Sağlık-Sen Şube Başkanı İdris Güneş yaptığı açıklamada; “Sağlık gündelik hayatın değişmez gündem başlıklarından en önemlisi.

Her gün olumlu - olumsuz çok sayıda olayın yaşandığı bir alan sağlık.

81 milyon insanımıza 7/24 hizmet sunulan bir alanda faaliyet gösteriyoruz. Son 15 yılda sunulan sağlık hizmetlerinin büyük oranda toplumsal memnuniyet sağladığı taraflı tarafsız herkesin kabul ettiği bir durum.

Şüphesiz, sağlıktaki bu başarılı yolculuk son derece üstün bir emek ve fedakarlıkla devam etmektedir.

Bugüne yansıyan rakamlara baktığımızda;

OECD ortalamasının yarısı kadar hekimimiz sayımız, üçte biri kadar hemşire sayımızla OECD ortalamasının çok üstünde bir talebi karşılıyoruz.

100.000 Kişiye düşen hekim sayısı 183,9 olup bu oran OECD ülkelerinde 339,0’dur.

100.000 Kişiye düşen Hemşire/Ebe sayısı 273,6 olup bu oran OECD ülkelerinde 890’dır.

Ülkemizde toplam istihdam içerisinde sağlık sektörünün payı %3,2 iken bu oran OECD ülkelerinde %9,1’dir.

Birinci basamak hizmetleri de dahil ettiğimizde günde ortalama 1.5 milyondan fazla insanımıza poliklinik hizmeti sunuyoruz.

Taramalar, tetkikler, acil sağlık hizmetleri, yoğun bakım ve ameliyathane hizmetleri, evde bakım hizmetleri, kanser taramaları, ağız diş sağlığı taramaları ve daha pek çok sağlık hizmetiyle milyonlarca insanımıza dokunuyoruz.

Türkiye, sağlık hizmetlerine erişimde, çağdaş standartların üstünde bir başarı yakalamış durumdadır.

Kısıtlı imkanlar, uzun çalışma süreleri, yoğun nöbetler, yüksek riskli ve yıpratıcı çalışma ortamlarına rağmen,  istisnasız bütün sağlık çalışanlarımız hayatını ortaya koyarak, sağlık hizmetlerinde kalite ve memnuniyeti zirveye taşımıştır.

Medyada pek yer almasa da her gün, ülkenin her sathında ve hatta sınırlarımızın ötesinde sağlık kahramanları destansı bir emek ortaya koymaktadır.

Değerli Arkadaşlar

Bu başarı hikayesinin mimarlarının en büyük beklentileri ise mesleki onurlarının korunması, adil çalışma koşulları, güvenli çalışma ortamlarına sahip olmaktır.

Kendi geleceklerini ilgilendiren düzenlemelerde son derece haklı olarak adil davranılmasını beklemektedir. Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere sağlık çalışanlarımız adına yetkili sendika olarak SAĞLIK-SEN’in en haklı taleplerinden biri de YIPRANMA PAYI olmuştur.

Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlığı döneminde katıldığı Sağlık-Sen buluşmamızda Genel Başkanımız Metin MEMİŞ 'in dile getirdiği YIPRANMA PAYI talebimize son derece güzel bir müjde ile karşılık vermişti. Sayın Cumhurbaşkanımız 12 Mayıs 2014 tarihinde ev sahipliğini yaptığımız o programda sağlık çalışanlarımıza 5 yıla bir yıl yıpranma payı sözü vermiş ve hemen orada düzenlemenin çalışılması ve hayata geçmesi için üst düzey yetkililere talimat vermişti. Ancak ne yazık ki 4 yılı aşkın süredir siyasi irade dışı direnç mekanizmalarından olan bürokrasideki bürokratik hantallıktan kaynaklı engeller ve engellemeler nedeni ile bir elim sendecilik vardı. Çok şükür şimdi siyasetin bu bürokratik oligarşiyi dize getirdiği, bu direnci alt ettiğini ve önümüzde yıpranma payının Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk torba kanunu içinde yer alıyor olması, yeni dönemin farkını ortaya koyması açısından son derece olumludur.

Değerli Basın Mensuplarımız;

Bir Sağlık-Sen kazanımı olarak sağlık çalışanları için yıpranma payının hayata geçecek olması, sendikacılık tarihi açısından da ezberlerin bozulması açısından da büyük bir başarıdır. Taslaktaki düzenleme mevcut haliyle yaklaşık 350 bin sağlık çalışanımıza yıpranma hakkı sağlıyor.

Ancak eski Türkiye’nin sahanın gerçeklerinden uzak bürokratik tutuculuğunun izlerinin, torba yasadaki düzenlemelere yansımaması en büyük beklentimizdir. Önceki gün Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunulan teklifin 10. maddesinde yer alan  “YIPRANMA PAYI” düzenlemesine ilişkin değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Sağlık hizmeti taşıdığı riskler de dahil bütün boyutlarıyla bir ekip işidir. Bu nedenle yıpranma payı, ek ödeme tavan oranları, emeklilik düzenlemeleri gibi, sağlık hizmeti için ter akıtan bütün sağlık kadrolarını ilgilendiren düzenlemeler, ayrıştıran değil, birleştiren olmalıdır. Ekip ruhunu güçlendirmeyi ve sisteme güveni artırmayı esas almalıdır. Bugün ülkemizde yüzlerce sağlık tesissinde 7 gün 24 saat görev alan istisnasız tüm mesai arkadaşlarımız ameliyathanelerden temizlik hizmetlerine, idari hizmetlerden yoğun bakım ünitelerine, radyoloji ünitelerinden teknik servislere kadar birbirini tamamlayan bir bütün halinde, bir ahenk içinde hareket etmektedir. Hastalarımıza şifa dağıtan sağlık tesislerimizdeki sağlık hizmetlerinin üretilmesi, koordine edilmesi ve sürdürülebilir hale getirilmesi için hekimden hemşireye, hizmetliden memura tüm arkadaşlarımız büyük bir özveri ile hareket etmekte, aynı risk ve tehlikenin içinde yer almaktadır. Bu nedenle birincisi “YIPRANMA PAYI” yalnızca sağlık hizmetleri sınıfında yer alan meslektaşlarımızı değil sağlık hizmetlerinde çalışan bütün kadrolardaki kamu görevlilerinin tamamını istisnasız şekilde kapsamalıdır.

 İkinci husus; sağlık çalışanlarımız “YIPRANMA PAYI” yasalaştıktan sonra yıpranmaya başlayacak, o nedenle bu tarihten sonra bu haktan faydalanacaktır demek doğru olmaz. Sağlık çalışanlarımız, yıllardır zaten yıpranmıştır, tükenmiştir, şiddete uğramıştır, radyasyona maruz kalmıştır, enfeksiyon tehlikesinin içinde bulunmuştur, ağır çalışma koşulları içinde riskli şartlar altında göre mesleğini yapmaya gayret etmiştir.  Şimdi tüm bunların üzerine bir çizgi çekmek, bu yaşanan yıpranmışlığı yok saymak doğru olmaz. O nedenle “YIPRANMA PAYI” geriye dönük olarak hesaplanmalıdır. Sağlık çalışanlarımızı ancak böyle bir duyarlılık huzurlu hale getirebilir.

Üçüncü olarak; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 Mayıs 2014 tarihinde katıldığı Sağlık-Sen programımızdaki cümlesi aynen şu şekildedir:  “5 yıl hizmeti olanın 1 yıl yıpranma payı olacak” evet, cümle aynen bu şekildedir, hepimizin hafızalarındadır. Şimdi yasa teklifinde yer alan 6 yıla 1 yıl yıpranma payının Sayın Cumhurbaşkanımızın müjdelediği şekilde düzeltilmesi gerektiğinin altını çizmek istiyoruz. 

Özellikle önümüzdeki süreçte ilgili taraflara belirttiğimiz şekilde katkılar sunmaya devam edeceğiz. Bu amaçla davet edildiğimiz TBMM’deki Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerde haklı taleplerimizi tekrarlayacağız. Bu taleplerimize ilişkin raporlarımızı, çalışmalarımızı ve analizlerimizi de özellikle Komisyon üyelerine sunarak sürecin takipçisi olacağız.

Aynı torba yasa teklifindeki Pratisyen hekim emeklilerine takriben 1.500 TL, uzman hekim emeklilerine de 2.000 TL emekli maaşı artışı getirilecek olmasından dolayı memnuniyet duyuyoruz. Fakat sadece hekimlerimiz için bu düzenlemenin hakkaniyetli olmadığı muhakkaktır. Tüm sağlık çalışanlarımız için emekli maaşlarında bir artış beklentimizi ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz. Bu amaçla, Sayın Cumhurbaşkanımızın seçim sürecinde vaat ettiği 3600 ek göstergenin hayata geçirilmesi, ayrıca tüm sağlık çalışanları için çalışırken elde edilen döner sermaye gelirlerinin de emekliliğe yansıtılması gerekmektedir.

Kanser cerrahisi ve organ nakli gibi özellikli tıbbi hizmetler veren hekimlerin döner sermaye katkı paylarının tavanlarında yükseltmeye gidilecek olması da memnuniyet vericidir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, bu artış için gerekli kaynağın döner sermaye gelirlerinden oluşan havuz yerine dışarıdan bir sübvansiyonla desteklenmesi olmalıdır. 

Değerli Arkadaşlar

Bir başka öncelikli konu ise İSTİHDAMdır.

Sağlıkta yeni hedeflerin gerçekleşebilmesi, kalite ve memnuniyetin devamı için mutlaka  etkin bir istihdam stratejisi gerekmektedir. Yeterli istihdam, daha nitelikli hizmet demektir. Hizmet sunduğumuz insana daha fazla zaman ayırabilmek demektir. Biraz önce de ifade ettiğim gibi  Türkiye’deki toplam istihdam içerisinde sağlık sektörünün payı %3,2’dir. Bu oran OECD ülkelerinde %9,1’dir. Son bir yıl içinde 36 bin personel alımı gerçekleşti. Bu sevindirici bir gelişme oldu. Yıllık alımlar, bu sayıların altına düşmediği takdirde, 3-5 yıl içinde istihdam sorununun çözüme kavuşacağına inanıyoruz. Personel sayımızın artması kadar, tüm sözleşmeli personelin kadroya alınması ve uygulama birliği sağlanması da önem arz etmektedir.

Değerli Arkadaşlar

Son olarak Şanlıurfa’da menfur bir saldırıya uğrayan Hekim arkadaşımız Bahattin Ahmet Yalçın’a acil şifalar diliyorum. Bu menfur saldırıyı lanetliyorum.

Sağlıkta Şiddeti kanıksamak istemiyoruz. Şifa dağıtan kurumlarda şiddetin kirli gölgesini hissetmek istemiyoruz.

Şiddeti önlemeye dönük şiddet uygulayanların tutuklanması ve ağır cezalar alması gibi önemli yasal düzenlemeler getirildi. Ancak tutuklu yargılama konusunda bazı sorunlar nedeniyle uygulanamadığını görüyoruz. Cezaların Caydırıcı niteliği mutlaka güçlendirilmelidir

Ancak şunu da bilmeliyiz ki, sağlıkta şiddeti doğuran sorunları çok boyutlu bir mücadele ile ortadan kaldırmadan şiddeti önlemek mümkün gözükmüyor.

Sağlık Bakanlığımızın Beyaz Kod verilerine göre Son 5 Yılda şiddete uğrayan sağlık çalışanı sayısı 60 bin. 42 bin sağlık çalışanı sözel şiddete, 18 bin sağlık çalışanımız fiziksel şiddete maruz kalmış. Bakanlık verileri, en fazla hekimlerimizin şiddete maruz kaldığı, şiddet olaylarının en fazla acil servis ve polikliniklerde yaşandığı gibi çok önemli tespitler içeriyor. Tabi şiddeti kanıksayan ve Beyaz Kod’a bildirim yapmayanların da olduğunu düşündüğümüzde şiddete uğrayan sağlık personeli sayısının daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Beyaz Kod verilerine benzer bulgulara, sağlıkta şiddeti araştıran bilimsel çalışmalarımızda biz de ulaştık. Hastanelerin fiziksel imkanlarının yetersizliği başta olmak üzere, bir takım yapısal sorunların varlığının da şiddeti tetiklediğine dair bulgular edindik. Toplumun sağlık bilincini ve sağlık okuryazarlık düzeyini geliştirmenin güvenlik tedbirlerini artırmadan daha kalıcı bir çözüm getireceğini gördük. Şiddeti minimalize etmek için bu yapısal ve kültürel sorunlarla etkin mücadele etmemiz gerekiyor. Bu vesile ile bir kez daha şefkat kahramanı sağlık çalışanlarımıza yönelik her türlü şiddeti kınıyorum.

Değerli Basın Mensupları

24 Haziran seçimleriyle milletimiz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine umudunu ve güvenini emanet etmiştir.

Türkiye’yi hızla huzur, güven ve refah iklimine taşıyacak, üretken bir gelecek en büyük dileğimizdir.

Başta toplumun en zor kesimlerine hizmet eden sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarımız olmak üzere, milletimize hayırlı yarınlar diliyorum.” dedi.