Tarihi kıssaların sonunda söylenen bir sözdür. Kıssa anlatılır ve sonunda bu kıssadan alınması gereken dersin kıyaslanması adına “geldik bu güne” denir ve mevcut durum anlatılarak devam edilirdi.

Biz de geldik bu güne.

Bir genel seçim arifesindeyiz. Her kafadan bir ses çıktı ve adını bile koyamadık. Erken seçim dendi, baskın seçim dendi, kurtuluş seçimi dendi, son verme seçimi dendi. Dendi de dendi. Ama bir seçim işte…

Sadece bir seçim değil aslında Türkiye için bir dönüm noktası da diyebiliriz.

Osmanlının çöküş dönemlerinden bu yana Dünya’nın küresel güçleri artık savaşlarla ülke işgal etmenin, o ülkeleri ele geçirmenin imkânsız ve zahmetli olduğunu gördüler. Çanakkale Destanı bunun en güzel kanıtıdır. İnsanları öldürerek silah zoru ve kaba kuvvetle onları köle yapamaz oldular. Hele o Vatanın sahibi İmanlı Türkler ise…

Taktik değiştirip savaşları ekonomik, kültürel ve siyasi taktikler ile kazanmayı denemeye başladılar.

Afganistan hala o savaşı vermekte, Irak kaybetti, Libya Kaybetti, Mısır kaybetmek üzere, Suriye ve Ürdün kaybetmeye yaklaştı, Lübnan ve Filistin zaten başı çekmişti… Suud ve Emirlikler zaten onların kölesi…

Bu savaşta onlara göre en güçlü cepheler Pakistan ve özellikle de Türkiye idi.

Önce kafalarımıza medenileşmek, Batılılaşmak, modernleşmek, çağdaşlaşmak kavramlarını kendilerine olan hayranlık olarak yerleştirdiler. Kendilerine ısındırmak için tavizler ve hediyeler sundular. Nefse hitap eden her şeyi bolca servis edip nefislerimize galebe çaldılar.

Ekonominin kilit noktalarını hep ellerinde tutarak alıştırdıkları refahın yitirilmesine karşı koz olarak kullandılar. Paramızın gücünü kendi paralarına bağlayarak oluşturdukları dalgalanmalar ile beğenmedikleri iktidarları alaşağı ettiler. Kendilerine tabi olanlara da muslukları açarak halk nezdinde puan toplamlarını sağladılar. 

Bir yandan da bu toplumların candan fazla değer verdikleri Dinlerini kullanarak ajanlarını din adamı, hoca, tarikat lideri maskesi ile şişirdiler. Onları sınırsız para ve destekle yıldızlaştırdılar. Günü gelince de harekete geçirmeyi ülkeyi ele geçirmeyi planladılar.

Binlerce yıllık devlet geleneğine bağlı bu Vatanda, bu Milletin liyakatli evlatları hiç eksik olmadı. Onların bu planlarına ve düzenlerine karşı durdular, dik durdular, sağlam politikalarla ve halktan da aldıkları destek ile bağımsız bir ülkenin kalkınma hamlelerini geliştirdiler.

Ne yazık ki kurdukları tuzaklarla Menderes, Özal, Kahveci, Bitlis gibi on binlerce vatan evladı bu uğurda can verdi. Gerçekleri yazan gazeteci, doğru kararlar alan ekonomist, yeni buluşlar yapan bilim adamı, özgürlük diyen öğrenci, onların kuklası terör örgütünü bitirmeye kalkan komutan birer birer yok edildi.

Diğer İslam Ülkelerindeki planları tıkır tıkır işleyen haçlının oyunlarını Türkiye ve Türk Evladı hep bozdu.

Planları gereği orta doğuda işleri nerdeyse tamamlandı, sıranın Türkiye’de olması gerekiyordu ama Türkiye direndi. Türk Evladı etrafının ateş çemberine dönmesine rağmen evlatlarını feda ederek bu tuzağa düşmedi.

Ellerinde tuttukları ekonomi dizginleri ile de kurguladıkları sahte dalgalanmalarla halkın üzerinde oluşturmaya çalıştıkları hoşnutsuzluk da tutmadı. Ölüme giderken düğüne gidiyorum diyen Yurdumun Kahraman İnsanı “hadi len” dedi.

200 yıldır devam eden haç ve Hilal savaşı şu an son cephesinde…

Geldik Bu Güne…

Bir yanda yapan, bir yanda bu güne kadar hiçbir şey yapmayan ve yapılanı da yıkmayı vaat eden…

Bir yanda Halk desteği ile gelen, diğer yanda Halk desteğini alamadığı için işbirlikçilerinin emellerini gerçekleşmesini sağlayamadığı için postallardan medet umup demokrasiyi katledenler…

Bu karmaşa ortamında ufak tefek bir şeyler tam düzgün olmayabiliyor. Birçok etken bunların düzelmesi için zamana ihtiyaç duyuyor…

Beğenmediğimiz, hoşnut olmadığımız hatta kızdığımız şeyler bile olabiliyor. Tepemizin tasını attıran bu kabil şeyler Dünya gerçekleri göz önüne alındığında öylesine basit ve anlamsız kalıyor ki…

Üç beş ahlak ve edepten nasip alamamış, nefis esirinin davranışlarına kızsak da tablo da bu, manzara da bu…

Geldik Bu Güne…

Önümüzde iki sandık.

Cebimizde bir kimlik.

Üzerinde can vermeye değer Ay-Yıldızımız…

Benliğimizde bir Vicdan…

Önümüzde sadece şahsımızın değil bir Millet’in Geleceği.

Umulan İslam Coğrafyasında bir dik duruş, tüm mazlum halklara bir moral ve örnek davranış…

Hedef çıkılan yolun hedefe varması…

Konum şu anki çizgi…

Bize düşen?

Geldik Bu Güne…