet ve Ali Beyleri alarak Bursa’ya götürdüğü yer almaktadır. Sonuçta, Ankara Savaşı’nda Yıldırım Beyazıt’ın yenik ve esir düşmesi ile Timur tarafından Mehmet ve Ali Beyler serbest bıraktırılarak Mehmet Bey Karaman beyi olmuştur. Schiltberger’in Ankara Savaşı ile ilgili verdiği bir ayrıntı dikkat çekicidir. Bu savaşta Osmanlı yanında yer alan otuz bin kişilik Beyaz Tatarları ön cepheye sürmüş ancak bu tatarlar Timur tarafına geçmişlerdir. Fillerin de devreye girmesi ile yenilgi kaçınılmaz olmuştur.

Karamanoğulları tarihinin pek çok bilinmezlikleri vardır. Çünkü genelde incelenen kaynaklar Osmanlı taraftarı yazılan kaynaklardır. Buna karşılık Karaman tarafında ise sadece Şikari’nin Karamanname’si vardır. Gerçekleri üçüncül kaynaklar daha tarafsız verebilmektedir. Bunlardan birisi de yukarıda anlattığımız eserdeki bölümdür. Son bit not olarak Konya’daki Mevlana türbesinin o meşhur çinili kubbesini yaptıran da Alaeddin Bey’dir. Kendi türbesi ile aynı özelliktedir.   

KAYNAKLAR:

FADİME OKAY, “Schiltberger’in Hatıratı”, Yüksek Lisans Tezi, Afyonkarahisar 2009

FARUK SÜMER, https://islamansiklopedisi.org.tr/karamanogullari

JOHANNES SCHILTBERGER, “Als Sklave im Osmanischen Reich und bei den Tataren: 1394-1427” (haz. U. Schlemmer), 1477 baskı baskısı, Stuttgart 1983

JOHANNES SCHILTBERGER, “Türkler ve Tatarlar Arasında” (1394-1427), Çeviri: Turgut Akpınar, İletişim Yayınları, İstanbul 1995

https://islamansiklopedisi.org.tr/schiltberger-hans-johannes

https://www.gutenberg.org/files/52569/52569-h/52569-h.htm#Page_7

Osman ÜLKÜMEN

Resim2. Johannes (Hans) Schiltberger’in asıl kitabının kapağı.

Resim 3. Schilberger’in gezip gördüğü devasa coğrafya.

Resim 4. Timur'un Fil Ordusu. (Schiltberger çizimi)

Resim 5. Alaeddin Bey tarafından yaptırılan Mevlana Türbesi kubbesi.