Karaman'da, 12 yıl önce kanser olduğunu öğrenen Fatma Nur Uğur, rahatsızlığıyla zorlu mücadelesinde en büyük moral desteği "terapi atölyesi" dediği Halk Eğitim Merkezi kurslarına devam ederek alıyor.

İki çocuk annesi 55 yaşındaki Uğur, 12 yıl önce göğüs kanseri olduğunu öğrendi. Uzun süre tedavi gören Uğur, tam hastalığı yendiğini düşünürken, geçen yıl kanserli hücrelerin akciğerlerine sıçradığını öğrendi.

Hastalığı süresince Halk Eğitim Merkezinin açtığı el sanatları kurslarına devam eden Uğur, bu kurslardan 40'a yakın sertifika aldı.

Lise mezunu Uğur, AA muhabirine, halk eğitim kurslarıyla 15 sene önce tanıştığını söyledi.

Takı tasarım, giyim, ev tekstili, resim kurslarından 40'a yakın sertifika aldığını belirten Uğur, "Liseden sonra okuyamadım. Bir kızım gıda mühendisi, diğeri öğretmen, oğlum ise üniversite öğrencisi. Boş durmayı hiç sevmem. İçimdeki yeni şeyler öğrenme isteği hiç bitmedi. Kurslar sayesinde devamlı yeni şeyler öğreniyorum." diye konuştu.

"İNŞALLAH BUNU DA YENECEĞİM"

Göğüs kanseri olduğunu öğrendikten sonra, katıldığı kursların kendisi için daha büyük anlam taşımaya başladığını dile getiren Uğur, şöyle devam etti:

"Kanser olduğumu öğrendiğimde çok üzüldüm. Çekilmez bir insan olmuştum. Evde ağlayıp 'Neden ben?' diye isyan ediyordum. Sonra eve kapanacağıma kurslara ağırlık vermeye başladım. Buralarda moralim yerine geldi. Doktorlarıma kurslara gittiğimi söyledim. Onlar da 'Kendini iyi hissediyorsan git, zararı olmaz, faydası olur.' dediler. Dikiş makinesini her çalıştırdığımda, yeni bir şey diktiğimde rahatladım. 2 sene önce göğüs kanserini tamamen yendim. Fakat kanser akciğerlerime sıçramış. Şimdi onun için tedavi görüyorum. İnşallah bunu da yeneceğim."

Uğur, buraları "terapi atölyesi" olarak gördüğünü dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Evimin olduğu yer henüz yeni gelişmekte olan bir mahalle. Çok fazla kurs yok. Açılması için belli bir potansiyelin olması lazım. Eskiden en büyük korkum mahallemizde gidecek kurs olmamasıydı. Şimdi düzenli olarak kurs açılıyor. 4 yıldır ev tekstili kursu var. Her yıl açılsın diye yazın mahallede gezerek, kadınları kursa çağırıyorum. Onları ikna ediyorum. Hafta sonu olduğunda evde zor vakit geçiriyorum. Tedavi için Ankara'ya gittiğimde kursu, buradaki arkadaşlarımı çok özlüyorum."

"EN ÖNEMLİSİ DE TERAPİ OLUYORUM"

Ev tekstilinin geniş bir alan olduğunu anlatan Uğur, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Burada elbiseden perdeye, çantadan pikeye birçok ürünü dikmesini öğreniyoruz. Kullanmadığımız eski bir etek pazar çantası, yastık kılıfı oluyor. Mağazadan bin liraya aldığımız çeyizlik pikeyi 400 liraya mal edebiliyoruz. Ben hediye vermeyi seven biriyim. Eskiden hediyelerimi para ile satın alıyordum. Şimdi kendi ürettiklerimden götürüyorum. Buradan diktiklerimle eşime maddi destek olduğum zamanlar oldu. Kızlarımın çeyizlerini yaptım. En önemlisi de terapi oluyorum. Kursta hastalığımla mücadele ediyorum. Üretiyorum, ürettikçe mücadele gücüm artıyor. Ev hanımlarından isteğim; kendilerini eve hapsetmesinler."

"SORUNLARIMIZI DA PAYLAŞIYORUZ"

Usta öğretici Nilüfer Çetin de Uğur ile 4 yıl önce mahallesine kurs açılması başvurusu için geldiğinde tanıştığını aktardı.

Uğur'un kurstaki en istikrarlı öğrenci olduğuna işaret eden Çetin, "Kursumuzun adını 'terapi atölyesi' koyduk. 25 yaşından 65 yaşına kadar öğrencimiz var. Evlerindeki rutin yaşantılarının dışına çıkıyorlar. Eğitimini bitirip iş yeri açanlar, çevresinden sipariş alıp para kazananlar oluyor. Bir aile gibi olduk. Birbirimize destek oluyoruz. Üretilen işlerin yanında sorunlarımızı da paylaşıyoruz, konuşuyoruz. Fatma Nur da kendini burada rahat hissediyor. Göğüs kanserini yendiğinde çok sevinmiştik. Şimdi tedavisi iyi yönde devam ediyor. İnşallah bunu da yenecek." dedi.