Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette Peygamberimizin Eğitim Metodu konusu işlendi. Yunus Emre Camisinde eda edilen namaz sonrası ÖNDER seminer salonuna geçildi. Kur’an-ı Kerim tilaveti ardından başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi Dr. Öğretim üyesi Nasseruddin Mazhari’nin sohbetiyle devam etti. Nasseruddin Mazhari konuşmasında şunları dile getirdi.

Değerli dileyiciler! Geçen haftalarda da Hz. Peygamber’in eğitim metodu hakkında sizlerle konuşmuştuk. Bir iki metottan ancak bahsedebildik. Bu hafta da geçen haftaların devamı mahiyetinde yine Hz. Peygamber’in eğitim metodu hakkında konuşacağız.

Hz. Peygamber (s.a) çeşitli, huy olarak, mizaç olarak hatta kültür ve anlayış olarak değişik insanlar ile irtibattaydı. Münafığı vardı, dost görünüp düşmanlık yapan Yahudiler vardı, müşrikler vardı, ensar, muhacir, köle, cariye vesaire. Bedevi insanlar bunların en sertleri idi mizaç ve davranış olarak. Yaş grubu olarak da değişik insanlarla karşı karşıdaydı. Çocuklar, gençler, yaşlılar. Dal yaş iken eğilir…

Çocukları eğitmek kolaydır. Ama düşünün ki bir kişi birçok kötü huy ile yetişmiş ve yıllarını kötü alışkanlıklarla geçirmiştir. Böyle bir insanı değiştirmek kolay bir mesele değildir asla. Biz olsak yaşlılar ile uğraşmayız. Çünkü bu insanlar değişmez diye bir kanaatimiz vardır.

Ama Hz. Peygamber (s.a) bunların hepsini değişik metotlar ile eğitmiştir. Geçen haftalarda Hassan b. Sabitten ve Hansa’dan bahsetmiştik mesela. Tam altmış yılını cahiliyede geçirmişti. Hep emirlere para karşılığı methiyeler dizmiş bir şair, cahiliyenin tüm kötü adetlerini şiirinde yansıtmış adamdan bahsediyoruz. Ama İslam’a müşerref olunca da bütün bu kötülükler yerini iyiliklere bırakmış ve her bakımdan tam bir Müslüman haline gelmiştir.  

Hz. Peygamber’in eğitme boyutları da çok geniştir. Sadece insanların bir yönü ile değil de birçok yönlerini değiştirmek istemiştir. İlk olarak onların batıl inançlarını düzeltiyor, daha sonra ahlakları ile ilgileniyor, yetmiyor dünya görüşleri değiştiriyor. En ince ayrıntısına kadar her şeyi onlara anlatıyor değişik fırsatlarda.

Hem ameli hem de manevi konularda tam bir devrim gerçekleştiriyor. Düşünün ki dev ile hayvanlarla ve ziraat ile meşgul olan ve temizliğe pek önem vermeyen bir halka abdest, istinca, istibra, gusül abdesti öğretiyor.

 Elinin pisliğini kuma batırıp temizleyen Arapları su ile tanıştıran Hz. Peygamber (s.a)dir. Yüksek ahlakı ve terbiye metotları ile Arapları hem maddi hem manevi temizlikte zirvelere çıkaran Hz. Peygamber’dir. O kadar ki Kur’an’da bile Allah (cc) onların temizliğinden övünç ile bahsetmektedir.

Kuba mescidine namaza giden ve kendilerini maddi ve manevi kirlerden temizleyen sahabeleri öven şu ayet nazil oldu:

“Onun içerisinde tertemiz olmayı seven kimseler vardır. Allah da çokça temizlenenleri sever”.

Bu değişik kesimleri tam olarak değiştiğini görünce insan gerçekten anlıyor ki bu üslup ve eğitim metodu rabbani bir metottur. Yani Allah (cc) tarafında ona öğretilmiştir. O da onu uygulamıştır. Dolayısıyla eskimez bir eğitim metodu bırakmıştır bütün insanlara kıyamet gününe kadar.    

Biz Hz. Peygamber’in eğitim metotlarından bahsederken sözümüz uzadı gitti. Simdi daha önce zikretmediğimiz bazı diğer eğitim metotları üzerinde duracağız.

 Hz. Peygamber’in eğitim metotlarının en etkilisi karşı tarafın kalbine Allah (cc) korkusunu ve Allah’ın murakebet hissini uyandırmaktı. Her konuda, her muamelede kişiyi Allah cc ile karşı karşıya getiriyordu. Her türlü işte het çeşit hile yapabilirsin, insanların hakkını vermeyebilirsin, çeşitli evrak düzenleyerek devletten vergi kaçırabilirsin. Ama bunu unutma ki Allah cc bir gün mutlaka sevi hesaba çekecek. İnsanların içinde olan bu murakabe hissini uyandıran Hz. Peygamber (s.a) onları özellikle insanlarla muamele konusunda en zirvelere ulaştırmıştı. Bu şekilde terbiyey-i Muhammediden geçen nesil asla muamelatta insanlara yamuk yapmış değildir, hileden, insanları kandırmadan uzak durmuştur.

Şimdi bazı gruplar birkaç kişi hariç sahabenin hepsinin Hz. Peygamberden sonra irtidat ettiklerini, ahlaki olarak bozulduklarını söylerse bu her şeyden önce Hz. Peygambere hakarettir. Muhammedi terbiye bu kadar mı yüzeyseldi ki bir anda bitmiş ve yok olmuş! Böyle bir görüş asla kabul edilemez.                      

Her çeşit insanın bulunduğu bir mecliste her kesi terbiye etmek isterken şöyle buyurmuştur Hz. Peygamber (a.s): “Söyleyin bakalım, müflis kimdir?” diye sordu. Allah’ın elçisi, anlatmak istediği bir olaya arkadaşlarının dikkatini çekmek için böyle yapardı. “Parası pulu olmayana müflis denir” dediler. Bu tarif bir açıdan doğruydu. Ama ahiretteki iflâsı kapsamıyordu.

“Bir Müslüman kıyamet günü Allah’ın huzuruna çıkar. Kıldığı namaz, tuttuğu oruç, verdiği zekâtlarla pek çok sevap kazanmıştır.
Ama kimine sövüp hakaret etmiş, kimine iftira atmıştır; onun malını yemiş, bunun kanını dökmüş, şunun canını yakmıştır.

 Hesap görülmeye başlanınca, yaptığı ibadetlerinin sevabı hakaret ettiği, iftira attığı, canını yaktığı kimselere dağıtılmış, daha üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları tükenivermiştir. Başkalarına verecek sevabı kalmadığı için, haklarını yediği kimselerin günahı sırtına vurulmuş ve cehennemin yolunu tutmuştur. İşte asıl müflis bu kimsedir.”

Ne kadar acı değil mi? Amelinden en sevdiğin kişi olan annene, babana, kardeşin veremiyorsun onları kurtarmak için ama nefret ettiğin kişi onları alıyor senden. Allah (cc) hem hepimizi nebevi metot üzere yaşamayı nasip eylesin!

Program yapılan dua ile sona erdi.