İlk programını 13 Şubat 2021 tarihinde icra ettiğimiz Yunus Emre Okumaları; farklı akademisyen, eğitimci ve araştırmacıların katkısıyla devam ediyor. Yunus Emre sevdalılarının çevrim içi ortamda bir araya geldiği bu programlarda çoğunluğu öğrencilerden oluşan katılımcılar; bugüne kadar Prof. Dr. Turan Karataş, Prof. Dr. Hüseyin Akkaya, Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan ile buluştu. Okumalarda Bizim Yunus’un “Keleci (söz) bilen kişinin yüzünü ak ede bir söz”, “İşitin ey yarenler aşk bir güneşe benzer”, “Bir söz diyeyim sana dinle canın var ise” mısraları ile başlayan şiirleri okunup tahlil edildi. Hüseyin Akkaya’nın iştirak ettiği programda ise hocamız Yunus Emre’nin birçok şiirini seslendirdi, Fuzuli başta olmak üzere Türk edebiyatının seçkin şair ve ozanlarından şiirler okudu. Okumaların beşinci haftasında, yani 10 Nisan Cumartesi gününe rastlayan programda Prof. Dr. Orhan Kemal Tavukçu konuşmacı olarak yer alacak. Divan nüshalarının tenkitli bir neşri üzerinde çalıştığını bildiğimiz Orhan Kemal hocamız, şairin “Hak’tan gelen şerbeti içtik elhamdülillah” başlıklı ilahisini yorumlayacak. Altıncı programda ise araştırmacı yazar Mustafa Özçelik konuşacak. Ülkemizin farklı şehirlerinden eğitimci, dinleyici ve öğrencileri birleştiren program yıl sonuna kadar devam edecek. Katkı veren, dinleyen, takip eden tüm gönül dostlarına, teknik destek sağlayan İl Millî Eğitim Müdürümüze ve ekibine, topluluk başkanı ve üyelerimize, yol arkadaşlarım olan sevgili YUNUFEST ekibine teşekkür ediyorum.

Birkaç gün evvel, Yunus Emre Okumaları’nın üçüncü haftasının konuşmacısı olan kıymetli hocam Prof. Dr. Hüseyin Akkaya’dan, kargo çalışanının hatasıyla önce Karabük’e giden, sonra Sivas’a rücu eden, nihayet menziline ulaşan imzalı bir şiir kitabı aldım. Saygıdeğer hocamın “Türk’ün gözü aldadır.” diyerek kırmızı kalemle yazdığı imza yazısında dile getirdikleri, fakir için medar-ı iftihar olmanın yanı sıra sorumluluğumu hatırlatan bir kayıt mesabesindedir. Yıllardır memleketi olan Sivas’ta Klasik Türk Edebiyatı kürsüsünde dersler veren ve öğrenciler yetiştiren hocamız, güçlü ve zengin bir şiir hafızasına da sahip. Belleğinde binlerce şiir bulunan Sayın Akkaya, hemen her türden ve yüzlerce şairden ezberlediği manzumelerle akademinin yalnızca eğitim öğretimden ibaret bir ortam olmadığını müşahhas hâle getiren nadir şahsiyetlerden biri. Bunun yanında hocamızın herkesçe bilinmeyen fakat mutlaka zikredilmesi gereken bir diğer vasfı daha var: Yıllardır şiirle okuyucu ve inceleyici hüviyetinde hemhâl olan Hüseyin Akkaya, kalemini kâğıtla da buluşturan bir isim. Başkaca söylersek şiiri sadece okumuyor ve/ya tahlil etmiyor, aynı zamanda yazıyor. İşte Aynadan Geçen Şiirler, Hüseyin Akkaya’nın ilk fakat ilk olduğunu hiç hissettirmeyen şiir kitabıdır.

Günlük hayatın vazgeçilmez (süs) eşyalarından biri olan ayna (Aynadan Geçen Şiirler, Hüseyin Akkaya’nın ayna mazmununu esas alarak yazdığı, insanın yeryüzü macerasını özlü bir şekilde işleyen 40 ayrı şiirden oluşuyor. Şiirle, küçük yaşlarda bir demiryolu işçisi olan babasının uzun seferler sonrası Emrah’tan, Sümmani’den, Ruhsati’den ezgili biçimde okuduğu örneklerle tanışan Akkaya (s. 11), o gün bugündür edebiyatın en değerli türüyle olan bağını hiç koparmamış, çocukken kurduğu dostluğu hep ileriye taşımış. Mamafih şiire olan ilgisi her geçen gün artmış, bu heves yazmayı da beraberinde getirmiş. Öğretmenlikten sonra atıldığı akademik hayat bu güçlü arzuya bazı mânialar çıkarsa da aileden tevarüs edilen şiir tutkusu hiç eksilmemiş. “Kendisini bildi bileli yüreğinden gam, gözlerinden nem hiç eksik olmayan” (s. 13) Akkaya, vakti saati gelince hayat aynasından süzülen duygu ve düşüncelerini gönül sayfasında mısralara, şiirlere dönüştürmeye başlamış. Yaklaşık on sene önce eskisinden daha güçlü bir istekle tekrar yazmaya başlamış. Yılların birikimini ve hissiyatını yansıtan ve kendisinin “ilk göz ağrısı” olan Aynadan Geçen Şiirler, bu hayat aynasına düşen izlerden meydana geliyor.

Nisan 2012 ile Temmuz 2019 tarihleri arasında kaleme alınmış 40 şiirin hayat verdiği bu eser, kadim kültürümüzdeki üçlemeye (Üçler, Yediler, Kırklar) uygun şeklinde planlanmış. Kitap, her bölümün içinden seçilmiş bir mısra ile ayrılmış yedi bölümden oluşuyor. “Ta ezelden aşkın aynasıyız biz” mısraı ile başlayan ilk bölümde üç şiir var. Bu bölümün “Tecelli” adını taşıyan ilk şiiri, geleneğimizde olduğu gibi yüce yaradan ile ilgili. “Beni güzelliğine tutulmuş bir ayna say” dizesiyle takdim ettiği ikinci bölümde şiirlerden başka mensur bir metin daha var. Bir tiyatro oyununun sahnelerini andıran kitabın üçüncü perdesi “Puslu aynalarda dağıldı yüzüm”, dördüncüsü “Unutma, aynalardan sükûnetle geçilir”, beşincisi “Aynaları ağartan bir yüzüm olsun Rabbim”, altıncısı “Suret kabul etmeyen aynadır benim adım” sonuncusu ise “Tükendim aynalarda iğreti yaşamaktan” dizeleriyle açılıyor. Çoğu 2019 yılında kaleme alınan şiirlerden bir tanesi serbest vezinle, diğerleri ise heceyledir.

Şiir güzel sanatların bir üyesi olduğu kadar edebiyat biliminin de önemli bir faaliyet alanıdır. Hayli zamandır mesaisini şiirin bu iki yönüne de hasreden Hüseyin Akkaya, hem bir akademisyen hem de bir sanatçı olarak şiir hakkında bazı mülahazalar ortaya koyacak, tezler öne sürecek yetkinliktedir. Nitekim eserin ilk sayfalarında “Bu Kitabın Hikâyesi” başlığıyla verilen bölümdeki bazı açıklamalar, poetika veya karşı çıktığı bazı görüşleri tenkit değerindedir. Burada yazılanlar, yıllardır şiirle meşgul olan bir bilim adamının, aynı zamanda bir şairin şiir, lirik şiir, ölçü gibi edebî meselelerde düşündüklerini ortaya koyması bakımından önemlidir.

Hüseyin Akkaya’nın kendi imkânlarıyla vücut bulan Aynadan Geçen Şiirler, eserin hayat hikâyesiyle mütenasip bir şekilde “Kendim” Yayınlarından çıkmıştır. Günümüzde örneğine pek rastlamadığımız ancak kadim şiirimizde var olan zevki, beğeniyi hissettiren bu mısraların daha geniş kitlelere ulaşması, dahası ders kitaplarına alınması Türk edebiyatı ve eğitim sistemi başta olmak üzere ülkemiz için bir kazanç olacaktır. Mütevazı duruşuyla bilinen hocamızın böyle bir arzusunun olmadığı bir hakikattir. Ancak gönlümüz; bu anlamlı, kıymetli dizelerin belirli kişilerin kütüphanesinde yahut dilinde kalmasına da razı değildir.

Bu yazıyı hocamız Hüseyin Akkaya’nın duasıyla bitirmek isteriz. Dua makamındaki şu manzumeyi, şairin imla tercihine hiç müdahale etmeden güçlü bir “Amin!” sözüyle aktarıyoruz.

Ayna Duâsı

Aynaları ağartan bir yüzüm olsun Rabbim

Gün doğmadan seherin şavkı ile yıkanan

Rengârenk çemberlerden uçarak geçmeliyim

Rûhum bir kuş olmalı Sîmurg’a kanatlanan

Dünyadan dört unsura dâir bende ne varsa

Alıp da karanlığa karışıverse gölgem

Sûretim sır içinde eriyip de kaybolsa

Her baktığım aynada rûhumu görebilsem

Mayıs 2018