(Soyu, Ailesi, Hayatı ve Kişiliği) Atatürk, Kâzım Karabekir, Mehmet Akif Ersoy ve Cumhuriyet Tarihi konusunda yaklaşık otuz civarında esere imza atan, her eseri ses getiren hemşerimiz, Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Güler yeni bir kitaba daha imza attı. Kendisi ile yaptığımız telefon görüşmesinde bu kitap hakkında bilgilerine başvurduğumuz Ali Güler, şunları söyledi:

“Merhum Mehmet Ziya Gökalp; Namık Kemal, Mustafa Kemal Atatürk, Hüseyin Nihal Atsız, Başbuğ Alparslan Türkeş ve Devlet Bahçeli çizgisinde Namık Kemal ile Atatürk arasında Türk Milliyetçiliği davasının en önemli duraklarından birisidir.

Mehmet Ziya Gökalp, Türk milletinin, Türk düşünce hayatının son yüz yılına damgasını vurmuş önemli bir isimdir. Ülkenin ve devletin en çalkantılı döneminde yaşamış, çocukluğu ve ilk gençlik yılları Anadolu’nun önemli bir merkezi olan Diyarbakır’da geçmiş, aileden iyi yetişmiştir. Hayatı, iç dünyası bakımından da yaşadıkları açısından da çalkantılarla doludur.

Ziya Gökalp, çözülen, dağılan bir imparatorluğun son dönemini şekillendiren İttihat ve Terakki’nin bütün milli politikalarının arkasındaki birkaç önemli isimden birisidir. Tarih onun omuzlarına, sosyoloji, tarih, kültür ve halk bilim birikimiyle milleti yeni bir yüzyıla hazırlama gibi önemli bir sorumluluğu yüklemiştir. Daha 1910’da Selanik’te Genç Kalemler Dergisi’nde yayımladığı “Turan” şiiriyle, o zamana kadar kurtuluş çarelerini hala “Osmanlıcılık” fikrinde arayan aydınlara yeni bir yol açmıştır. O yol “Türkçülük” yoludur, “Türk Milliyetçiliği” yoludur.

Onun bu yönlendirici kişiliği Cumhuriyet’in kuruluşu sürecine de damga vurmuştur. Daha Mütareke ortamındaki belirsizlik içinde Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu iken ümitsizliğe kapılanlara “Mustafa Kemal Paşa’ya dikkat ediniz” diyecektir.

Babasının vasiyetine uyarak Namık Kemal’in “vatan ve hürriyet” yolundan yürüyecek, o yolu Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’e bağlayacaktır. Cumhuriyeti yapılandıran ne kadar inkılap varsa fikri anlamda arka planında Ziya Gökalp vardır dersek abartmış olmayız. 1924 Anayasası, Medeni Kanun çalışmaları, kadın hakları, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın programı (9 İlke), yönetim şeklinin cumhuriyet olarak belirlenmesi, irade-i milliye kavramı, iktisat politikasının tercihi, sade Türkçe, Türkçe Hutbe, Türkçe Kur’an (Meal), Türkçülük, Halkçılık, laiklik ilkesi, eğitim, dil ve tarih politikalarının belirlenmesi gibi pek çok konu onun imzasını taşımaktadır.

Atatürk’ün, “bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tır” şeklindeki sözleri bu açıdan önemlidir. Bütün bu nedenlerle kitabımıza “Cumhuriyete Ruh Veren Adam: Ziya Gökalp” ismini verdik.

Takipçisi olduğu Vatan ve Hürriyet Şairimiz Namık Kemal gibi çok genç bir yaşta, 48 yaşında vefat etmiştir. Okuyucularımız 48 yıla neleri sığdırdığını kitabımızda bazen hüzünle, bazen de gururla okuyacaklar. Özellikle gençlerimizin onun hayatını ve eserlerini altını çizerek okuması lazımdır. Ziya Gökalp’i anlamak demek, Osmanlı Devleti’nin çok büyük derslerle dolu olan son yarım yüzyılını ve Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci ile esaslarını anlamak demektir.

Ziya Gökalp bir başka bakımdan da önemlidir. Onun etrafında sağlığında dahi yürütülen bir tartışmadan hareketle şunu ifade etmeliyiz ki, Türkiye’de Prens Sebahattin’den sonra ikinci sosyolog olan, liselere ve üniversiteye ilk sosyoloji derslerini koydurtan Ziya Gökalp, millet olarak kardeşliğimizin, milli birlik ve bütünlüğümüzün sosyolojik araştırmalarını da yapmıştır. Soyca “Türk” olan Ziya Gökalp, “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.” Diyen adamdır. Ruhu şad olsun.

Yaklaşık bir yıl süren yoğun bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkan bu eserimiz özellikle gençlerimize bu büyük insanın her yönüyle örnek alınacak kişiliğini tanıtacaktır. Her şeyden önce O, bir “ülkü” (mefkûre) adamıdır. Ülküsü de millet ve hürriyete adanmışlıktır.

Z. Gökalp, kendisinin Diyarbakır’da çıkardığı Küçük Mecmua’da yayımladığı “Hocamın Vasiyeti” başlıklı yazısında kendi hayatı bakımından lise yıllarında içine düştüğü bunalımdan kurtuluşunu anlatırken; “büyük gerçek”in (hakikat-ı kübra) “ülkü” (mefkûre) olduğunu ve en büyük “mefkûre”nin de millet ve hürriyet mefkûreleri olduğunu açıklamıştır:

“(…) O zaman ‘hakikat-i kübra’ adını verdiğim büyük gerçeği bulabilirsem hiçbir derdim kalmayacağına emindim. Fakat bunu hangi semtte aramalıydı? O sırada, bir ‘ihtilal şarkısı’ yazarken, kalemimden fırlayan başka bir mısra da bana onun semtini gösterdi:

Mevdu’dur (emanettir) bugün bize namusu milletin!

Demek ki, büyük hakikat mefkûreden ibaretti. En büyük mefkûre de millet ve hürriyet mefkûreleriydi.

Ziya Gökalp hakkında bugün bilinmeyen ya da az bilinen birçok konunun bulunduğunu söyleyen Ali Güler, bu eserinin gençlerimiz için çok yararlı olacağını ifade ederek, eserin belgeler ve resimlerle birlikte 350 sayfa civarında olduğunu belirtti. Bu önemli eserinden dolayı hemşerimiz Dr. Ali Güler’i kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını temenni ediyoruz.

Z. Gökalp, “Felsefi Vasiyetler-II., Hocamın Vasiyeti,” Küçük Mecmua, Sayı: 8 (2 Ekim 1922), s. 1-15. Z. Gökalp, Makaleler VII., Hazırlayan: A. H. Çay, Ankara, 1982, s. 98-102.