"Dervişlik olaydı taç ile hırka,

Biz dahi alırdık otuza kırka."

(Yunus Emre)

Dervişlik nedir?

Kelime Farsça'dan dilimize geçmiştir. Köküne bakacak olursak, derviz “der-kapı, viz-gezen,tozan" anlamına gelir ve lügâtta bu şekilde anlamlandırılır. Asıl kullanılan manası ise, bir kâmil mürşide biatını veren ve seyru süluka başlayan kişidir. Peygamber efendimiz “Ben fakrımla övünürüm” der.

Derviş fakir ehlidir. Hz. Ali'de (Ra) konuyla ilgili şöyle söyler: “Yokluk, insanın kendi nefsine müstakil bir benlik izafe etmemesidir, varlığın hakka ait olduğunu bilmesidir. Ey derviş! Bil ve uyanık ol ki evvela Şeriat kelimesini, ikinci olarak Tarikat kelimesini üçüncü olarak Hakikat kelimesini dördüncü olarak Marifet kelimesini bilmek gerek. Eğer bir kişi sufi ise bunları bilmez ise sufi değildir.”

Bu yol aşk yoludur. Riya sahipleri bu yola gelemez. Kibr evinden çıkmayan derviş olamaz. Benliği terk etmeden, melamet ehli olup kınanmaktan korkmadan, peygamber efendimizin avlusunda yaşayan malsız mülksüz ashabı suffe misali yanınca olup dünyadan yüz çevirmeden dervişe dönülmez.

Günümüzde insanlarının da artık kibir ve hırs gibi iki büyük düşmanı var. Bu nedenledir ki dünyaya sırtlarını çeviremezler ve bu yüzdendir ki ibadetlerini yerine getiremediklerini söylerler ve hiç boş vakitleri yoktur. Bu doğru Müslümanın boş vakti yoktur. Fakat günümüz insanının dediği “yoğunluk” Müslüman insanın yoğunluğu değildir. Müslüman insan hayırlı işler ile meşgul olarak boş zamanını doldurur. Dervişlerin bu konudaki görüşleri az önce de belirttiğim gibi insanın dünyadan uzaklaşıp Allah’a yakınlaşması ile olur. Dervişlerin dünya yoğunluğu Allah ile meşguliyetle mevcut duruma gelir. Peygamber efendimiz de insanların boş vakitlerini doldurmalarını öğütlemiştir.

Şu hadisle aydınlanalım;

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”

Ve ekleyelim;

“Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini çok iyi bilmelisin, ihtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, yokluğundan önce varlığının, meşguliyetinden önce boş vaktinin ve ölümünden önce hayatının.”

Sonuç olarak da şunları aktaralım; Sağlık ve boş vakit, mücâhede yolunda değerlendirildiği ölçüde kazanılmış olur. Aksi halde bütünüyle kaybedilmiş demektir. Zira geçen hiçbir saniyenin geri döndürülmesi mümkün değildir. “Vakit kılıçtır” dikkat edilmezse insanı biçer. Sağlık da değeri elden çıktıktan sonra anlaşılan bir nimettir.

Bu iki nimeti Allah’a yakınlık yolunda kullanmakta dikkatli ve titiz olmak, bunları değerlendirmede başarılı olamayan çoğunluk içinden yakayı sıyırıp mücâhedeyi kazanmak için ilk ve temel şarttır. Hepimiz bu hayatta aslında bir dervişiz zamanı nasıl kullandığımız önemli.

Ne demiş Aşık Yunus "Mal da yalan, mülk de yalan, gel biraz da sen oyalan."