“Düşlerde sevdim seni söyleyemedim,”

“Bir muhabbet kuşu da ben olurum yeter ki sev diye”,

“Aşk nedir nasıldır bilen var mı? Seviyorum diye ölen var mı?”

“Bir ihtimal daha var …”

Bitmez bu şarkılar dinlemesini bilene… Senin anlayacağın ne seyyah unutuldu ne meczup dostum.

Şehrin karmaşık kalabalığını ardına attı gün, akşam oldu yine…

Gecenin karanlığı ince ince sızlatmaya başladı, yalnızlık ılık ılık esti. Fark ettin mi bilmem amma ne de alışmışsın, çehrende tebessüm yüzünde güller açtırdı bu esinti. Maşallah.

Bugünün bitimine kaç çay eşlik etti. Demi renginde tadı damağında. Kaç dost eşlik etti yalnızlığına yalnızlığı ile. Sahi hasbihalinizin mevzusu neydi? Derin bir sükut mu?

Çayın demli kokusuna ne de güzel eşlik eder o susmalar. Ne hacet cümlelerin gürültüsüne, çay kaşığının tınısı yeter. Üç beş dakikaya bozulur sessizlik.

“Bir çay daha…?”

“Sorulur mu?” bakışı; çatık kaşa karışır samimi tebessüm.

Aldın cevabını ee kat bir bardak daha. Bu sükût bitmez bu ince sızı olduğu sürece o çayda bitmez. Muhabbettendir o, Aşktandır o sükûtun hasbihali. Artık İlahi Aşk mı dersin, fani mi bilmem amma bildiğim şu; Aşk Aşktır yahu! Fanisi mi olur muhabbet sağlam olduktan gayrı.

Meczup meczup ne baktın öyle mecnun mu sandın kendini bre? İnanmazsın sen bu edebi metine. Sen çayını soğutma dostum. Muhabbettir baki olan unutma kâfi.

Vesselam.