Yılmaz mesajında şu ifadelere yer verdi;

“29 Mayıs 1453’te yani bundan tam 565 yıl önce dünya tarihine damga vuran, Orta Çağ’ı sonlandırıp Yeni Çağ’ı başlatan bir olay gerçekleşti. Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, 1453 yılında Osmanlı Devleti Hükümdarı Sultan II. Mehmet Han ve kutlu ordusu tarafından fethedilerek Türk yurdu hâline getirildi. İstanbul’un fethinin 565. yıldönümü kutlu olsun.

Şanlı tarihimizde öyle hadiseler var ki bunları kulaktan dolma bilgilerle geçiştirmek ya da sadece anlatıp geçmek olmaz, bunları iyi okumak, değerlendirmek ve anlamak gerekir. İşte İstanbul’un fethedilmesi de bu olaylardan biridir

Bu fetih, bir tesadüf değil yüzyıllar içinde oluşup kökleşen bir ülkünün ve buna bağlı olarak gerçekleşmesi arzulanan “Cihan Devleti” projesinin bir sonucudur.

Bu düşüncenin başlangıcı Büyük Hun Hükümdarı Oğuz Kağan’a kadar uzanır. Ama asıl heyecan ve istek, Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’in buyurduğu “İstanbul elbet bir gün fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne büyük kumandan, fetheden asker ne güzel askerdir.” hadis-i şerifinden sonra artmıştır. Bu müjdeleyici sözlerden sonra bir dönem Arap orduları, daha sonra da Müslüman-Türk orduları İstanbul’u fethetmek için seferler yapmış, uğraşlar vermişlerdir.

Ancak bu zafer, imzasında “El- Muzaffer Daima” ibaresi haklı olarak yer alan Osmanlı Hükümdarı Sultan II. Mehmet Han’a nasip olmuştur. 1453 senesinde gerçekleşen bu şanlı zafer ve fetihle birlikte bin küsur yıllık Bizans İmparatorluğu tarihe karışmış ve Türk milletinin kahramanlığı, yiğitliği, cesareti, cengâverliği dünya milletlerinin hafızalarına kazınmıştır.

Ecdadımız İstanbul’u fethettikten sonra başka milletler gibi yakıp yıkmamış, halkına zarar vermeyip aksine korumuştur. Şehri talan etmek yerine fetihten hemen sonra imar çalışmalarına başlanmış ve Konstantin’in şehri kısa bir zaman içinde “Şehr-i İstanbul” hâline gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin payitahtı olan şehir Fatih ve onun kutlu soyundan gelen evlatlarının sayesinde kısa süre içinde dünyanın göz bebeği, dört başı mamur bir kent olmuştur. Bu muhteşem şehir şairlere ilham vermiş, uğruna kasideler düzülmüş, şarkılar yazılmış; bilim, kültür ve sanat merkezi sıfatı kazanmıştır.

Bugün o ihtişamlı fethin 565. Yıldönümünde, o şanlı maziyi, o cesur yürekli kahraman neferleri ve ulu hakan Fatih Sultan Mehmet Han’ı saygıyla, rahmetle ve iftiharla anıyorum.

Böyle bir ecdadın torunları ve nesli olduğumuz için de kendimi ve aziz Türk milletini şanslı addediyorum. Ecdadımızın şanlı mazimizdeki çalışkanlığının, ahlakının, vazife anlayışının ve saymakla bitmeyecek faziletlerinin özlemi içinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, cümlenizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.”