Canhasan höyüklerindeki kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ankara Üniversitesi tarafından 50 yıl sonra yeniden başlatıldı. 3 tane höyükten oluşan Canhasan höyükleri, merkeze bağlı eski adıyla Canhasan olan Alaçatı köyünde yer alıyor. 1960 yılında İngiliz Arkeolog Dr. David French tarafından başlatılan bölgedeki arkeolojik kazı çalışmaları aralıklarla yaklaşık 10 yıl devam etti. 1970 yılında "Canhasan 3"de gerçekleştirilen sondaj çalışmalarından bu yana aradan 50 yıl geçti. 50 yıllık aradan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi işbirliğinde Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izni ile "Canhasan Höyükleri Arkeolojik Kazı ve Araştırma Projesi" yeniden başlatıldı. 2021 yılında ön hazırlık çalışmaları tamamlanan projede, 2022 yılı itibarıyla da kazı çalışmaları başladı. Kazı çalışmaları Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Tarih Öncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adnan Baysal’ın başkanlığında bölüm öğrencilerinden oluşan yaklaşık 14 kişilik ekiple yürütülüyor.

Kazı Başkanı Doç. Dr. Adnan Baysal, yaptığı açıklamada 50 yıllık aranın ardından tekrar "Canhasan 3" höyüğünde kazı çalışmalarına başladıklarını söyledi. Baysal, bu çalışmanın en temel özelliklerinden birinin Yakın Doğu arkeolojisi ile İç Anadolu arkeolojisinin birbiriyle nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu anlamak olduğunu belirtti.

"BURASI ÇANAK ÇÖMLEKSİZ NEOLİTİK, YANİ ÇANAK ÇÖMLEK YAPMAYI BİLMEYEN CİLALI TAŞ DEVRİ’NE AİT"

"50 yıl önce belki de burada yapılan çalışmalar devam etmiş olsaydı Türkiye arkeolojisi belki de çok daha farklı bir yerde olabilirdi" diyen Baysal, "50 yıl öncesinde İngiliz Arkeolog Dr. David French tarafından yapılan çalışmalar maalesef 60’lı yıllarda Çatalhöyük’le aynı zamanda başlatılmasına rağmen 10 yıl gibi bir süre içerisinde sonlanmış oldu. David French’in yapmış olduğu çalışmalar, genellikle Canhasan 1 üzerinde yoğunlaştığı için çalışmalar daha çok Neolitik dönem ve Kalkolitik dönem üzerine odaklandı. Biz şu anda Canhasan 3 üzerindeyiz ve burası çanak çömleksiz Neolitik yani, çanak çömlek yapmayı bilmeyen Cilalı Taş Devri’ne ait insanların yaşamış olduğu bir yerleşim alanındayız" dedi.

Bu yerleşim alanının kendileri için çok önemli olduğunu, bunun nedenlerinden birinin de Fırat ve Dicle'yi de içine aldıklarında Göbeklitepe, Karahan Tepe ile Çatalhöyük gibi önemli iki yerleşim merkezinin arasında bulunması olduğunu belirten Baysal, "Kronolojik açıdan ikisinin ortasında bir yerde olduğunu düşünüyoruz. Bunları hem kültürel anlamda hem kronolojik anlamda sabitleyecek ve kanıtlayacak bir potansiyele sahip bir höyük burası" diye konuştu.

"ÇATALHÖYÜK’TEN ÇOK DAHA ERKEN DENEBİLECEK BİR YERLEŞMEDEYİZ"

Kazı çalışmalarında evlere ait yapıların ortaya çıkmaya başladığını ifade eden Baysal, "Şimdi burada yapılan çalışmalarla, hemen görmüş olduğunuz gibi arkamdaki yüzeyden çok az şekilde aşağı inmemize rağmen hemen o dönemdeki insanların yaşamış olduğu evlere ait yapılar ortaya çıkmaya başladı. Bu yapılarda bizim gözlemlediğimiz kadarıyla ve 1960’lı yılların 69 ile 70’te de David French’in yapmış olduğu küçük bir sondajda da tespit etmiş olduğu gibi evlerin içerisinde kırmızı boyalar var. Bu kırmızı boyalar bizim için yabancı değil, aynı şey şimdi Çatalhöyük’te de var. Çatalhöyük’ü meşhur eden, dünyaya tanıtan özelliklerinden bir tanesi. Ama burada Çatalhöyük’ten çok daha erken denebilecek bir yerleşmedeyiz. Çünkü çatal ve çanak çömlek burada yok. En azından bunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla burada evlerin duvarlarında kırmızı boya olması, tabanlarında kırmızı boya olması da belki de Çatalhöyük gibi dünya çapında bir höyüğün sanatsal anlamda ulaşmış olduğu noktanın başlangıcı olarak kabul edebileceğimiz bir noktadayız" şeklinde konuştu.
Baysal, kültürel ve teknolojik anlamda değerlendirdiği zaman da bölgenin kuzey Mezopotamya, Fırat ve Dicle havzasıyla bağlantısı olduğunu düşündükleri için çok büyük önem arz ettiğini dile getirdi.

“CANHASAN 3, ÇATALHÖYÜK’TEN ERKENE TARİHLENİYOR”

Projenin en az 20 yıl sürebileceğinin altını çizen Baysal, "Buradan David French’in 1969 ve 1970 yıllarında yapmış olduğu sondajda ele geçirmiş olduğu bazı malzemeler üzerinden yapılabilecek tarihlemelerle, o dönemin teknolojisine rağmen elde edilmiş sonuçlarla, burada Çatalhöyük’ten erken 7 bin 700’lü yıllara kadar inebilen bir tarihten söz edebiliyoruz. Hatta 2020 yılında yayınlanan bir makalede bu konu dile getirildi. Kronolojik olarak bütün bu Konya Ovası’nın boncuklu olsun, Çatalhöyük olsun, burası olsun bir kronolojik karşılaştırma yapıldığında Canhasan 3, Çatalhöyük’ten erkene tarihleniyor. En azından bunu net bir şekilde söyleyebiliriz” diye konuştu.

"ÇATALHÖYÜK’LE BURANIN GELMİŞ OLDUĞU NOKTAYI KARŞILAŞTIRDIĞIMIZDA ÇOK NET BİR ŞEKİLDE GÖRÜNÜYOR Kİ BURASI DAHA ERKEN"

Canhasan höyüklerinin Çatalhöyük’ten daha eski olduğunu söyleyen Baysal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ele geçirmiş olduğumuz malzemeler de, buluntular da bize şunu gösteriyor ki belki de Çatalhöyük’ün öncüsü olan bir insan grubu burada bir göl kenarına, akarsu kenarına yerleşmiş, bir hayatı başlatmış. Belki de ilk tarıma geçiş veya hayvanları evcilleştirme aşaması burada başlamış olabilir diye düşünüyoruz. Bunu anlayabilmemiz için de çalışmalarımızı ilerletmemiz gerekiyor. Çatalhöyük’le buranın gelmiş olduğu noktayı karşılaştırdığımızda çok net bir şekilde görünüyor ki burası daha erken. Çanak çömlek kullanan bir topluluktan söz etmiyoruz. Belki de ilk defa yakınımızda Pınarbaşı var, onlar daha erkene tarihlenen bir insan grubu. Kamp alanı olarak yerleşilmiş, geçici sezonluk yerleşme olarak düşünürsek Pınarbaşı’yı, belki de o insanlar artık yerleşebilecekleri en uygun noktayı burası olarak görerek gelip buraya yerleştiler. Belki buradan İç Anadolu’ya doğru Boncuklu olsun, Çatalhöyük gibi yerleşmeler olsun büyük bir topluluklar var burada yaşayan. Bu insanların belki birbirleriyle akrabalık ilişkileri var. Bunları burada çözüp anlayabilmemiz için tek nokta ’Canhasan 3’ anahtar yerleşme olarak duruyor."