Değerli eğitimcilerin değerlerinden biri de adalettir. Adaletin dilimizdeki sözlük anlamı yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanmasıdır. Adalet sözcüğü Arapça kökenli olup, Türkçemizde bu anlamları karşılayan töre sözcüğü de kullanılmaktadır.

Adalet anlayışı, eğitim-öğretim çalışmalarında yaşamsal değere sahiptir. İnsan yaşamında önemli bir yer tutan eğitim sürecinde, elbette adaletli bir eğitim sistemi ve bu sistemi adaletle uygulayabilecek nitelikte eğitimcilere ihtiyacı vardır.

Birey ilk eğitimini ailede başlar. Dış dünyayı algılaması, ailede gördüğü tutum ve davranışla yakından ilgilidir. Birey ilk adalet sorgulamasını okul öncesi çağında gerçekleştirir. Adil olmayan ebeveyn tutumları çocukta kıskançlığa sebep olabilir. Adaleti mutlak eşitlik anlayışına göre açıklamak da adalet kavramına terstir. Bunu insan bilinçsel düzeyi arttıkça daha iyi anlar. Kısacası adalet, vicdanın yaşama somut yansımasıdır. Her zaman nesneleri,eşyayı,maddi ve manevi değerleri eşit paylaşmak, adaletli olmak anlamına gelmez hatta paylaşanların için olumsuz etkileri de olabilir. Örneklendirirsek : 7 yaşındaki bir çocuk ile 14 yaşındaki bir çocuktan aynı yükü kaldırmasını istememiz akla mantığa uymaz.

Eğitimcilerin kaliteli ve nitelikli bir eğitim verebilmesi için sahip olması gereken özelliklerin başında adalet olması gerekir. Adil olmayan bir eğitimcinin tüm iyi özellikleri ne kadar çok olursa olsun ,1’in önündeki “0” lar gibi önemsiz ve değersizdir. Peki eğitimde adalet nasıl sağlanır. Eğitimciler bunu nasıl uygulamalıdır.Sistemsel,toplumsal ve ekonomik koşulların getirdiği adaletsiz bir sistemi değiştirebilmek bir eğitimci için elbette zordur. Ama bu şartlarda dahi bir eğitimcinin en azından gruba adaletli davranma sorumluluğu en başta nedeni daha sonra mesleki onurunun gereğidir. Çünkü öğretmen sıradan bir kişi değildir. Öğrencileri iyiye,güzele,doğruya açılan kapısı, rehberidir.

Teorik bilgilerin, kuru nasihatlerin günümüzde bir etkisinin olmadığını düşünürsek yaşantımızla, davranışımızla temel evrensel değerleri, öğrencilerimize aktarmak ancak mümkün olmaktadır. Bunun yanında adil bir eğitimci, öğrencilerinin maddi manevi haklarının bir güvencesi daha sonraki hayatının bir nebze de olsa şekillendiricisidir. Böyle bir tutum içinde olan öğretmen şu inancı temel alarak davranır; Sürdürülebilir toplumsal değişim, öğretmenin gücüyle öğrencinin zihninde ve kalbinde hayat bulur ve gelişir. Ve adaletli, iyi yetişmiş bu vatandaşlar sağlıklı bir toplum ve sağlıklı, iyi işleyen adaletli bir eğitim sistemi oluşturur. Biz eğitimcilere önemli görevler düşüyor.

Yaşı, cinsiyeti,görünüşü,ailesinin sosyo-ekonomik durumu,şivesi,hal ve tavrı, aktif ya da pasif konuşkan ya da suskun oluşu ve okul başarısından bağımsız olarak her bir öğrenci sınıfta diğerine insan olarak denktir ve sınıfta kendisi olarak var olabilmesi için öğrenciye eşit fırsatlar verilmelidir. Sınıfta bulunan her öğrenci öğretmenden ve sınıfın eğitim olanaklarından eşit şekilde yararlanabilme olanağına kavuşmayı hak eder. Rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun okumamızı şiddetle tavsiye ettiğiniz ÖĞRETMENİM BİR BAKAR MISINIZ ? kitabında Cüceloğlu,öğretmenin adaletli tutumu hakkında şunları söylüyor; “Doğan her çocuğun onu geliştirecek bir aileyi hak ettiğine inandığım gibi; yine onu geliştirecek bir öğretmeni de hak ederek doğduğuna inanıyorum. Çocuklar sadece öğrenci değil her şeyden önce insan.” Biz eğitimciler unutmamalıyız ki.. kıyaslamanın hiçbir eğitici tarafı yoktur. İnsan ancak kendisiyle kıyaslanmalıdır; diğer tüm kıyaslamalar zehirleyicidir. Son olarak her şerefli mesleğin bir andı sözleşmesi olduğu gibi öğretmenlerin ‘öğretmen andı’ bulunmaktadır. Bu antta ‘tarafsızlık ve eşitlik ilkelerine bağlı kalacağıma ‘ ibaresi yer almaktadır. Biz eğitimciler bu anttı yaşatabilmek için adil bir eğitim ortamı yaratmalı ve öğrencilerimize adil davranabilme değerini göstermeliyiz.