Nevruz; baharın ilk günü… Türkler bu gün çıktı Ergenekon’ dan, varlıklarını tüm dünyaya haykırırcasına. Koskoca bir dağı erittiler. Türklerin yeniden doğuşudur bu bir anlamda. Orta Asya’dan Anadolu’ya tüm Türk dünyası bu gün kardeşlikte, barışta kucaklaşır. Din, dil, renk ayrımı olmaksızın herkes aynı sofraya oturur, aynı kaptan yemek yer, aynı tastan su içer. Kültür mirasımızın bir sembolü olan nevruz, tarihimize adeta Türkün kanı ile mühürlenmiştir.

      Hani gurbette bir yakınımız vardır ya aylarca gelmez, Yolunu gözler dururuz. Askerde oğlumuz, sevdiğimiz vardır. Mektupları ile yetiniriz. İple çekeriz gelmesini, kavuşmamızı… Hani biri hasta olur da ümitle derdine çare olacak Lokman Hekim’i bekler ya… Biz de baharı, onun müjdecisi olan Nevruzu aynı aşk, aynı sevinç, aynı heyecanla bekler dururuz. Odamıza kadar getirir sevginin, barışın, kardeşliğin kokusunu; yanan ateşin,  çocukların, odanın sıcaklığını. Karları alırken gönül dağımızdan, papatyaları bırakır yüreğimize…

      Nevruz birlikteliktir. Sen, ben değil, biz olduğumuzu unutmamaktır. Nevruz, insanlığın barışla bütün olması, savaşın, kavganın uzak diyarlara göç etmesidir. Kırlardan topladığı bir demek çiçeği annesine sunan bir çocuğun gözlerindeki ışıltıdır Nevruz…

      Yüzyıllar önce neşeyle kutlardık baharı. Baharın coşkusu bizi de sarar, doğayla beraber biz de uyanırdık. Dans eder, şarkılar söylerdik. Alanlarda güreş tutan, cirit atan erkeklerimiz, kurdu kuşu bile doyuran büyük kazanlarda yemekler yapan kadınlarımız vardı. Yüreğimizi doğaya açardık. Çiftçilerimiz tohumla birlikte umutlarını da ekerlerdi toprağa. Yeni doğmuş kuzular gibi zıplar, gökyüzüne hakim kartallar gibi uçardık. Adeta Aya salıncak kurar, yıldızlara ulaşana kadar sallanırdık o salıncaklarda. Şenliklerde omuz omuza verip, halaylar çekerdik. Önemliydi Nevruz bizim için ve hepimiz tek yürek merhaba derdik Nevruza….

      Sonra bir gün kaybettik onu. Bir çocuğun en çok sevdiği oyuncağını kaybetmesi gibi kaybettik. Bir uçurtmanın ipi gibi kayıverdi elimizden. Farkına bile varamadık güzel kuşumuz olan Nevruzumuzun kafesinden uçuvermesinin. Artık yerimde yoktu o güzel kuşumuz…

      Ve bir gün bir başkasının elinde gördük o güzel kuşumuzu. O artık başkasına aitti. O en çok sevdiğimiz oyuncağımızla artık bir başkası oynuyordu. Kuşun kanatlarının ne kadar güzel olduğunu, oyuncağımızın ne kadar harika olduğunu fark ettik. Baharı ve birlikteliği özlediğimizin farkına vardık. Çünkü baharın içinde, bahara hasret bir durumdaydık.

      Ama artık bırakmayalım onu. El ele tutuşalım, dilekler dileyelim birlikte yaşamak üzerine. Hep birlikte karşılayalım baharı. Ve hep birlikte ‘Hoş geldin bahar’ diyelim. İçimizdeki Nevruz ateşi önce bireysel, sonra toplumsal, daha sonra da evrensel olsun. Yaksın kavursun bütün dünyayı. Atalarımızın demir dağları eritip, bütün dünyaya yüce Milletimizin var olduğunu haykırdıkları gibi. Biz de yaşamımızdaki demir kalpleri baharın ve Nevruz ateşinin sevgi, barış ve dostluk dolu sıcaklığıyla eritelim. Nevruzun savaş olmadığını, kan ve gözyaşı olmadığını, kin kusmak için bir bahane olmadığını; Nevruzun barış, sevgi ve kardeşlik olduğunu bütün dünyaya haykıralım. Hep birlikte, el ele yapalım bunu…

      Nevruzunuz kutlu, gönlünüz mutlu, geleceğiniz umutlu olsun…

Aziz DEMİR

Karaman İl Milli Eğitim Şube Müdürü