Zenginlik kelimesini görünce çoğumuzun aklına ilk gelen sanırım maddi zenginliktir, paradır. Ama bu yazımızda kesinlikle maddi unsur yok. Konumuzun başlığında sorduğumuz gibi hangi zenginlik! Tabii ki gönül zenginliği… Karaman’ımızda yaşamış 70 bin evliyanın yanında, görmediğimiz bir o kadarda 70 bin yaşayan, erenlerimiz kadar gönlü zengin insan olduğuna inanıyorum. Karaman’ımızın toprağından mı suyundan mı bilinmez, ama gerçekten çok mübarek insanlar ve gönlü zengin insanlar var. Elli iki yaşındayım, bunun altı yılı köy hayatı, üç yılı Bartın ve üç yılı Köln/Almanya olmak üzere toplamda on iki yılı çıkarsak kırk yılımız Karaman’da geçti ve haliyle çok değişik insanlarla tanışma fırsatımız oldu. Buna Karaman dışından gelen gerek yurt içi gerek yurt dışı kişilerde dahil. Kırk yıldır tanıdığım, irtibat kurduğum ve dıştan gözlemlediğim kadarıyla insana insan değeri veren, hayvanlara şefkat gösteren o güzel insanlar Karaman’ımızda aramızdalar, ayrıca Karamanlı olup da başka yerdeler. Kimisi Avrupa’da gurbetçi işçi, kimisi Türkiye’nin değişik yerlerinde vazifeli memur…

Gönül zenginliği içten gelerek yapılan kimi zaman bir yetimin başını okşamak, kimi zaman bir engelli vatandaşımızın elinden tutup yoldan karşıya geçirmek, kimi zaman yaşlı kimsesiz bir teyzeyi evinde ziyaret yapmak, kimi zaman yolda giderken gördüğümüz örkte çakılı bir hayvana su vermek bunun gibi daha birçok örnek gösterebiliriz. İşte bütün bu saydığımız örnekleri ve daha nicelerini ben Karamanlı da ve Karaman’da yaşayıp ta başka memleketli insanlarda gözlemledim. Cenabı Allah’ım böyle güzel insanların yüzü suyu hürmetine Türk Milletini korusun.

Kısaca affınıza sığınarak, samimiyetlerine inandığım kişilerinde isimlerini vererek gönül zenginliğine, insanlığa ve hepimize örnek olması, emsal teşkil etmesi vesilesiyle birkaç gördüğüm, şahit olduğum olayı sizlerle paylaşacağım.

Bir gün çok sevdiğimiz akaryakıt istasyonu sahibi kardeşimizin iş yerinde muhabbet ederken içeriye engelli bir vatandaşımız geldi. Oturdu sohbet ediyoruz. Tam sohbetin ortasında arkadaşa, “denize ne zaman gidiyoruz” diye sordu, hepimiz şaşırdık tabi. Meğerse arkadaş altı yedi kişi olan bu gurubu her sene toplar bir servis tutar sakin bir sahile götürür, denize girerlermiş. Her Cuma gelirler harçlıklarını düzenli olarak alırlarmış. İş adamının yaşı benden küçük olmasına rağmen bu ne büyüklük Allahım… Trafikte çarşı polis karakolunun bulunduğu yere yakın kavşakta yaya geçidinden biri yaşlı üç kişi geçiyor, o esnada yaşlı amca yere düştü. Biz daha ne olduğunu anlamadan yayaların geçmesini bekleyen araçtan hemen iki genç fırladı ve yaşlı amcayı tuttukları gibi yerinden kaldırdılar. Araçta bulunan eşim helal olsun çocuklara diyerek yaptıkları büyüklüğü tasdikledi. Pandemi sürecinde bir siyasi partinin kadın kolları başkanı ve yönetimi normal programları dışında Ramazan Ayında iftardan bir iki saat önce mahalle mahalle dolaşıp ellerindeki ramazan pidesini rastgele çaldıkları evlerin kapısında çıkanlara pide ikram ediyorlar, Mustafa Yılmaz hocamızı ziyaret edip gönlünü alıyorlar. Bu gönlü geniş genç bayanlarımızı canı gönülden tebrik ediyorum. Köy Muhtarlarımızın köydeki çocukları giydirmek için esnafları kapı kapı dolaştıklarına şahit oldum. Hafta sonları köyümüzdeki bahçeye gittiğimizde eşimin komşu köpeklerine ve kedilerine su ve et/kemik parçalarını koyması gönül zenginliği değilse nedir?

En son Karaman’ımızda belediye başkanlığı yapmış ve şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığında Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan mütevazi kişiliğiyle tanınan, belediye başkanlığı döneminde halkın içinde olan  arkadaşımız, abimiz Ertuğrul Çalışkan’ın oğlunun düğününde  o kadar yoğun bir kalabalık vardı ki oturacak yer bulmada zorlandık. İyi kötü bir yer bulduk ve oturduk. Beş on dakika sonra eski patronum ve arkadaşımız abimiz olan iş adamı Orhan Bay ve değerli eşleri geldiler. Masalar sekiz kişilik hemen kalkarak yengemize yer gösterdik ve iki sandalye daha bulup gönlün sığdığı yere her şey sığar deyip masaya oturduk. Şimdi bunları niye anlatıyorsunuz diyeceksiniz. Bir süre sonra, Orhan abimiz tamda konumuza örnek teşkil edebilecek bir gönül hareketi sergiledi. Canımız su istedi, o esnada Orhan abi su şişesini alarak cam bardağa su kattı ve bardağı bana uzattı ve ismet sen bardaktan iç, ben pet şişeden içerim dedi (masalar sekiz kişilik olduğu için sekiz bardak var, fakat biz masada on kişiyiz). İçimden dedim “bu ne büyüklük Allahım” ve eve döner dönmez böyle bir konu yazmaya karar verdim. Son bir örnek olarak yine düğünden vereceğim. 22,23 ve 24. Karaman Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Akgün’ de düğüne gelmişti. Mevlüt abimizi liseye gittiği yıllardan beri tanırım, abimin okul arkadaşıydı. Bir insan otuz sekiz yılda hiç mi değişmez. O yıllardaki yardım sever, güler yüzlü, samimi, sakin ve mütevazi kişiliği hala üzerindeydi. Kendisinden küçük büyük demeden masaları dolaşıyor, o güzel sohbetlerini yaparak insanların mutluluğuna mutluluk katıyordu. Bana da takılarak ” İsmet senin nasıl güzel oynadığını biliyorum, sakın damattan güzel oynama” diyerek bizi gülmekten kırdı geçirdi, Mevlüt abimiz gönlümüzde bir kez daha büyüdü. Bütün bu güzelliklerle, Ömer Salim Çalışkan kardeşimizin düğünü çok güzel geçti. Kendisine bir ömür boyu mutluluklar dilerim.

Gönlünü her insan herkese açamaz, çok ağır bir yüktür taşıyabilene… Her insanın içinden gelmez engelli bir vatandaşımızı denize götürmek. Her belediye başkanı yürüyerek işe gitmez. Her iş adamı yanında çalışmış eski bir personeline kendisi pet şişede içerken, cam bardakla su ikram etmez. Bekar genç bayan arkadaşlar nerden aklınıza gelir bir hocamızı ziyaret edip sofrasına oturup gönlünü almak. Her vekil çoluk çocuğun ayağına gitmez… Bütün bunlar çok ağır yüktür, ancak gönlü zengin insanların yapabileceği şeylerdir.