Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette Değer verme konusu işlendi. Yunus Emre Camisinde eda edilen namaz sonrası ÖNDER seminer salonuna  geçildi. Mücahit Özdemir’in Kur’an-ı Kerim tilaveti ardından başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi Dr. Öğretim üyesi Nasseruddin Mazhari’nin sohbetiyle devam etti. Nasseruddin Mazhari konuşmasında şunları dile getirdi.
Değerli dinleyiciler! Hayırlı sabahlarınız olsun. Bu soğuk ve karda bizi burada buluşturan Allah’a hamt olsun. İki gün önce Mehmet Akif Ersoy’un vefat gününün seneyi devriyesi idi. Allah (cc) o büyük adamın ruhunu şad eylesin! Bu mübarek zaman ve mekan diliminde Mehmet Akif’i anmadan geçmek doğru olmaz. 
 Bir gün sonra 2018 yılı bitiyor. Bir seneyi daha geride bırakmış oluyoruz. Müslüman her senenin sonunda işlediği iyi ve kötü amelini tartmalı ve yeni yılı daha güzel geçirme konusunda hem Allah’a hem kedine söz vermeli ve bu istikamette kendine yol çizmeli.
Geçmişin üzüntüsü ve geleceğin kaygısı insanı ânı yaşamaktan alıkoyuyor. Mevlana’nın değişi ile insanın ânı bir kamışın ortasında bulunan boğumlara benzer. Kamışın sağ ve sol tarafında bulunan boğumları delmeden insan ânı yaşayamaz. Ney gibi olmak isterse, sesini ve amelini güzel bir şekilde gök kubbenin altında yansıtmak isterse boğumları delmeli. İbn Sirin’nin tabiri ile insan birkaç günden ibarettir. Her geçen gün onun bir miktarı eksilecektir.
Bu gün ben Hz. Peygamber’in eğitimde uyguladığı metotları hakkında bilgi vereceğiz inşallah. Bu eğitim metotları o kadar önemli ki eğer bir bunları hayatımızda uygularsak çok mesafeler kat edeceğiz. Bu eğitim metotları her birimizi ilgilendirir. Sadece öğretmen olanları değil, aile reisinden, başkana, müdüre, şefe özetle her kesi ilgilendirir.
Vakit kaybetmeden hemen Hz. Peygamber’in en etkili ve yoğun bir şekilde kullandığı bir metodu üzerinde durmak isterim. O da ashabına değer vermektir. Hz. Peygamber’in karşılaştığı her kişiye değer verirdi. Neredeyse ismini duyduğumuz sahabilerin her biri hakkında övücü bir cümlesi vardır. Her kesin en bariz olumlu yanını Hz. Peygamber’in zikrederdi. Sadece sözü ile değil çok defa bunu fili olarak da karşı tarafa hissettirmiştir. Vaiz, öğretmen, müdür, başkan vesaire mesajını ulaştırmadan önce ona değer verdiğini hissettirse o zaman etkili olur. Yoksa onun sözüne pek itibar edilmez. Mesela Hz. Peygamber’in Muaz (r.a) ile diyaloğunu hatırlayalım. Sözünü böyle başlar Hz. Peygamber: “Ey Muaz vallahi ben seni çok severim…”. Böyle bir söz ile başlayan Peygamber’in sözünü Hz. Muaz hayatının sonuna kadar övgü ile nakletmiştir. Bu söz değer taşıdığı için ondan sonra gelen mesajları Hz. Muaz hayatının sonuna kadar olabildiğince hem kendisi uygulamıştır hem de diğer insanları teşvik etmiştir. Çoğu defa bir sahabinin meclise girişi sırasında onun en belirgin olumlu yönünü zikreder. Böylece o sahabi kendisinin değerli olduğunu hisseder ve ona canı gönülden bağlı olur. Mecliste bulunan diğer sahabiler de Hz. Peygamber’in bu sözünden dolayı o kişiye değer verirler. Mesela Hz. Ebu Ubeyde (r.a) bir gün Hz. Peygamber’in meclisine girerken Hz. Peygamber onun hakkında: “her ümmetin bir emini olur, bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde’dir” demiştir. Bazen de hayır duası ile karşı tarafa değer verdiğini hissettirmiştir. Mesela İbn Abbas’a: “Allah’ım onu dinde fakih kıl ve tevili ona öğret” şeklinde duada bulunmuştur. Enes b. Malik, Ebu Hureyre ve diğer pek çok sahabi hakkında bu şekilde değer verdiğini hissettirmiştir. Eğitim ve öğretim metodunda bence bu metot en etkili metottur. Bunu uygulayan her öğretmen hem sözü dinlenir, hem de hayatın sonuna kadar sevilir, sayılır.
Aslında kendisine, mesleğine değer veren kişi başka insanlara da değer verir. Kendisine, şahsiyetine ve mesleğine değer vermeyen kişi diğer insanlara değer vermeyi bilmez. Öğrencisine: “senden bir cacık olmaz, sen mi bunu başaracağın?” diyen bir öğretmen veya yönetici ilk önce kendisine hakaret etmiştir demektir. Derse başlamadan önce bir öğretmen öğrencilerin gözüne bakar da kısada olsa onların hal ve hatırını sorarsa hem kendisi hem de dersi öğrencilerin gözünde büyür. Derste olmayan öğrencilerin halini sorar ve hasta olanlarla ilgilenirse hem kendisi hem de dersi değer kazanır. Hz. Peygamber (as) ashabını her zaman yoklardır. Hasta olanın yanına gider ve neredeyse her kesin halinden haberdar olurdu. Bir öğrencinin en yakını vefat ederde öğretmenin bu olaydan hiç haberi olmazsa artık öğrencinin gözünde bu öğretmenin öğüdünün hiçbir kıymeti olmaz. Resmi bir ilişkiden samimiyet, ünsiyet ve manevi bağ asla ortaya çıkmaz. Özellikle ilahiyat ve imam hatiplerde öğretim değer verme üzerinde bina edilmezse manevi geleceğin inşası imkansızlaşır. 
Değer vermek çocuklarımızın bütün maddi ihtiyaçlarını karşılamak demek değildir. Onları hayatın zorluklarına hazırlamak bizim en öncelikli görevimizdir. Maddi imkanlarla boğulan ve her zaman refah içerisinde yaşayan bir nesil geleceğin vizyonuna sahip çıkamaz.               
Hasbihalimizi bu dua ile bitirmek isterim:
یا مقلب القلوب و الابصار یا مدبر اللیل و النهار یا محول الحول و الاحوال حول حالنا الی احسن الحال  
Program yapılan dua ile sona erdi.