21 Mart Nevruz Bayramı dolayısıyla çevrimiçi düzenlenen panele Rektör Prof. Dr. Namık Ak, üniversite akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı.

"KÜLTÜREL MİRASIMIZ ARASINDA YER ALAN İKİ ÖNEMLİ GÜN; NEVRUZ BAYRAMI VE HIDIRELLEZ"

Panel Rektör Prof. Dr. Namık Ak'ın açılış konuşmasıyla başladı. 21 Mart Nevruz Bayramı ve 06 Mayıs Hıdırellez Günü'nün Orta Asya'dan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada yüzyıllardan beri kutlandığına dikkat çeken Rektör Ak, "Nevruz, yeni gün anlamına gelmekte olup Türk kültüründe yeni yılın ve baharın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Hıdırellez ise yılın 'yaz' ve 'kış' olmak üzere altı aylık iki devreye bölündüğü takvim sisteminde Hızır Günlerinin yani yaz mevsiminin başlangıcını ifade eder. Hıdırellez Günü'nde aynı zamanda Hz. Hızır ile Hz. İlyas'ın buluştuğuna inanılır. Hem Nevruz hem de Hıdırellez, insanların yeni bir umutla sıkıntılarından kurtulacağına, bolluk ve berekete kavuşacağına, doğanın uyanışıyla birlikte insan bedeni ve ruhunun da canlanacağına inanılan özel zamanlardır. Bu günlerde insanlar özellikle doğayla iç içe olmaya çalışır, evini ve çevresini temizler, kendisi ve misafirleri için yemekler yapar, bol bol ikramda bulunur, kapısına gelenleri boş çevirmemeye çalışır, olabildiğince insanlara ve hayvanlara şefkat gösterir, mümkün olduğunca iyi sözler ve davranışlarda bulunmaya gayret eder. Yüzyıllardan beri sürdürülen bu âdetler, bu gün de korunarak yaşatılmalı, aramızda iyiliği ve güzelliği yayan her geleneğimize sahip çıkarak modern hayat şartlarında yok olup gitmemesi için çaba sarf etmeliyiz." dedi.

Rektör Namık Ak,  2021 yılının UNESCO ve Cumhurbaşkanlığı tarafından Yunus Emre ve Türkçe Yılı olarak ilan edildiğini hatırlatarak, "Bu münasebetle, büyük mutasavvıf Yunus Emre'yi hayatın hemen her alanına nüfuz eden sözleri ve öğretileriyle her veçhile anmak boynumuzun borcudur. Türk İslam kültürüne dair en derin ve en köklü bilgiye sahip olabileceğimiz kaynakların başında gelen Yunus'un şiirleri; bahar, güz, sağlık, varlık, ölüm, ölmezlik, yardım, iyilik, gençlik, güzellik, bu dünya ve ahiret gibi onlarca konuda kültür ve inanışımıza dair bize pek çok ipucu vermektedir." dedi ve Yunus Emre'nin 'Geldi Geçti Ömrüm Benim' dizeleri ile konuşmasını noktaladı.

Rektör Prof. Dr. Namık Ak'ın açılış konuşmasının ardından KMÜ Rektör Danışmanı ve Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ziyaeddin Kırboğa'nın oturum başkanlığındaki panele geçildi. Panelde Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Alaattin Uca, 'Türk Toplumunda Nevruz ve Hıdırellez' konusunda, Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Çakır da 'Sosyo Kültürel Zenginlik: Bir Kültür Kodu Olarak Nevruz ve Hıdırellez' konu başlığında sunumlar yaptı.

"NEVRUZ, TÜRK TOPLUMUNDA YÜZYILLARDAN BERİ KUTLANAN BİR BAYRAMDIR"

Panelde ilk olarak söz alan Doç. Dr. Uca, 21 Mart'ta kutlanan Nevruz'un yeni gün anlamına geldiğini belirterek, "Nevruz günü gece ile gündüz eşitlenir. Nevruz'da insanları heyecanlandıran en önemli unsur, kışın sona ermesi ile birlikte baharın gelmeye ve tabiatın yeniden canlanmaya başlamasıdır. Nevruz bu özelliği ile Türk toplumunda yüzyıllardan beri kutlanan bir bayramdır. Nevruz için bazı yerlerde 'Mart Dokuzu' tabiri de kullanılır ki Rumi takvimde Mart'ın 9'u, miladi takvimde 21'ine tekabül eder. Nevruz, baharın gelmeye başladığı gündür ama bazen sürprizler de yaşanır. O gün bazı yerlerde umulmadık soğuklar, hatta kar yağışı bile olabilir. Nevruz, Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden önce de kutladıkları önemli bir gündür. İslamiyet’in kabulünden sonra da Türk toplumunda Nevruz kutlamaları İslami motiflerle zenginlik kazanmıştır. Türklerin Ergenekon’dan çıkışı da Nevruz’a denk gelir. Bu nedenle Hun yabguları hatta daha da öncesinde Sakalar döneminden beri her yıl Ergenekon’dan çıkış günü bayram olarak kutlanmıştır. Göktürklerde, Uygurlarda, Selçuklularda ve Osmanlılarda kutlanan bu bayram Cumhuriyetle birlikte günümüze kadar gelmiştir. Nevruz yüzyıllar boyunca sadece Türkiye’de değil, Türk dünyasının hemen her yerinde şiirlere, gazellere, hikâyelere, romanlara konu olmuş ve Türk toplumunun gönlünde önemli bir yer tutmuştur." dedi.

"HIDIRELLEZ, HIZIR GÜNLERİNİN İLKİDİR"

Doç. Dr. Uca konuşmasının devamında Hıdırellez konusuna değinerek şunları söyledi: "6 Mayıs, Türk toplumunda Hıdırellez olarak adlandırılır. Hıdırellez'in de tıpkı Nevruz gibi astronomik bir özelliği vardır. Eski Türk Takvimi'nde yıl iki ana bölüme ayrılır. Ruz-i Hızır yani Hızır Günleri; 6 Mayıs – 8 Kasım arasındaki 186 günlük kısma  denir. Bu günler yeşil veya yeşeren günler olarak da nitelendirilir. Ruz-i Kasım yani Kasım günleri; 9 Kasım – 5 Mayıs arasındaki 179 günlük bölüme de denir. Bu günler Kasım günleri olarak da adlandırılır. Buna göre Hıdırellez, Hızır Günleri'nin ilkidir. Hıdırellez de Türklerin çok eski dönemlerden beri kutladıkları bir gündür ve kaynağı yüzyıllar öncesine dayanır. Nevruz’da olduğu gibi Hıdırellez de bir başlangıçtır. Zaman ve yerler farklı olsa da Nevruz ve Hıdırellez kutlamaları Türkiye, Balkanlar, Kazakistan, Kırgızistan, Altaylar, Özbekistan, Azerbaycan, Kafkasya gibi pek çok coğrafyada halen yaşatılır. Nevruz ve Hıdırellez günlerinde insanların ortak geliştirdikleri Hızır inancının yanı sıra kırlara çıkma, eğlence, şenlik ve oyunlar düzenleme, yiyecek hazırlama, temizlik yapma, yeni elbiseler giyme, hediyeleşme, akraba ziyareti ve sosyal dayanışma gibi pek çok etkinlik gerçekleşir. Nevruz ve Hıdırellez kutlamaları ve bugünlerde yerine getirilen örf ve adetler Türk kültürünün bir parçasıdır. Toplumsal etkinlik olarak bir kutlamanın yapılabilmesi, bunun adet veya gelenek haline gelmesi ya da toplum tarafından benimsenmesi oldukça zordur. İnsanları bu tür davranışlar sergilemeye yöneltecek sebeplerin olması gerekir. Nevruz ve Hıdırellez kutlamalarının sebebi tabiatta meydana gelen değişikliklerdir. Havanın ısınması, tabiatın yeniden canlanması, kıştan çıkılıp yaza girilmesi, yeni bir dönemin başlaması bu sebepler arasında gösterilebilir."

"NEVRUZ ÖNCE SÖZLÜ GELENEKTE YER EDİNDİ DAHA SONRA DA ORTAK BİR KÜLTÜREL TAVRA DÖNÜŞTÜ"

Doç. Dr. Mehmet Çakır ise 'Nevruz Kültürel Bir Kod Mudur, Hıdırellez Kültürel Bir Kutsal Mıdır' soruları üzerinden kültür konusuna değinerek şu açıklamalarda bulundu: "Kültür, özgül bir grubun yaşam tarzını oluşturan değerler, adetler, inançlar ve pratikler bileşiğidir. Kültürü oluşturan ana bileşenler 'anlam' ve 'davranış'lardır. Türk dünyasında Nevruz birçok nedene bağlı olarak kutlanmaktadır. Çoğu dini öğretiyle birlikte düşünülen Nevruz, önce sözlü gelenekte yer edindi, daha sonra da ortak bir kültürel tavra dönüştü."

Hıdırellez’in ise tarihi ve mitolojik önemi üzerinde duran Doç. Dr. Çakır, Hıdırellez'i zaman-mekan, kutsal zaman-kutsal mekan, ritüel ve mit gibi kavramlar eşliğinde ele alarak şunları dile getirdi: "Kutsal mekan, 'aşkın' ve 'bambaşka' olan kutsalı tecrübe etmek için merkez olurken; kutsal zaman da kutsalı tecrübe etmenin bir anı’dır. Kutsalın tezahürü ve deneyimi için iki kavram karşımıza çıkmaktadır: 'mit ve ritüel'. Ritüel kutsalın belli bir zaman ve mekânda tecrübe edilmesi iken; mit, kutsal bir tarihi ifade eder ve zamanın başlangıcında meydana gelmiş bir ilk olaya atıfta bulunur. Kutsal zamanı anmak ve kutlama yapmak hem evrenin yeniden doğuş ve yaratılışına simgesel bir katılış, hem de mitleri yeniden güncelleyerek kutsalı tecrübe etmek ve kutsallığa katılmak demektir. Hıdırellez düşünüldüğünde sembolik olarak bu bayramda yeni yıl ile ilgili mitler anlatılmakta ve mitlerin gerçekleşebilmesi için her yıl ritüeller tekrarlanmaktadır."

"NEVRUZ KÜLTÜR KODU, HIDIRELLEZ İSE KÜLTÜREL KUTSALDIR"

Doç. Dr. Çakır, "Nevruz; her mevsimin sonunun bahar olduğunu hatırlatan bir uyanış, pes etmemek, çözüm arayışı ve Türk toplumunun gen haritasında yer alan önemli bir ‘kültür kodu' iken Hıdırellez ise samimiyet, cömertlik, ihtiyaç sahibi olanın ihtiyacını giderme şeklinde tanımlanan kültürel bir etkinlik olmakla birlikte tarihi ve mitolojik önemi dikkate alındığında 'kültürel bir kutsaldır.'" diyerek sözlerini tamamladı.

Panelistlerin ardından söz alan Doç. Dr. Ziyaeddin Kırboğa da  Doç. Dr. Alaattin Uca ve Doç. Dr. Mehmet Çakır'ın paylaşımda bulunduğu konu başlıklarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunarak, "Başta Rektörümüz Prof. Dr. Namık Ak'a panelimize destek ve katkılarından dolayı; sonra konuşmacı hocalarımıza, dekanımıza, programın hazırlanmasında emeği geçenlere ve tüm katılımcılarımıza teşekkür ediyorum." dedi.