Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki Hadis Sohbetinde Tecdidi İman konusu işlendi. Aktekke Camisinde eda edilen namaz sonrası Hatuniye Medresesine geçildi. Araboğlu Camii İmam Hatibi İskender Kayhan Hocanın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nasseruddin Mazheri’nin sohbetiyle devam etti.

Nasseruddin Mazhari Konuşmasında;

Değerli katılımcılar! Hepiniz hoş geldiniz. Bu günkü hadis sohbetimiz tecdidi iman yani imanın tazelenmesi veya yenilenmesi hakkında olacaktır. İman manevi, soyut bir şeydir. Hangi durumda olduğunu insan hisseder ama göremez. Müslüman imanını ara sıra tazelemezse eskir, yıpranır. Ara sıra parlatmak lazım.

İnsanın ayakkabısı nasıl tozlanıyorsa, ayna nasıl tozlanıyorsa, diğer şeyler hatta evimizin eşyası nasıl tozlanıyorsa Müslümanın imanı da öyle tozlanır, yıpranır, eskir. Bu konuyu Hz. Peygamber (s.a) şu sahih hadisi şerifinde böyle açıklamıştır: “içinizdeki iman tam giydiğiniz elbiseniz gibi eskir, Allah’tan onun tazelenmesi ve yenilenmesi konusunda duada bulunun”. Bu hadisi şeriften anlıyoruz ki iman eksilir de çoğalır da, güçlenir de zayıflar da… Müslümana düşen de imanı zayıfladığında onu güçlendirmek, eksildiğinde de boşluğu doldurmaktır. Dış görünüşümüze nasıl itina gösteriyorsak iç dünyamıza, kalbimize ve imanımıza da öyle önem vermemiz lazım.

Başka bir hadisi şerifinde Hz. Peygamber (s.a) Müslümanın kalbini parlayana benzetiyor. “nasıl ki ayın etrafında bazen küçük bulutlar bulunur da bu bulut parçası onu kapatıyorsa, onun nurunu parlaklığını ortadan kaldırıyorsa. Bertaraf olduğu zamanda parlıyorsa insanın kalbinin nurunu parlaklığını kapatan bulutlar vardır”. İnsan özellikle Müslümanın fıtratı mayası iman ile yoğrulmuş olduğundan kendi halet-i ruhiyesini hemen fark eder. İmanı zayıfladığında buruşur, içi darılır, morali bozulur, iç dünyası zindan gibi olur. Güneşte öyle değil midir? Evet, öyledir. Özellikle kış günlerinde insan güneşlendiği zaman otuz saniye de kayıp olursa insan üşür. Hemen açılmasını bekler. Kapalılığı uzun sürünce dayanamaz ve ısınmak için eve koşar. İnsanın iç dünyası ve iman nuru da buna benzer. Kah parlak olur kah kapalı ve karanlık.

ما من القلوب قلب الا وله سحابه کسحابه القمر بینما القمر مضیی اذ علته سحابه فاظلم اذ تجلت عنه فاضاء

Peki iman nedir? İmanı en kelam alimleri özet ve güzel bir şekilde bize tanıtmışlardır: “iman dil ile ikrar, kalp ile tasdik, uzuvlarla ameldir. Taat ve ibadetle çoğalır, isyan ile de azalır”.

الایمان نطق باللسان وتصدیق بالجنان و عمل بالارکان یزید بالطاعه و ینقص بالعصیان

Peki, imanı eksilten ve güçlendiren şeyler nelerdir? Çok açıktır ki imanı ibadetler güçlendirir günahlar ise zayıflatır. Burada önemli olan şey şudur ki Müslüman imanının güçlendiğini veya zayıflığını bilebilsin. Aynı zamanda şeytanın ne zaman, hangi şartlarda ona daha fazla vesvese vereceğini ve ne zamanlarda bu vesveselerin çoğalacağını fark edebilsin. Bunu fark eden Müslüman ince anlayış sahibidir demektir? Mesela mescide gittiği zaman veya imandan ahlaktan bahsedilen yerlere gittiğinde kendini ruhi olarak ferahlamış ve sükûnete ermiş bir halde buluyorsa bu insanda ince anlayış ve kendini yoklama becerisi vardır demektir. Bunu fark etmeyen kişinin iç dünyası karanlıktır demektir. Mesela bir insan koklama hissini kaybetmişse veya koklama hissi onda yoksa affedersiniz tuvalet ile gül bahçesi o kişi için aynıdır. Çünkü öyle bir hissi yoktur.

Hanzala adıyla meşhur bir sahabi vardır. Bir gün onun ile Ebu Bekir (r.a) karşılar ve nasılsın diye sorar.

-Hanzala: münafık olmuş gibi kendimi hissediyorum.

- nasıl olur, bu nasıl bunu söylersin

- ya Hz. Peygamber’in yanında iken ve onun vaazlarını dinler iken kendimi çok ferahlanmış ve güzel hissediyorum. Ama onun yanında ayrılıp çoluk çocuk ve diğer dünya isleriyle meşgul olduğumda her şeyi unutmuş gibi oluyorum.

- ben de kendimi aynı durumda hissediyorum.

- peki, o zaman Hz. Peygamber’e gidelim.

İkisi de Hz. Peygamber’e gidip durumu arz ederler. Hz. Peygamber (s.a) buyurur ki: “eğer siz benim yanımdayken ki halinize devam ederseniz melekler sizinle her yerde karşılaştıklarında tokalaşır. Ey Hanzala! Bazen insan öyle olur bazen de böyle”.

Demek ki sahabe ruhi hallerini her zaman takip ediyor ve ona çare bulmak için çaba gösteriyorlardı. Bu konuda duyarlı olan sahabe kalpleri kararmadan, katılaşmadan durumu telafi ediyorlardı.

İmanın zaafı da iki çeşittir. Bazen imanın zaafı Müslümanı bir suç veya büyük günah işlemesine doğru sürükler veya bir farzın terk etmesine sevk eder. İşte böyle bir iman zaafı tehlikelidir. Bunu hemen tövbe ile bertaraf etmek lazımdır. Bazen de iman zaafı Müslümanı büyük günah veya farzları terk etmeye sevk etmez ancak neşesini, şevkini saadetini sevincini ortadan kaldırır. İbadet ve taatinde bir eksilme veya noksan meydana gelmez; ama içinde bir karanlık ve kötü hal farkeder. Bu çok tehlikeli değildir. Hz Ali (ra)’den şöyle bir söz naklediyor: “her kalbin ikbalî ve idbârı vardır, (İkbal: ibadetlere meyyal, iyiliklere istekli; İdbar: ibadetlerden ve güzel işlerden soğuma hali) kalbin ikbalinde onu nafilelere meşgul edin, idbarınde ise farzlarla iktifa edin”.

Bildiğiniz üzere hastalık da iki çeşittir. Birisi cisimlerin hastalığı, diğeri de ruhların hastalığı. Artık bildiğiniz gibi bu konuyu her kes kabul etmiş durumdadır. Müslümanlarda kabul ediyorlar, kâfirler de. Onun için psikoloji ilmi özellikle de batı ülkelerinde çok gelişmiştir. Ama Allah ve ahret inancından yoksun olan psikoloji ilmi ne kadar etkili olur bilmem. Peki, hangi hastalık tehlikelidir? İnsanın cisminde olan hastalık mı yoksa insanın ruhunda(imanında) olan mı? Bizce insanın ruhunda olan hastalık daha tehlikelidir. Çünkü en tehlikeli bedeni ve cismi hastalık ölüm ile son buluyor. Hasta öldüğünde bedeni hastalıktan kurtulur ama ruhi hastalığın etkileri tam ölümden sonra başlar. İşte insanı sonsuz saadet veya sonsuz bedbahtlığa götüren şey insanın ruhi halleri ve hastalıklarıdır.

Öyle ise iman zaafının ve ruhi hastalıklarını bertaraf etmek için en etkili yöntemler nelerdir?

Birinci yöntem: Kur’an’ı tedebbur ile tilavet etmek. En güzel ruhi şifa Kur’an okumaktır.Birçok yerde Allah (c.c) Kur’an’nın şifa olduğunu açık bir şekilde söylemiştir. Sadece ruhi mi? Hayır, hem ruhi hem cismi şifadır. Ruhi hastalıkların yanında birçok cismi hastalıklara da şifadır. İman zaafına veya ruhi sıkıntılarla boğuşan kimseler için en etkili yöntem ve şifa kaynağı Kur’an’dır. Ama buna itiraf etmek lazım ki bizde tilavet kültürü azdır. Arap dünyasında tilavet kültürü ve Kur’an ile haşir neşir olmak daha yaygındır. Hem gençler hem ihtiyarlar mutlaka günlük veya haftalık Kur’an tilavet ederler. Ama bizim camilerimizde birkaç emekli ve yaşlı kişiden başka kimse Kur’an okumaz. Bu büyük bir eksikliktir.

İkinci Yöntem: mescitlere gitmek ve o mübarek mekanlar da tefekkür etmek, zikir çekmek veya suskun bir şekilde bir müddet oturmak. Bu yöntem de aslında insanın ruhunu arındıran ve imanını tazeleyen etkili yöntemdir. Bedeni hasta olan kimse ilk olarak nereye gider? Hastanın ilk aklına gelen yer hastane olacaktır tabi ki. Peki ruhi ve imanî zaafa duçar olmuş kimsenin de aklına ilk gelen yer cami olması lazım. Camiler Allah (c.c)’ın evleri olduğundan ve orayı ziyaret edenin de Allah’ın misafiri olduğundan kesinlikle ziyaret edilen zat ziyaret edeni ikramda bulunur ve onun isteklerini yerine getirir. Namazını bir an önce kılıp camiden hemen kaçan kişilerin ruhları sakin ve huzurlu değildir demek. Müslüman sükûnet ve huzur bulması için kendini camide oturmaya alıştırmalı yoksa insanın ruhu ibadet yerlerinden kaçar, hemen firar etmeye bakar.

Üçüncü Yöntem: ilim ve irfan meclislerinde bulunmak. İlim ve irfan meclisleri meleklerin uğrak yeri ve Allah’ın rahmetinin kuşatıldığı yer olması hasebiyle insanın imani zaafını bertaraf eder. Müslüman ilim ve irfan meclislerinde huzur bulur. Dünyevi meşgalelerden bir nebze de olsa uzaklaşır ve kendine gelir. Vaaz ve nasihat Müslümanın kalbinin yollarını bulur, mutlaka ona etki eder ve onun imanını güçlendirir. Bunların yanı sıra insan imanı tazelemek için birçok yöntem vardır. İnsanlara yardım etmek, zikir çekme ve kötülüğe sürükleyen yerlere gitmeme gibi…kısacası bütün iyilikler insanın imanını güçlendirir, çoğaltır ve her türlü kötülük ve günahta insanın içini karartır ve imanını zaafa uğratır.  

Allah (c.c) bizim imanımızı her zaman berrak, taze ve güçlü tutsun ve bizi bu yolda muvaffak eylesin! Amin