Uzakta bir köy vardı; o köy benim köyüm diyebildin mi?

Özlediğiniz o yer sadece bir Vadinin içerisinde tarih ve kültürel varlıklarla yoğrulmuş toprak parçası ve kerpiç evlerden ibaret değildir, orası doğduğun yerdir, çocukluğunun geçtiği, atalarının mezarının bulunduğu, geçmişte kalan anıların, Baban, Annen, geride bıraktığın belki de yavuklundur. İçinde insan yaşamayan harabeye dönmüş binalar ve sokağından insan, okulunda öğrencisi olmayan hayallerinin geride kaldığı bir yerdir köyün unutma.

Yıllardır içimde var olan sıkıntı beni çocukluğumun geçtiği o sokaklara çimdiğim derelere, koyun, kuzu güttüğüm yaylalara, orakla derdiğim ekinlere, artezyen kuyusundan lastik ayakkabımızı matara olarak kullanarak su aldığımızı ve içindeki mikropların temizlenmesi için içerisinde bulunan zibil, börtü böceği yutmamak için tülbent (çelme )ile kana kana içtiğimiz suları, sabanla kaldırdığım harman, Üç ardıçtan seyrettiğim, Avdan’dan purçu’dan eşeksırtında getirdiğim odunlar. Aynı tencereden sabahleyin sulu bulgur pilavı akşam diri pilavı yerken kaşıkların çıkardığı sesleri, dibekte dövdüğüm cevizli şekerli kepeği gocuğumun cebine koyarak akşama kadar çerez niyetine yediğini, güzine sobada yaptığım gümpir kebabı, Okul sonrası işlerin bitiminden sonra akşam başlayarak gece yarılarına kadar üç beş arkadaş ile beraber Kayadibi’nden başlayıp goyak ta sona eren olta atmaları, evlerde televizyon olmadığından dolayı kahvehane pencerelerinden seyrettiğin filmler, sokakta öğretmenlere yakalanmamak için köşe bucak kaçtığın günler; Aklıma düşünce köyüm, her şey daha dün gibi birden canlanıyor.

Köyün ağlıyor toprağı, taşı, kuşu ile ardından; doğduğunuz yeri terk ettiniz bari unutmayın dönüp gelin çocukluk anılarınıza, ne isterseniz vereyim yeter ki dönüp gelin hiç olmaz ise bin an olsun yüzünüzü göreyim. Benim halim mevsimlerden en hüzünlü mevsim olan doğanın canlılığını kaybettiği yaprakların sararıp döküldüğü doğanın kış uykusuna yattığı sonbahar gibi köyün; Ne gelen var ne giden, kuşlar bile uçmuyor, bulutlar artık bereket getirmiyor artık. Kurmuş dal gibiyim ha kırıldım ha kırılacak. Unutma ki, yaşamış olduğun anıların ve senin varlığın benim varlığımla yaşayacak. Doğduğun yerdeki havaya, ağaçlara, toprağa ıssız kalmış sokaklara vefa borcun, can borcun var bu kul hakkıdır bu hiçbir hakka benzemez sakın unutma!          

Değerli hemşerilerim: köyümüzde 50 yaş altı çok az insanımız kaldı. 15-20 yıl sonra nüfus kalmayacak ve yılda bir defa havasını soluyacak, suyunu içeceğiniz yeriniz de olmayacak. Atalarımızın mezarları bile yok olacak. Bir toplumda herkes Doktor, Mühendis olur ise anahtar tutacak, hizmet edecek, koyun otlatacak insan kalmaz bu yüzden her bir bireyin yapacağı hizmetler vardır.

Bu nedenle hiçbir şekilde “ben neyim ki? Ne yapabilirim ki? Gibi düşünceleri aklımızdan çıkararak herkesin yapabileceği bir faaliyet olduğunu aklımızdan çıkarmayalım, Köyümüzün sahipsiz kalması hiç kimsenin taşın altına elini koymaması yukarıda da belirttiğim gibi köyümüzün ne cevherler yetiştirdiğini biliyoruz ancak geri dönüş oluyor mu hayır.

Değerli Öğretmenlerim: sizler köydeki öğrencilerimizin eğitimi için ileri seviyelere ulaşmaları için elinizde gelen hiçbir şey yok mu? Sorumluluğunuz yok mu?  Bir eğitimci olarak insanları bilinçlendirmek için ne yapıyorsunuz? Mutlaka yapmanız gereken bir şey vardır, elinizi taşın altına niye koymuyorsunuz mazeret üretmeden bir düşünün.

İş adamlarımız geçici olarak yaptığınız bağışlar dışında köye yatırım için ne yaptınız? Tanıtım açısından yeteri kadar tanıtım yapılıyor sadece bunları değerlendirerek köyümüze gelir getirici girişimcilere ihtiyaç var elinizde olanak varken niçin bir girişimde bulunmuyorsunuz belki sizler için fazla bir kayıp olmaz ama az da olsa köyde tutunmaya çalışan gençleri orada tutmak için ne gibi bir katkı yapabilirim diye düşündünüz’ mü?

Bürokrat ve Özel kuruluşlarda, üniversitelerde başarılar unvanlara sahipsiniz. Elde ediyorsunuz ancak bunları bir nebze de olsa köyünün kalkınması için çalıştığın kurumların olanaklarından doğup büyüdüğün köyüne katkın oluyor mu: veya bir düşüncen var mı? çalıştığınız kurumların acaba köye yardım edebileceği hiçbir şey yok mu.

Avrupa görmüş ve kültürü almış hemşehirlerim yılda bir defa gelip suyunu içip havasını solumak acaba köyünüzün özlemini bitiriyor mu? lütfen deneyimlerinizi köyünüze aktarın.

Sanal ortamdaki köyüm sevdalıları güzel köyüm, seni çok özledim demek ile kurtarmazsın köy ile ilgili fotoğrafları videoları gördüğünde beğeni tuşuna  basmakla özlemini gideremezsin bunu yapmak yerine  fikir üreterek  yatırım yaparak yardımcı olmalısın.

Haksızlıkta yapmayalım köyü için elinden geldiğince hizmet eden maddi ve manevi katkı yapan, ve keşke bize destek veren olsa da daha fazla daha çok hizmet yapsak diyen hemşehirlerimiz var. (herkes biliyor) onlara teşekkür ederim.

Sonuç olarak en kısa zamanda bütün dernekler  yönetim kurulunu toplamalı ve köyün geleceği için  fikirler üretilmeli  daha sonra dernek başkanları bir araya gelerek önerilen fikirleri değerlendirip bir rapor hazırlayarak hemşerilerimizin desteği için kamuoyuna açıklanmalı gelen olumlu olumsuz önerileri dikkate alarak nihai bir rapor hazırlayarak planlar yapılmalı hangi konuda işlem yapılacaksa o konu ile ilgili köylümüzün desteğini almalıyız. Allaha şükür dünyaya yayılmış köylülerimiz var deneyim ve gözlemlerini aktarabilir.

Sağı Solu, İleriyi Geriyi, Ali’yi Veli’yi, Ayşe’yi Fatma’yı, şucu, bucu laflarını bırakalım hayatın gerçeklerine dönelim,

Unutmayın ki şimdiki olanaklarınızı doğduğunuz topraklara borçlusunuz doğduğunuz Köyün yok olmaması için düşüncen ve hayalin nedir seni endişelendirmiyor mu?  o zaman birlik zamanı çok geç olmadan elimizi taşın altına koyalım.