Cihannüma Derneği Karaman Şubesi tarafından düzenlenen pazar sabah namazı buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette Peygamberimizin izdivaçları konusu işlendi. Aktekke Camisinde eda edilen namaz sonrası Hatuniye Medresesine geçildi. Şükrü Özdemir Hoca’nın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nasseruddin Mazheri’nin sohbetiyle devam etti.

KMÜ İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nasseruddin Mazheri sohbetinde ‘’Hayırlı sabahlarınız olsun. Hepiniz bu mübarek mekân ve zamanda hoş geldiniz. Bu günkü sohbetimiz Hz. Peygamber(s.a)’in evlilikleri hakkında olacaktır. Garazlı olan kâfirler, dinsizler ve bazı oryantalistler her zaman bu konuyu gündeme taşıyorlar. Biz de savunmak zorunda kalıyoruz ve uzun uzun felsefe yapıyoruz. Biz onları inandırmak veya ikna etmek zorunda değiliz. Sadece kafalarımızın karışmaması için bu meseleyi iyi bilmeliyiz. Şimdi felsefeye girmeden çok kısa bir şekilde Hz. Peygamber(s.a)’in izdivaç serüvenini gözden geçirelim.

İlk olarak hepimizin bildiği bir şey var o da Hz. Peygamber(s.a)’in 25 yaşındayken kendisinden 15 yaş büyük olan Hz. Hatice (r.a) ile evlenme meselesi. Bu evlilik yirmi seneden fazla sürmüştür. Yani Hz. Hatice (r.a) altmışı geçmesine rağmen Hz. Peygamber(s.a) başka evlilik yapmamıştır. Bu öyle bir gerçektir ki hiç kimse bu konuda ihtilaf etmemiştir. Hz. Peygamber(s.a) gençliğinin en güzel yıllarını Hz. Hatice (r.a) ile geçirmiştir. Hz. Hatice (r.a) vefat edince Hz. Peygamber (s.a)’in yaşı yaklaşık elliyi geçmişti. Zaten elliden sonra şehvet hissi büyük ölçüde azalıyor.

İki: heves ve şehvet sahibi asla gençliğinin en güzel dönemini halvet, tefekkür ve ibadet ile geçirmez. Hal bu ki Hz. Peygamber (s.a) Hira dağında en güzel hayat dönemini hep ibadet, tefekkür ve zikir ile geçirmiştir.

Üç: hiçbir düşmanı onu şehvet ve heves ehli olarak tanıtmamıştır, doğrusu tanıtamamışlardır. Sihirbaz, deli, meczup, kâhin, şair gibi iftiralara maruz kalmış ama hiçbir zaman kadın düşkünü, şehvet ehli olarak iftira atmamışlar, atamamışlar.

Dört: Hz. Peygamber(s.a)’in bütün evlilikleri hep Mekke fethinden önce gerçekleşmiştir. Mekke fethinden sonra asla evlenmemiştir. Fetihten sonra putlar yıkıldı, İslam yayıldı dolayısıyla siyasi evliliklerin gerekçesi da kalmamıştı. Daha önce hem Küreyiş kabilesinden hem diğer kabilelerden evlilik yapmıştır. Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir ve Ebu Sufyan (r.a) gibi kabile reislerinin kızları ile evlendiği gibi. Arapların örfünde birisi bir kabilenin kızı ile evlendiğinde o kabile onu himaye ederdi. Düşman ise dost olurdu. Mesela Hz. Peygamber (s.a) Cüveyriyye ve Safiyye ile evlendiği zaman onların kabileleri düşmanlıklarını terk etmiştir. Hatta sahabe yüz kişiyi aşkın esiri bu izdivaçtan sonra Hz. Peygamber’in yeni akrabalarına hürmet olsun diye serbest bırakmışlardır. Hala bu örf ve adet birçok milletlerde vardır. Hz. Peygamber(s.a) de bu gibi evliliklerle bir taraftan siyasi dengeyi sağlıyor, diğer taraftan da onların yardımını çekiyordu. Mekkeli Müslüman hanımlar İslam’ı kabul ettikleri zaman hicret etmek zorundaydılar. Aynı zamanda hicret diyarında kocaları şehit olduğunda veya vefat ettiğinde çaresiz, himayesi kalıyorlardı. Ama Medineli hanımlar böyle değildi. Onlar akrabalarının içinde yaşadıklarında dolayı böyle sıkıntı ile karşılaşmazlardı.

Beş: Hz. Peygamber(s.a) bazı hanımlarıyla sadece nikah yapmıştır. Onlar kendilerini Hz. Peygamber(s.a)’e hibe edince, Hz. Peygamber (s.a) ile izdivaç şerefine nail olmak isteyince onların isteğini ret etmemiştir.

Altı: Kabile reisleri Ebu Talibe gelip Hz. Peygamber(s.a)’in davetten vaz geçmesi durumunda ona bazı teklifler sunmuşlardı. Mal istiyorsan seni zengin edeceğiz, riyaset istiyorsan seni reisimiz tayin edeceğiz, güzel kadınlarla evlenmek istiyorsan seni en güzel kadın ile evlendireceğiz, şeklinde teklifi sunduklarında Hz. Peygamber(s.a)’in o meşhur sözü ile karşılaşmışlardı: “eğer bir elime güneş diğerine ise ayı verirseniz ben asla davamdan vaz geçmem” demişti. Kadınlara düşkün olan kimse böyle bir fırsatı kaçırır mı hiç?

Yedi: şehvet ehli imkânlar eline geçince sonraki hanımlarını öncekilere nazaran daha güzel, daha genç, daha cilveli seçer. Hal bu ki Hz. Hatice’den sonra evlendiği hanım Ümmi Seleme’dir. Ümmi Seleme’in dört yetimi vardı. Hatta Ümmi Seleme demişti ki ben yaşlanmışım, dört yetimim var. Dört yetim ile birlikte ortada kalan yaşlı bir bayan ile evlenmek kadınlara düşkünlük mü olur? Bu kadar meşguliyet, ibadet, cihat ile birlikte yetim ve yaşlı bayanların kahrını çekmek kolay bir mesele değildir elbette. Evlilik yaptığı yıllar hep cihat yılları idi. Feragat ve rahatlık dönemi değildi.

Sekiz: Hz. Peygamber (s.a) çoğu zaman oruç tutardı malumunuz. Oruç insanın şehvetini azaltır. Hatta bazen hiç iftar etmeden visal orucu bile tutuyordu. Malumunuzdur ki Hz. Peygamber (s.a) maddi olarak evliliğe güç yetiremeyenlere oruç tutmaya teşvik etmiştir. Oruç tutmak şehvete karşı en etkili silahtır. Dolayısıyla oruca düşkün olan şehvete ve kadınlara düşkün olamaz. Bu hem akli hem tecrübî olarak sabittir.

Dokuz: her yerden ve her yaştan evlenmesinin başka bir hikmeti ise İslam’a davet meselesidir. Müminlerin anneleri İslam hükümlerini, mesajlarını toplumun yarısını teşkil eden şehirli ve bedevi diğer hanımlara ulaştırma konusunda sonsuz gayret sarf ediyorlardı. Hz. Peygamber (s.a) her zaman ve her yerde bayanlarla beraber olma fırsatı bulamıyordu. Bu sorumluluğu hanımları üstlenmişti. Nitekim Hz. Ayşe (r.a) beş binden fazla hadis nakletmiştir. Sadece nakletmekle kalmamış birçok konuda sahabeyi eleştirmiştir. Birçok hatayı düzeltmiştir. Bayanlar her türlü dini meselelerini rahat bir şekilde ona sorma imkanı bulabiliyorlardı.

On: Çok evliliği Allah (c.c) ona izin vermişti. Hatta Zeynep (r.a)’in nikahı Allah (c.c)’in izniyle gerçekleşmiştir. Evlatlığın İslam’da yerinin olmadığını gösterme açısından bu nikah çok manidardır. Bu evliliklerin daha çok hikmetleri vardır, biz burada ancak bazılarını zikredip yetindik.’’ şeklinde konuştu.

Program Ekim ayında okunan hatmi şeriflerin duasıyla sona erdi.