Program, Yrd. Doç. Dr. Onur Aykaç’ın türkünün hikâyesini dinleyenlerle paylaşmasıyla başladı. Yrd. Doç. Dr. Onur Aykaç, türkü ile ilgili şunları söyledi: “Sivas’ın Yıldızeli ilçesi, dağların bağrında küçücük bir yerdir. Banaz ise onun yukarısında, sırtını Yıldız Dağı’na vermiş bir Türkmen köyüdür. Serin yaylaları, berrak suları, beli kemerli kızları, yiğit delikanlıları, bir de Pir Sultan Abdal’ı vardır Banaz’ın.

Gün geldi, genç yüreği Banaz köyüne sığmaz oldu Pir Sultan’ın. Kendine pir aramak için diyar diyar dolaştı. Sonunda pek çok din ulusunun dergâhında çile doldurup tekrar Banaz’a döndü ve burada bir dergâh kurdu kendine. Pir Sultan’ın namı, her cihette duyuldu. Kapısına gelen dillendi, eline saz alıp uzak diyarlara yollandı. Pir Sultan’ın namı, Sivas’ın Sofular köyüne de ulaştı. O köyde Hızır adlı bir Türkmen delikanlısı vardı. Pir Sultan’dan himmet almak için obasını koyup Banaz’a geldi. Pir Sultan, Hızır’ı en iyi şekilde yetiştirdi.

Hızır, bir gün pirinden izin alarak İstanbul’a gitmek istedi. Büyük bir devlet adamı olup Sivas’a hizmet etmek niyetindeydi. Pir Sultan, Hızır’ın şöhrete, makama, paraya pula karşı zaafı olduğunu bilirdi. Yine de kırmadı bu müridini. Onun eksiklerini bilse de isteğini kabul edip uğurladı Hızır’ı.

O günlerde Osmanlı ile İran pek anlaşamıyordu. Anadolu ahalisi ikiye bölünmüştü. Osmanlı padişahını haklı bulanlar kadar İran şahını seven, ona şiirler yazan şairler de vardı. Tıpkı Pir Sultan gibi... Lakin bu durum hoş karşılanmadı. Hatta Pir Sultan, İran şahının adamı olmakla, Osmanlı aleyhine propaganda yapmakla itham edildi. Sonunda padişah hükmünü verdi. O günlerde daha yeni paşa olan Hızır’ı Sivas’a gönderdi. Hızır Paşa, yıllar sonra Sivas’a paşa olarak dönecek ve eski pirini susturacaktı.

Bir gün Pir Sultan, evinden alındı ve Hızır’ın emriyle Sivas Kalesi’ne götürüldü. Pir Sultan, eski talebesi Hızır’ı görür görmez tanıdı. Lakin onun sözleri hoşuna gitmedi. Çünkü Hızır Paşa, eski pirinden İran şahına düşman olmasını istemekteydi. Pir Sultan, bunu reddedince Hızır Paşa tarafından zindana atıldı.

Günlerce zindanda kalan Pir Sultan, son kez Hızır’ın huzuruna çıkarıldı. Hızır bir kez daha ona aynı teklifi sundu. ‘İran şahını övmekten vazgeç, seni evine göndereyim.’ dedi. Lakin Pir Sultan yine kabul etmedi. Hatta, “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” mısralı şiirini bağıra bağıra okudu. Bunun üzerine Hızır Paşa tarafından Pir Sultan hakkında idam kararı verildi.

Hızır Paşa, idam günü bir emir daha verdi. Pir Sultan asılırken ahalinin onu taşlamasını istedi, taş atmayanın zindana atılacağını bildirdi. Bu yüzden idam alanına toplanan herkes, eline bir taş alıp attı Pir Sultan’a doğru. Tarikat arkadaşı, kadim dostu Âli Baba da oradaydı. Pir Sultan’a taş atmaya bir türlü eli varmıyordu Âli Baba’nın. Bir gülü gizlice ona doğru fırlattı. Kaderin cilvesine bakın ki gül gidip Pir Sultan’ın yüzüne çarpıverdi. Bunu gören Pir Sultan, pek üzüldü. ‘Keşke benim dostum benimle birlikte ölüme yürüyebilseydi.’ diye söylendi içinden. O esnada, Pir Sultan’ın ayağının dibindeki tabureye bir tekme vurdular, sustu Pir Sultan’ın söyleyen dili. Gözlerinde Banaz yaylasının yeşili kaldı; kulaklarında kızı Sanem’in sesi, eşinin ağıdı çınladı. Çırpındı çırpındı ve durdu bedeni. Urganda bir elif gibi sallandırıldı günlerce ibret olsun diye.

Ama halkımızın gönlündeki Pir Sultan hiç ölmedi; yaşadı şiirleriyle yüzyıllar boyu. Bugün de adını bu dost meclisinde andırdı Pir Sultan Abdal.”

Türkünün hikâyesi ile Pir Sultan Abdal’ın yaşadıklarını dinleme imkânı bulan katılımcılar, daha sonra Karaman Milli Eğitim Müdürlüğünde Müzik Öğretmeni olarak görev yapan Halil Erbay’ın yorumu ile türküyü dinlediler.

Dinleyicilerin büyük beğenisini toplayan program, Yrd. Doç. Dr. Onur Aykaç ve Müzik Öğretmeni Halil Erbay’ın katılımcılara teşekkür etmesinin ardından sona erdi.