Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette İbadetlerin Asıl Amacı konusu işlendi. Yunus Emre Camisinde eda edilen namaz sonrası ÖNDER seminer salonuna  geçildi. Kur’an-ı Kerim tilaveti ardından başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi Dr. Öğretim üyesi Nasseruddin Mazhari’nin sohbetiyle devam etti. Nasseruddin Mazhari konuşmasında şunları dile getirdi.

İBADETLERİN ASIL AMACI

Değerli dinleyiciler! Hoş geldiniz Safalar getirdiniz. Bildiğiniz üzere Ramazan mübarek ayına sayılı günler kalmıştır. Bundan dolayı oruç hakkında birkaç mesele üzerinde durmak daha isabetli olur diye düşündük.

Nefsi (psikolojik) olarak Ramazana hazırlıklı olarak girmek en doğrusudur. Yoksa en az yarısı alışma ile geçer. Nasıl ki bir seyahat için maddi hazırlıkları yapıyorsak, manevi seyru sülük için de önceden hazırlanmak gerekir. Bu manevi seru suluk için ve kendimizi manevi kirlerden temizlemek için de en doğru zemin ve zaman Ramazan ayıdır elbette. Manevi arınmadan sonuç alabilmemiz için maddi arınmak da şarttır.

İslam’da bir taraftan şeriat vardır diğer taraftan bu hükümlerin hikmeti, felsefesi vardır. Buna da makasid’ş-şeria yani şeriatın asıl hedefleri derler. Başka bir tabir ile İslami hükümlerin özünde bulunan maksatlar önemlidir, dış görünüş veya şekil değil. Şari’in maksatları veya makasidu’ş-şeria denilen terim fıkıh literatürünü oluşturan temel meseledir. Bu terimi dinin oluşundaki amaçlar şeklinde de ifade ederler Türkçe’ de.

Özet olarak bu amaçları alimler beş temel şeye şeyde toplamışlardır: 1- Dini korumak 2- Canı korumak 3- Nesli korumak 4- Irzı korumak 5- Aklı Korumak. İslam’ın, son peygamber Hz Muhammed Mustafa (S.A.V.) tarafından tebliğ edilmesinin maksadı bu beş amaca yöneliktir.

Bu meselenin önemine binaen Hz. Peygamber (s.a) her zaman ibadetlerin terbiye edici yönü üzerinde durmuştur. Bilirsini ibadetlerin şekli bazen mezhepten mezhebe değişebilir. Hatta bu konu üzerinde tartışma bile yapılmaz. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) rivayetlerde geçen bütün şekillerini uygulamıştır. Bazen ellerini kaldırırken görmüşler, bazen ellerini salarken. Ondan dolayı mesela namaz kılınış şeklindeki bütün bu farklı rivayetler doğru ve sahih kabul edilmiştir bütün mezhepler nezdinde. Bir farkındalık olsun diye Hz. Peygamber (s.a) bu şekillerin hepsini uygulamıştır. Yeknesaklık ve robotik şeklinden çıkarıp farkındalık yaratma maksadı ile değişik şekilleri uygulamıştır Hz. Peygamber (s.a). Bazen şapka takmış, bazen takmamış, bazen tek kumaş parçası ile avradını kapatıp namaz kılmış, bazen rükûa

giderken ellerini kaldırmış, bazen de kaldırmamış, bazen vitri bir rekat kılmış, bazen üç rekat kılmış. Bazen vitir veya secdede değişik duaları okumuştur. Bunların hepsi ibadetin şekli meseleleridir. Hepsinin tekbir hedefi vardır. O da manevi olarak, ahlaki olarak insanı arındırmak, istikamete doğru yöneltmek.

Tabi ki Müslüman bütün yıl boyunca istikamet üzerinde olması lazım. Ama yıl boyu bizi istikamet üzere tutan zaman dilimi veya terbiye ve manevi antrenmanın en verimli zamanı Ramazan ayıdır. Kur’an ayı ve kadir gecesi bu ayda olması hasebi ile bu ayın ayrı bir özelliği vardır.

Hz. Peygamber (s.a) şöyle der: “kim yalan söylemeyi, yalanla iş görmeyi ve cehaleti terk etmezse Allah’ın onun yemesini, içmesini bırakmasına (oruç tutmasına) ihtiyacı yoktur”. (Buhari) مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ وَالْجَهْلَ، فَلَيْسَ للهِ حَاجَةٌ فِي أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَه .

Bu hadis ve buna benzer hadisleri tam Ramazan öncesinde hatırlamak ve hatırlatmak lazım. Hem sohbet yapanın hem de dinleyenin buna ihtiyacı vardır. Çünkü insan ilmi ve fikri bakımından hangi konumda olursa olsun hatırlatmaya muhtaçtır. ( قَوْلَ الزُّورِ ): "Yalan sözden" kastedilen; tüm bâtıl sözlerdir. Bu ise, yalan, gıybet, koğuculuk, yalancı şâhitlik ve haram olan her türlü sözü kapsar. ( وَالْعَمَلَ بِهِ ): Çirkin, müstehcen ve açık-saçık sözlerle hareket etmek ve bunlarla konuşmaktır. ( وَالْجَهْلَ ): Her türlü günahları işlemek ve onlarla hareket etmektir. Hâfız İbn-i Hacer hadisin şerhinde şöyle demiştir: “Bunun anlamı; orucu bırakmakla emredilsin, demek değildir. Aksine bunun anlamı; yalan söylemekten ve onunla birlikte zikredilen şeylerden sakınsın, anlamındadır. Bu ise, orucun kabul edilmeyeceğine kinayedir. Buradan kastedilen; yalan söylenerek tutulan orucun reddedilmesi ve yalandan uzak olan orucun da kabul edilmesidir”.

Oruç insanı doğru çizgide tutmak için, onu tedip etmek için konulmuş bir ibadettir. Tam bir eğitim sürecini düşünün. Bir ay veya iki aylık. Direksiyon sürecinin düşünelim. Eğitim verirken şoföre şöyle derlermiş bazı ülkelerde: “direksiyondayken yayaların hepsini deli zannedeceksin”. Niye? Çünkü sen bu arabayı kimseye çarpmadan, sağa sola savurmadan götürme ile mükellefsin. Oruçta öyle. Ramazan boyunca her türlü insan ile karşılaşman muhtemeldir. Dolayısıyla ben oruçluyum deyip geçmen lazım. Bütün eğitim süreçleri aynıdır dünyanın her tarafında. O eğitim

sürecinde sana adabı öğretirler. Ramazan da nefsi dizginleyerek maddi ve manevi adabı öğrenmek demektir. İnsan gafil bir varlık olduğu için ve çabucak unuttuğu için yıl boyunca çizgi dışına çıkma ihtimali yüksektir. Az veya çok manevi adabın dışına çıkmış olabilir. Çizgiden az veya çok çıktığı zaman her yıl bir manevi eğitim sürecine ihtiyaç duyar insan. İbadetini, namazını, niyazını bir format yapması gerekir. Piyanoda adam ilk oturduğunda her tuşa basar. Değişik değişik ve düzensiz ses çıkar. Hoca ona yavaş yavaş öğretir. Düzgün ses çıkması için çok çaba gösterir. Öğretmen tek tek eğitir. Sonra eğer orkestra olursa ferdi olarak düzgün çalan kimseyi toplu müziğe veya ekibe katar. Orkestrada bazen 400 kişi da olabiliyor. Bunların uyumu için aylarca belki senelerce çalışılır. İbadetin şekli de buna benzer bir bütündür. Hem ferdi hem de toplumsal olarak sonuç vermesi için koyulan kurallara uymak lazım, yoksa asla bir fayda sağlamaz. Fert kendini eğitmezse topluma karıştığı zaman toplumu da bozar; müzik aletini düzgün çalamayıp orkestraya katılan kimse gibi… Dolayısıyla fert ve toplumun manevi ahengini, ses uyumunu sağlayan terbiye ve manevi eğitimdir Ramazan.

Hz. Peygamber (a.s) manevi riyazeti özellikle Ramazan ayında daha çok yapardı. Hayrat, sadakat ve diğer bütün hayır ve güzel işlerini bu ayda iki üç kata daha da arttırırdı. İbadeti daha rağbet ve daha dinçlik ile yapması için az yerdi, az konuşurdu ve az kadınlarla beraber olurdu. Buhari de geçen bir hadisi bu konuda size nakledeyim. Hz. Ayşe (r.a) der ki: “Ramazan ayının son on günü gelince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleri ibadetle ihyâ eder, ailesini uyandırır, kulluğa soyunup paçaları sıvardı”. عن عائشة رضي الله عنها قالت كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا دخل العشر شد مئزره وأحيا ليله

وأيقظ أهله

Hadiste geçen Şedde mi’zerehu cümlesi cima’dan kinayedir. Ramazan ayının ilk ve son hedefi ferdi yıl boyunca aldığı manevi şarj ile istikamet üzere tutmaktır. Hem ibadet hem muamelat konusunda yıl boyu doğru çizgide olmak şarttır. Ondan dolayı bazı büyük alimler demişlerdir ki: “rabbani kul ol Ramazani kul değil”.

Program yapılan dua ile sona erdi.