Mesnevi Okumaları programının konuşmacısı Dr. Nasseruddin Mazharı Hoca şunları söyledi; “Değerli dinleyiciler! Tekrar manevi sofraya hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Bu gün Mesnevi’nin bazı beyitleri ışığında fiili öğüt hakkında Mevlana’nın değerli fikirlerine kulak vereceğiz.  

Mevlana düşüncesinde fiili öğüt vermek sözlü öğütten daha tesirlidir. Niye böyledir peki? Çünkü fiili öğüt verme ve yönlendirmede karşı taraf dersi, öğüdü kendisi hisseder ve alır. Söyleme gerek kalmaz. Dolayısıyla insan kendisinin elde ettiği şeye daha değer verir, ona sarılır ve kolay kolay unutmaz.

Fiili öğüt ve yönlendirmenin daha etkili olmasının bir başka nedeni de fiili yapanın yaptığı şeye karşı gerçek itikadının ortaya çıkmasıdır. Böyle bir yönlendirmede riya, gösteriş ve diğer deruni hastalıkların payı az olur.

Bir şairin dediğine göre:

“Nuh (a.s) bin yılda bir tufan gördü, ben Nuh olmadığım halde bu kısa ömrümde bin tufan gördüm”

Mevlana der ki: “insanın gözünde dünya her ne kadar güzel ve aldatıcı görünse de aslında insana hal dili ile her dem öğüt vermektedir hem de haykırarak, çığlık atarak…dünyada gördüğün her şey aslında sana öğüt veriyor”

همچنین دنیا اگرچه خوش شگفت    بانگ زد هم بیوفایی خویش گفت

Böylece dünya güzel olsa da güzel geçse de vefasızlığını haykırır..

ای زخوبی بهاران لب گزان          بنگر آن سردی و زردی خزان

Ey Baharın gelişinde elini ısıran adam! Diğer taraftan son baharı ve yaprakların sararmasını unutma!

روز دیدی طلعت خورشید خوب     مرگ اورا یاد کن وقت غروب

Gündüz güneşi çok parlak halde gördüğünde, battığı zaman da ölmüş sayılır. Aklından çıkarma

بدر را دیدی بدین خوش چار تاق     حسرتش را هم ببین اندر محاق

Dolun ayı parlak bir halde gördüğünde hilal olunca onun zaafını hatırla..

کودکی از حسن شد مولای خلق      بعد فردا شد خرف رسوای خلق

Çok yakışıklı çocuk gördüğünüzde gelecekte onun kırışık olacağı yüzünü de unutmayın.

گر تن سیمین تنان کردت شکار      بعد پیری بین تنی چون پنبه زار

Güzel yüzlü maşuklar seni meftun mecnun etse de ona aldanma. Çünkü o güzel yüzler tazeliğini koruyamaz… gün gelir pejmürde olurlar.

ای بدیده لوت های چرب خیز        فضله آن را ببین در آبریز

Çok lezzetli yemekleri sofrada gördüğünde ayak yolunda onun artısını da unutma.

مر خبث را گو که آن خوبیت کو     بر طبق آن ذوق و آن نغزی و بو

O pisliğe de ki: nerede senin o güzelliğin! Tabaktaki lezzetin ve güzel kokun nerede?

بس انامل رشک استادان شده          در صناعت عاقبت لرزان شده

Birçok ustanın gıpta ettiği o güzel sanatkar parmaklar, gün gelir titrer ve iş yapamaz. (on parmağında on marifet var derler ya)

نرگس چشم خمار همچو جان         آخرش اعمش ببین آب از وی چکان

Nergis gülüne benzeyen o mahmur güzel gözler gün gelir sulanır, su akıtır…

طبع تیز دور بین محترف             چون خر پیرش ببین آخر خرف

Kafası zehir gibi çalışan zekası her şeye nüfuz eden kimse, gün gelir yaşlı eşek gibi (etrafında olup biten den) hiç haberi olmaz.

پس مگو دنیا به تزویرم فریفت       ورنه عقل من ز دامش کی گریخت؟

Hal böyle ise (yani dünya sana hal dili ile bu kadar öğüt sunuyorsa) dünya beni kandırdı deme… gerçek aklın olsaydı bu kadar öğüde karşı gafil olmazdın, olamazdın…  

هرکه آخر بین تر او مسعود تر       هر که آخور بین تر او مطرود تر

Ancak (ahiri) sonu gören gerçek mutluluğa ulaşır. Ahırı gören ise pespaye yaşar, mutsuz yaşar.   

تا نباشی همچو ابلیس اعوری         نیم بیند نیم نی چون ابتری

İblis’in gözü şaşı idi. Yarıyı gördü diğer yarıyı değil.   

دید طین آدم و دینش ندید               این جهان دید آن جهان بینش ندید

İnsanın gözü İblis’in gözü gibi olmaması lazım. İblis’in gözü Adem’in yarısını gördü, yarısını değil. (yani Adem’in toprak yönünü gördü, ama dinini görmedi, cevherini görmedi)

از جهان دو بانگ می آید به ضد    تا کدامین را تو باشی مستعد

Cihandan, dünyadan her zaman her dem iki ses yükseliyor. (birisi kandırmak için yükselen ses. Diğeri ise gerçek ses). İstidadın hangi yönde ise onu işitirsin.

آن یکی بانگ نشور اتقیا       وان یکی بانگش فریب اشقیا

Evet iki ses var dünyada! Birisi olgun adamları işiteceği ses… diğeri ise ham ve betbaht adamlarım işiteceği ses…

Ama dünyanın bu kadar haykırışına rağmen insan oğlu niye ibret almıyor, alamıyor doğrusu? Çünkü Mevlana’nın değişiyle: “aşık maşukun aleyhinde konuşulandan sağırdır”.   

Sözlü öğüdün etkili olmamasının bir başka nedeni ise öğüt verenin kendisini daha üstün görmesidir. Her ne kadar ben da kendini halis niyetli gösterse de Şeytan ta derinden ona: “sen bu adamdan daha üstünsün,bak bu adam böyle bir duruma düşmüştür, sen akıllısın, sen düşmedin bu duruma..” şeklinde gizli vesveseler verir ve zayıf insanı yoldan çıkarır.

Eğer kendini büyük görüp öğüt veren kimse vicdanının ta derinliklerini duyarsa böyle böbürlenerek öğüt vermez. (ne oldu sana? Niye böyle bir duruma düştün? İnanamıyorum ya… nasıl oldu bu?) kendisinin de çok ayıpları olduğunu fark eder. Alahh’ın nezdinde gizli olmayıp ta insanlardan gizli olan her kesin pis bir yanı yok mu? Vardır mutlaka… ama Allah cc Settar olması hasebiyle onu ayıpçı haklatan gizlemiştir.

Öyle ise sen de insanların kabahatlerini yüzlerine vurma” dedi.