Yunus Emre'nin yaklaşık olarak 1238-1320 yılları arasında yaşadığı kabul ediliyor. Yaşadığı yerin Orta Anadolu olduğu, ziraatla ve koyunculukla uğraşılan bir çevre olduğu tarihi belgeler ve şiirlerinden anlaşılıyor. Bu yerin de  Karaman olduğu tarihi kayıtlarda çok açık ve net bir şekilde belirtiliyor. Yunus Emre’nin dedesi İsmail Hacı’nın türbesi  ve zaviyesi de Karaman'ın Yeşildere köyünde bulunuyor ve  burası ''Hacı İsmail Tekkesi'' olarak literatürde geçiyor. Ayrancı yolu üzeri Yeşildere Köyü sınırları içerisinde yer alan Hacı İsmail Tekkesi'ne yurt içinden ve yurt dışından çok sayıda ziyaretçi geliyor. Hacı İsmail Tekkesi bir tepenin üzerinde bulunuyor. Tekkenin gelen ziyaretçileri adeta büyüleyen bir yapısı bulunuyor. Çevresinde bulunan kuyunun suyu ise hiç tükenmiyor. Ayrıca Yunus Emre'nin dedesi Hacı İsmail'in Tekkesi , Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından aslına uygun tarihimize yakışır bir şekilde restore edilerek ziyaretçilerin beğenisine sunulmuş. Tekkenin içerisinde bulunan tarihi eşyalar ise o dönemde yaşananları anımsatıyor. Hacı İsmail Tekkesi'nin sağındaki mescit içerisinde bir ''Çatal Direk'' bulunuyor. Bu çatal direk ile ağaç arasından geçenlerin günahlarının af olacağına inanılıyor. Ziyaretçilerin çoğu da burada günahlarının af olduğuna inanarak geliyorlar. Öyle ki günahkârların bu bölmeden geçerek ağaca teması ile ağaç cam gibi parlamış. Hacı İsmail Tekkesi'ne gelen ziyaretçiler bu ağaç arasından geçmeden tekkeden ayrılmadıklarını da dile getiriyorlar.
Ancak uzmanlar böyle bir inancın hurafe olduğunu dile getirerek ziyaretçileri uyarıyor. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Duran Ali Yıldırım bid'at ve hurefe kavramlarını her müslümanın bilmesi gerektiğini dile getirerek,  ''Dinimizin aslından olmayan, kitabımız Kur’an’ı Kerim’de ve Peygamber Efendimizin sünnetinde aslı ve esası bulunmayan, sonradan icat edilen şeylere bid'at denir. Diğer bir ifadeyle Kur'an-ı Kerim'in açık hükümlerine, sevgili Peygamberimizin sünnetine, ashab, tabiin ve İslam alimlerinin genel görüşlerine tamamen aykırı olarak sonradan ortaya çıkan inanış, davranış ve işler demektir. Hurafe ise, bilim, akıl ve mantık açısından temeli olmayan, yüce dinimiz İslam'ın getirdiği tevhid inancıyla bağdaşmayan, bilinçli veya bilinçsiz olarak dine sonradan sokulmaya çalışılan yanlış inanma, düşünme, davranış ve fiillere denmektedir. Bu itibarla Kur'an ve sünnete dayalı herhangi bir temeli bulunmayan bid'at ve hurafelerin, bu iki kaynak tarafından reddedildiği her Müslüman tarafından bilinmelidir.'' dedi. 
''Bid’at ve Hurafe İnancı Tevhid inancına tamamen aykırıdır''
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Duran Ali Yıldırım Bid’at ve Hurafe inancının Tevhid inancına ayrıkırı olduğunu dile getirerek,  ''İnsanlığın kıyamete kadar karşılaşabileceği problemleri çözebilecek gerekli temel esasları ortaya koymuş olan İslam'ın, başlangıçtan itibaren dinin özüne ters düşen ve sonradan dine sokulmaya çalışılan bid'at ve hurafelerle mücadele ettiği bir gerçektir. ''Buna rağmen zaman zaman İslam'ın temel esaslarına aykırı olan bid'at ve hurafelerin dini birer esasmış gibi anlatılmaya ve yaşatılmaya çalışılıyor olması çok manidardır.” dedi. 
''Bid’at ve Hurafenin nedeni bilgisizliktir''
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Duran Ali Yıldırım Bid’at ve Hurafenin nedeni bilgisizlik olduğunu belirterek, ''Araştırmalar neticesinde tespit edilen bid'at ve hurafeler incelendiğinde, toplumumuzun, İslam'ın tevhid inancı ve ibadet gibi temel esasları konusunda ciddi bilgi eksikliklerinin olduğu görülmektedir. Özellikle türbe ve yatırlara adak adayıp dilekte bulunmak, çaput ve bez bağlamak, türbelerde mum yakmak, iki bayram arasında nikah yapmamak, yürüyemeyen çocuğun ayağına ip bağlayıp cami etrafında döndürmek, baykuş ötmesini uğursuz saymak, fal ve falcılara inanmak, cin çıkarmak, nazar boncuğu takmak, kurşun döktürmek, göz seyrimesinin olumsuz bir şeyin geleceğine işaret olması, bağ bahçe ve tarlalarda ürüne nazar olmasın diye hayvan kellesi takılması, cenazeyi götürürken alkış tutmak, tabut üzerine çiçek atmak gibi bid'at ve hurafelerin, yüce dinimiz İslam'ın kutsal öğretileriyle hiçbir ilgi ve alakası yoktur. Bunların tevhid inancına tamamen aykırı fiil ve davranışlar olduğu unutulmamalıdır. Çünkü İslam inancına göre dualar, Allah’a edilir. Ona ibadet edilip ondan yardım istenir. Her şey O’ndan beklenir. (Fatihâ suresi/5, En’âm suresi,164). Allah'a ulaşmak ve dualarının kabul olması için bir aracı ve yardımcıya da gerek yoktur.'' Çünkü bizi en iyi bilen, her şeyimizi işiten, bütün hal ve davranışlarımızı gören Yüce Rabbimizdir. Hz. İbrahim a.s. bir çocuğu olması için Allah’a dua etmiştir.(Sâffât Suresi /100) Hastalandığında şifa verenin Allah olduğunu söylemiştir. Açlığını gideren ve rızkını verenin Allah olduğunu söyleyen yine Kur’an’ın diliyle Hz. İbrahim a.s. dır.(Şu’arâ suresi/79,80). Yine Kur’an bize: “Allah izin vermedikçe kimsenin zarar veremeyeceğini, fayda da veremeyeceğini, Allah’ın vermek istediğini kimsenin engelleyemeyeceğini, Allah’ın vermek istemediğini de kimsenin veremeyeceğini” söylemektedir. (Bakara Suresi /102; Yûnus Suresi 106 ve 107). Hz. Peygamber s.a.v. efendimiz de: “Bütün dünya bir araya gelse Allah’ın sana vereceği bir zararı engelleyemez, Yine bütün dünya bir araya gelse Allah’ın sana vereceği bir nimet ve iyiliğe mani olamaz” buyurarak, her şeyi verenin de, alanın da Allah olduğunu bize hatırlatmaktadır. Kur’an’a göre çocuğun olması, bitkinin olması, suyun gelmesi, yiyeceklerin meydana gelmesi bunların hapsi Allah’ın eliyle ve Allah’ın emriyledir.(Vâkı’a suresi, 58,74). Dolayısıyla, olmasını istediğimiz her şeyi Allah’tan istemeli, olmasını istemediğimiz her şeyden de Allah’a sığınarak O’na dua etmeliyiz.'' dedi. 
''Günahlar ancak Allah’a tevbe etme ile bağışlanır''
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Duran Ali Yıldırım İslam inancına göre günahları Allah’tan başka kimsenin affetmeyeceğini söyledi. Yıldırım günahların ancak Allah’a tevbe etme ile bağışlanacağını dile getirerek, ''Buna göre türbelere, kabirlere gidip günah çıkarılacağı, orada yapılacak belli hareketler sonucunda günahların affolunacağı inancı İslam’a aykırı yanlış inanışlardır. İslam inancına göre günahları Allah’tan başka affetme yetkisi kimseye verilmemiştir. Günahlar ancak Allah’a tevbe etmek ve Allah’tan aff dilemek ile bağışlanır.(Âl-i İmrân suresi/135;Nûr suresi/31). Dinimizin kabul etmediği bid'at ve hurafelerin tuzağına, yeterli dini bilgilere sahip olmayanların düştüğü bilgisinden hareketle, ''Bize düşen görev, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerimi, sevgili Peygamberimizin örnek hayatını, yüce dinimiz İslam'ın esaslarını okuyarak öğrenmek ve öğrendiklerimizle yaşamaya gayret göstermektir. Böylece bid'at ve hurafelerden uzak durmak ve kurtulmak mümkün olur.'' dedi.
''Hacı İsmail Tekkesi'' 2016 yılında daha çok ziyaretçi ağırlamayı bekliyor. 
NECATİ ERMİŞ