Yaşadığı çağdan beri halkın büyük ilgisine mazhar olan, adı Macar asıllı Georg vasıtasıyla 15. asrın ikinci yarısında Roma ve Almanya’ya kadar ulaşan Yunus Emre’nin Türk Edebiyatında keşfedilmesinde Fuat Köprülü’nün payı büyüktür. Köprülüzade Fuat Bey’in 1913 yılının Temmuz ve Ekim aylarında Türk Yurdu dergisinde kaleme aldığı “Yunus Emre”, “Yunus Emre-Âsârı” başlıklı makaleler, dil ve edebiyat mahfillerinde dikkatleri Yunus’a çeker. Bununla birlikte şairin geniş çevrelerce tanınmasına vesile olan, Fuat Bey’in 1919 yılının Kasım ayında tamamladığı Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar isimli şaheserdir. Köprülü, edebiyat tarihi araştırmalarına yeni ufuklar açan bu çalışmasının yarısını Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi’ye, diğer yarısını ise Pir-i Rum (Rum Anadolu demektir ve Yunus Emre için kullandığımız bu tabir bize aittir.) Yunus Emre’ye tahsis eder. Müellifin bu yaklaşımı Yunus’un dil, edebiyat ve kültür dünyamızdaki yerini tayin hususunda önemlidir. Bu kıymetli çalışma; birçok edibin yolunu Yunus Emre’ye düşürür, pek çok fikir ve kalem sahibinin Yunus’u tanımasını sağlar. Bu isimler arasında Necip Fazıl da vardır.

Necip Fazıl Kısakürek, gerek düşünceleriyle gerekse hissiyat ve fikriyatının mahsulü olan eserleriyle içinde bulunduğumuz döneme damgasını vurmuş bir düşünce adamıdır. İlk şiir kitabı Örümcek Ağı’nı 1925, ikinci kitabı Kaldırımlar’ı 1928’de çıkaran Necip Fazıl, edebiyatımızda “Kaldırımlar Şairi” olarak bilinir. Üç çeyreği biraz aşan ömrüne büyük bir külliyat ve mücadele sığdıran üstadın Yunus Emre için yazdığı ilk şiir, 1926 yılına rastlar. Necip Fazıl’ın “o harikalar harikası keyfiyetin on sekiz yaşındaki bir çocuk idrakine döşediği hasret ve hayranlık izlerinden şahsi bir karalaması” sözleriyle takdim ettiği şiir, Türk edebiyatında Yunus’a adanan ilk manzumeler arasında yer alır. “Yunus Emre’ye” başlıklı mısralar şöyledir:

Kaç mevsim bekleyim daha kapında,

Ayağımda zincir, boynumda kement?

Beni de piştiğin bela kabında,

Kaynata kaynata buhara kalp et

Bekletme Yunus’um, bozuldu bağlar

Düşüyor yapraklar, geçiyor çağlar;

Veriyor, ayrılık dolu semalar

İçime bayıltan, acı bir lezzet.

Rüzgâra bir koku ver ki hırkandan;

Geleyim izine doğru arkandan;

Bırakmam, tutmuşum artık yakandan

Medet ey şairim, Yunus’um medet!

Şairin 15 Nisan 1929 tarihinde Darülfünun’da tertip edilen Yunus Emre Günü’nde okuduğu bu şiir, ilgiyle karşılanır. Şiirden hayli etkilenen isimlerden biri, Necip Fazıl’ın Sorbonne’dan arkadaşı olan Burhan Ümit’tir (Toprak). Bu dizeleri okuduktan sonra Yunus Emre’ye büyük sevgi duymaya başlayan Burhan Ümit, tedavi gördüğü Avrupa şehrine İstanbul’dan Yunus Emre Divanı getirtir. Toprak, o günden sonra Yunus’u bir daha yanından ayırmaz. Araştırma ve inceleme türündeki eserleriyle önde gelen Yunus araştırmacılarından biri olur. Yunus Emre şiirlerinin bugünkü Türk alfabesiyle ilk neşri de Toprak’a nasip olur (1933-4).

1969 senesinde Yunus Emre adlı bir tiyatro metni kaleme alan Necip Fazıl’ın Yunus’a adadığı ikinci şiir  “Bizim Yunus”tur. Yazılışı 1972 yılına rastlayan ve edebiyatımızda Yunus Emre’yi, düşünce dünyasını en iyi yansıttığını düşündüğümüz şiir şu şekildedir:

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;
Okunu kör nefsin, kılıçla çelmiş...
Bizim Yunus,
Bizim Yunus...
 

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;
Ölüm dedikleri perdeyi delmiş...
Bizim Yunus,
Bizim Yunus...
 

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;
Eli katile de kalkamaz elmiş...
Bizim Yunus,
Bizim Yunus...
 

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;
Zaman, onun kement attığı selmiş...
Bizim Yunus,
Bizim Yunus...
 

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;
Toprakta devrilmiş, göğe çömelmiş...
Bizim Yunus,
Bizim Yunus...
 

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;
Sayıları silmiş. BİR'e yönelmiş...
Bizim Yunus,
Bizim Yunus...

Bugün hem bilim dünyası hem edebiyat çevreleri birden fazla Yunus’un varlığı konusunda hemfikirdir. Son yıllarda yapılan çalışmalar da bu düşünceyi teyit etmektedir. Bursalı Âşık Yunus (vefatı 1439), Derviş Yunus (vefatı 1712) ve Büyük Yunus (vefatı 1321) olmak üzere en az üç Yunus Emre’nin varlığı kesindir. Büyük Yunus için edebiyatçılar arasında yaygın olan diğer isim, Bizim Yunus’tur. İşte Yunus Emre’nin sanat çevrelerinde Bizim Yunus ismiyle anılmasını sağlayan şiir budur.

Türkçenin, kadim medeniyetimizin iki büyük şairinin ruhu şad olsun!

Kaynakça

Ayvazoğlu, Beşir (2014), Yunus Ne Hoş Demişsin Cumhuriyet Sonrası Yunus Emre Yorumları, İstanbul: Kapı Yayınları.

Kısakürek, Necip Fazıl (2018), Çile, 89. bs., İstanbul: Büyük Doğu Yayınları.