Yapılan yazılın basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Olağanüstü günlerden geçiyoruz. Ülkemizde yaşanan ekonomik, toplumsal ve siyasal kriz; bir yıldan fazla süredir devam eden koronavirüs salgınıyla daha da derinleşmiştir.  Bu yok edilen sosyal devlet anlayışı sonucu dar gelirli ve yoksul toplum kesimlerine destek verilmemesine, sağlık, eğitim, ulaşım gibi kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi ne bağlıdır. Bu kriz tüm toplumu, özellikle de emeğiyle geçinen, işçi, memur, küçük üretici, esnaf ve emeklileri derinden etkileyen, iktidarın yönetememe krizidir.  

Siyasal krizi aşma yöntemi olarak öne sürülen “Başkanlık Sistemi/Tek Adam rejimi” değişikliği sistemin antidemokratik karakterini daha da derinleştirmiştir. Baskıcı ve otoriter uygulamalar artmış, hukuk düzeninden hızla uzaklaşılmış, devlet politikası haline getirilen İslami ve gerici politikalarla artık kurumsal olarak savunulacak bir laiklik bırakılmamış, parlamento iyice işlevsizleşmiş, bütün bir ülke kararnamelerle yönetilir hale gelmiştir. Bu haliyle salgın yönetimi de dâhil toplumun geleceği Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında şekillenmektedir.

Biz emeklilerin içinde yer aldığı özellikle yaşlı gruplar salgın koşullarında hizmetlere ulaşmakta sorunlar yaşadık ve daha çok etkilendik. Dünya da ve ülkemizde salgın; koruyan, gözeten sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı gözler önüne sermiş, özelleştirilen sağlık sisteminin sorgulanmasına da yol açmıştır. Piyasacı, paran kadar sağlık anlayışına dayalı sağlık sisteminin sonuçlarını bu salgın sürecinde hep beraber yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Sağlık sisteminin kamusal bir hizmet olması bir zorunluluk olarak kendini dayatmaktadır.

Bizler bu ülkenin emekleriyle üretenleri ve çalışanlarıydık. Dilenci olmadık yalnızca EMEKLİ olduk. Sesimiz duyurmaya çalıştığımız sizlerde bir gün emekli olacaksınız. Bilmelisiniz ki, ülkenin bütün değerlerini, bugünlerini emekleriyle yaratan emekliler açlığa yoksulluğa mahkûm edilmiş durumdadırlar. Çok uzun yıllardan beri emekli aylıkları yoksulluk sınırının altında yer almaktadır.

Temel ihtiyaç maddelerine yılbaşından bu yana yapılan zam oranları nerdeyse %50 civarındadır. Asgari ücretin 2.825 tl olduğu ülkemizde 13,5 milyon emeklinin 8 milyonunun aylığı 2000 TL’nin altındadır. Bu da gösteriyor ki, emeklileri yoksulluk sınırının altında bırakmak yetmezmiş gibi açlığa da mahkûm etmek istemektedirler. Emekli aylıklarına yapılan zamların yeterli olduğunu savunanlar,  hayatlarında bir gün bile pazara çıkmamış, elinde file ile alışveriş yapmamışlardır. Ama hayatlarımız üstünde söz sahibi olmaya çalışmaktadırlar. Kaşıkla verdikleri kırıntı sayılacak zamları kepçeyle geri almaktadırlar. Bir kez daha uyarıyoruz bizler emekliyiz, dilenci değil. Sadaka beklemiyoruz. Haklarımızı istiyoruz.

İkramiye adı altında iki dini bayram öncesi verilenler ise bayram harçlığına, emekliler için bir aşağılama aracı haline dönüştürülmüştür.

Sözün kısası GEÇİNEMİYORUZ…

Emeklilere insanca yaşam sağlayacak bir aylık verilmesi zor değil, siyasi bir tercihtir.

Siyasi iktidar tercihini emekçilerden, emeklilerden, yoksullardan yana değil sermayeden yana kullanmaktadır.

Emeklilerin daha fazla açlığa, yoksulluğa ve aşağılanmaya gücü kalmamıştır.

Bıçak kemiğe çoktan dayanmıştır.

Emekliler kendilerini açlığa mahkûm edenlere, yok sayanlara, görmezden gelenlere karşı seslerini duyurmaya, demokratik tepkilerini göstermeye kararlıdırlar.

Sağlıklı, barış ve kardeşlik içinde, insanca bir yaşam hepimizin hakkıdır.

Emekliler olarak bu yaşamı elde etmek için mücadelemize devam edeceğiz.

Yoksuluz, Geçinemiyoruz, İSYANDAYIZ

Yaşasın TÜM EMEKLİ SEN!

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!!”