Şiirsel bir yalan. Hadi canım sen de! Yalanın şiiri olur tamam da şiirin yalanı olur mu veya şiir tadında yalan? Ahh yapmayın lütfen! Yalan; yalandır sadece.

“Fırtınalı bir geceydi, fırtınanın sesi ahşap pencerenin altından; uğultulu bir kasvet veriyordu odaya. Yorgun, keyifsiz, kırık dökük bir halde, yaşadığı hayal kırıklığının öfkesi ve masumiyeti vardı gözlerinde.

Çay demini almıştı, bardağını doldurdu, çayın muazzam kokusu; bardağa boşalırken hissettirdi tadını, tebessüm ettirmişti bu an.

Çalışma odasına girdi, koltuğunu ahşap pencerenin önüne çekti. Çayını yudumlarken seyre daldı.

Fırtına her geçen dakika artıyor, ağaç hışırtıları fırtınanın sesinde kayboluyordu. Gece yarısı olmuştu, gecenin karası, fırtınanın kasveti ve hayal kırıklığı... Sol tarafında, göğsünü saran garip bir sızı hissetti, kalbinde; bıçak kesiğinin verdiği acı gibi, ince sızı!

 Yüzünü anlık buruşturdu, kalın kaşları çatıldı, ince dudaklarından bir “ah” döküldü. Derin bakışlara sahip kara gözlerinden birkaç damla; yılların yorgunluğu ile kırışan elmacık kemiğinden, sık gür ve ağarmış sakallarına dek süzüldü. Yutkundu alaycı bir tebessüm ile çayını yudumlamaya devam etti, bir sigara daha yaktı ince narin dudaklarından içine çekti.

Bu gecenin de sabahı bulmaması için bahanesi vardı. Ah şu geceler bir gün de Sabah Ezanını bulmadan bitse…

Çayını tazelemek için doğruldu koltuğundan, çalışma masasında ki hesap defterlerinin tek sıra duruşuna baktı, mutfağa doğru adımladı…

Son birkaç haftadır işler yolunda gitmemişti, mart ayından mayısa dek ertelenen faturaları artık toparlaması gerekiyordu. Fazla düşünmedi masanın üstünü kaplayan evrakları, işten ziyade bir başka gönül yorgunluğu vardı. Haziran ayının girmesi ile biliyordu ki işler hareketlenecekti, bir aya kalmaz toparlayacaktı işlerini… Allah’a olan tevekkülü, imtihana sabrı netti. Düşünülesi bir hayal kırıklığı vardı bu gece… Gerisi yalan!”

Şizofren kişilikler, paranoyak hayaller, yalan ve zannetmeler; ihanetin kapısını açan bir anahtardır.

Kilidi sağlam tutmak gerek.

Lakin bir dostunuz varsa en acı dillisinden, bağıra çağıra kafanızı, kalbinizi, kıra kıra, parçalaya parçalaya, kendine getiriyorsa ve ansızın “Sen ne yapmaya çalışıyorsun, kendine gel!” diyebilen bir kişi varsa hayatınızda gam yok. Kilit sağlam!

 “Sen ne yapmaya çalışıyorsun, kendine gel!” basit bir cümleye mi benziyor?Gülüş olabilirsiniz bu cümleyi okuyunca…olabilir!  Hayır, bu cümlenin geliş anı ve ses tonlaması mühim. Dost acı söyler ya işte o kıvamda bu cümlenin tonlaması! Anlayana…

-Hazreti Mevlana’nın belirttiği gibi “İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur. “

Buhrana düşütüğünüz an iki cümlesi kötek gibi gelir de kendinize gelirsiniz işte.

Aşığın kahrı Maşuka hoş gelir fakat bu Aşık’ın kahrında yalan var ise Aşık’ın yalanı Maşuka Zulüm gelir.

Yalanın telafisi mümkün mü?

Zamana bırakmalı hayal kırıklıklarını, mümkün olacaktır elbet telafisi. Doğru mutlak akli ve vicdani yolu bulur. Acıtan, kırıp geçiren insanın gönül gözü ile bakması ile bağlantılıdır bu telafi. Gönlü inciten, bıçak kesiği acısı gibi inceden sızıyı hissetmişse kalbinde; telafisi mümkündür.

Her yalan bir gün saklandığı kuytudan çıkar. Düşüncesine vâkıf olmak lazım. Yalansız, riyasız dostluklar kurmak, acı söyleyen dostu başa taç etmek lazım. Fireni boşalmış kamyon gibi gitmemek lazım!

Dostluklar da net olmak gerek. Muhabbete zeval getirecek hallerden halet-i ruhiye’ yi uzak tutmak gerek.

Tadı damakta çaylarımız olsun, telafisi mümkün hatalarımız, başa taç edilecek muhabbetlerimiz olsun vesselam!