Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette Yahudilerin Bazı Özellikleri konusu işlendi. Aktekke Camisinde eda edilen namaz sonrası Hatuniye Medresesine geçildi. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nasseruddin Mazheri’nin sohbetiyle devam etti. Nasseruddin Mazhari Konuşmasında;

Değerli dinleyiciler! Sabahınız hayırlı ve bereketli ola! Sohbetimize bir hadisi şerif ile başlamak istiyoruz. Bu hadis aslında günümüzde yaşamakta olduğumuz durumu özetliyor. Bir gün Hz. Peygamber (a.s) ashabıyla otururken şöyle buyurdu: “Birçok milletlerin (kâfirlerin), yemek tabaklarına üşüşen obur kimseler gibi, sizin üzerinize birbirlerini davet ederek üşüşmeleri yakındır. Birisi şöyle dedi: “Acaba o gün sayımız az mı olacak?” Dedi ki; Hayır! Bilakis siz o gün çok olacaksınız. Fakat siz, selin sürüklediği çerçöp gibi olacaksınız. Allah düşmanlarınızın göğsünden sizin korkunuzu çıkaracak ve sizin kalbinize de “vehn” atacaktır. Birisi dedi ki; “Vehn nedir, ey Allah’ın Rasulü?” Dedi ki; Dünyayı sevmek ve ölümü kerih (çirkin) görmektir. [Ebu Davud, 3745]) sahabe şaşırıyorlar… çünkü her zalimi mağlup etmişler karşılarında kimse duramıyor. Ondan garipsiyorlar. “Sayımızın azlığından dolayı mı ya Resulallah!” diye soruyorlar. Onlar kim oluyor da bize galebe çalıyor diye bir türlü kabullenemiyorlar bu sözü. Müslümanların sayısı bilirsiniz bir buçuk milyara ulaşmıştır. Ama buna rağmen birkaç milyon Yahudi Müslümanlara musallat olmuş durumdalar. Kâbe ve Mescidi Nebevi den sonra en şerefli ve kutsal mekânı işgal etmişler. Yeryüzünde ikinci mescidi işgal etmişler. Yeryüzünde ilk mescit Kabe ikincisi de Kudüs’tür. Kâbe’yi bildiğiniz üzere Hz. İbrahim (a.s) bina etmiştir. Kudüs’ü ise İbrahim (a.s)’ın torunu olan Yakup (a.s) bina etmiştir. Ebu zer (r.a) Hz. Peygamber’e yeryüzünde inşa edilen ilk mescit hakkında soru sorduğunda Hz. Peygamber (s.a) Kabe olduğunu belirtmiştir. Sonra hangisi diye sorduğunda Mescid’i Aksa cevabını almıştır. Aralarında kaç sene var diye sorduğunda da kırk yıl diye cevap almıştır. İşte bu kırk sene de İshak (as) sonrasında da Yakup (a.s) gelmiştir. Acaba onlar güçlerinden dolayı mı buna başarmışlar? Asla böyle değil. Güçlerinden dolayı değildir. Peki nedir? Hz. Peygamber’in ifade ettiği gibi: Allah (cc) heybetinizi onların kalbinden çıkaracaktır, olmuştur. Onlar durumumuz görünce böyle Müslümanlardan korkmama kanaatine varmışlar. Bunlardan bir şey çıkmaz, bir şey yapamazlar. Ne yaparsak bir şey olmaz diye bir kanaat sahibi olmuşlar. Kısacası Müslümanları adam yerine koymuyorlar. Nerde o heybet? Nerde o eski şefkat ve birlik? Allah’ın imtihanları çeşit çeşittir. Bir imtihanın Kudüs olduğu kesin. Kudüs meselesi de elbette miraç hadisesi gibi samimi Müslümanlar ile samimi olmayanlar birbirinde ayırmak için bir imtihandır. Kudüs meselesi iyice kızıştığında İslam dünyasının her tarafında bir kesim insanlar sosyal medya üzerinden Yahudileri sevindirecek tutumlar sergilediler. Bize ne, bu Arapların iç meselesi vesaire gibi şuursuzca paylaşımlara şahit olduk. Düşmanların da zaten isteği bu yöndedir. Bunlar karşılıksız kölelerdir. Kefereyi sevindiren sözler söylemek bir Müslümanın karakterine asla uymaz. Çünkü Allah cc Müslümanların özelliklerini sayarken şöyle buyuruyor: “Müslümanlar o kimselerdir ki onlara bir haksızlık yapıldığı zaman onu gidermek için yardımlaşırlar”. Kudüs meselesi bütün âlemi İslam’ı ilgilendiriyor tabi ki. Ama Türkiye’yi daha fazla ilgilendiren bir meseledir. Çünkü İslami yönünün yanı sıra Kudüs’te Türkiye’nin tarihi ve kültürel yönü de ağır basıyor. Çünkü bir zamanlar Osmanlı devleti Kudüs’ün sorumlusu idi. Osmanlı emaneti sayılır. Bilindiği üzere sultan Abdülhamid bu kutlu mekanı canı saltanatı pahasına düşmanlara karşı korudu. Kur’an kerimin birçok yerinde Yahudilerin özellikleri zikredilmektedir. Bu özelliklerin bizi yakından ilgilendirdiğinden burada kısa da olsa bazılarına temas edeceğiz. Yahudilerle geçmişimizi bilmezsek günümüzde olan olayları asla doğru bir şekilde anlayamayız. Dünya da belki her şey değişebilir ama bir gerçek var ki o asla değişemez. Nedir o? Yahudilerin Müslümanlara karşı olan kin ve nefreti. Şimdi Kur’an ışığında onların bazı belirgin özelliklerinden bahsedeceğiz.

  1. İnançlarına asla sadık değiller: Kur’an’da bu mesele çok açık ve net bir şekilde geçiyor. Yahudiler Uhud savaşından sonra Mekkeli müşriklere gidip onlara şöyle dediler: Muhammed’in size Bedir’de ne yaptı çok iyi biliriz. Uhud savaşında da sizin yaptığınızı biliriz. Ama şimdi ise biz içerden siz de dışarıdan ona karşı savaş açalım. Siz dışarıdan saldırırsanız biz içerden size yardım edeceğiz. Mekke müşrikleri dediler ki bundan önce biz size bir soru soracağız. Siz ehli kitapsınız, gerçekleri bilirsiniz. Acaba biz mi hak inancına sahibiz yoksa Muhammed mi? Yahudiler dediler ki: tabi ki siz. Delil istiyor musunuz? Gidip müşriklerin putlarına secde ettiler. Bunun üzerine Allah (c.c) şöyle bir ayet indi: “Görmez misin, kendilerine kitaptan bir pay verilenler, puta, şeytan'a inanırlar da kâfirler için bunlar derler, inananlara nispetle daha doğru yolda.”
  2.  Korkaklık: Bu konuda Haşir süresinde geçiyor: “Onların, hepsi birden sizinle savaşmazlar, ancak müstahkem yerler de yahut da surların ardında çarpışırlar; onların gücü kuvveti, aralarında çetindir, onları bir topluluk sanırsın ama gönülleri dağınıktır, ayrı ayrıdır; bu da akıl etmez bir topluluk olmalarındandır”. Filistinli çocuklara karşı ne kadar tedbirli ve korkak davrandıklarını hepimiz biliyoruz, görüyoruz. Bir çocuğu onlarca asker sürükleye sürükleye götürüyorlar. Filistinli çocuklar da onların korkak olduklarını iyi biliyorlar ki onlara karşı bir taş veya bir sopa ile duruyorlar.
  3. En zor anlarda ihanet etmek: Hendek savaşından sonraki olayı zaten bilirsiniz. Müslümanların en zor anında anlaşmayı bozup Müslümanları yalnız bırakmışlardır. Sonunda da ihanetlerinin cezasını çekmişlerdir. Şimdi de en zor zamanlarda Müslümanları arkadan hançer vuran onlardır her yerde.
  4. Müslümanların en şiddetli düşmanlarıdırlar: bu düşmanlık onların asli bir özellik haline gelmiştir. Onların ruhunda huyunda bu düşmanlık yer etmiştir. Dolayısıyla akil insan onlarlar dostluk kuracağım, onları değiştireceğim diye asla kendini yormaz. Allah’a ve Peygamber’e inanan kimse kalbinden inanır ki bunlar bize asla dost olamazlar. Onların dostluk iddialarına da kanmaz aklı başında inançlı bir insan. Çünkü Allah cc ayette tekit edatını geniş zaman kipinde kullanmıştır. Yani asla, katiyen, kesinlikle size dost olmazlar, şeklinde bizi uyarmıştır. Eğer biz Allah (c.c)’ın bu ayetlerine kalbimizle inanıyorsak o zaman onlara karşı dikkatli olmalıyız değil, onlara karşı dikkatli olmak zorundayız. Bu günlerde gördüğünüz gibi Yahudiler Hıristiyanlarla birleşip Müslümanlara musallat olmuşlardır. Kendi aralarında ne kadar anlaşmazlıkları olsa da Müslümanlara karşı tek yürek oluyorlar. Yaşanan olaylar ışığında hepimiz şahidiz. Onun için Hz. Peygamber ( s.a) buyurur ki: “Küfür tek millettir”. 5- Alay etmek: bu da onların alçak tabiatlarından kaynaklanır. Güçlü ruh ve seciyeye sahip olan toplum asla kimseyi alay konusu etmez. Alay etmek alçak insanların işidir. Kendini hakir ve hor gören insanların yaptığı bir ruh halidir. Yahudiler yeryüzündeki en şerefli insan olan Hz. Peygamber (s.a)’e bile dalga geçerlerdi. Defalarca kainatın efendisine dilleriyle alay geçmişlerdir. Bir seferinde de Hz. Aişe (r.a) onların bu yüzsüzlüğüne şahit olmuş ve onlara sert bir şekilde tepki vermiştir. Onların reislerinden olan Ka’b b. Eşref şiirleri vasıtasıyla Ensar kadınlara bile dil uzatmış ve böylece ölümü hakketmiştir.
  5.  Menfaat için her şey yaparlar: her türlü tuzağı maddi çıkarları için yaparlar. Hedeflerine ulaşmak için onlar nezdinde her türlü vesile mubahtır. Onları takip eden ve onların izinde yürüyen insanlar da maddi çıkarları için her türlü vesileyi mubah sayarlar.
  6. Nifak sokmak: insanlar arasında nifak sokmayı çok iyi bilirler. Her hedefe ulaşmak için her türlü yolu denerler. Medine de muhacir ve Ensar arasında kardeşlik anlaşmasını bir türlü çekemeyen Yahudiler onların aralarını bozmak için her türlü yola başvuruyorlar. Onlar arasında geçen cahiliye dönemindeki savaşların serüvenlerini dile getirip onları birbirine defalarca kışkırtmışlardır. Münafıkların başı Abdullah b. Ebu b. Selul onlarla her zaman irtibat halindeydi bilirsiniz. İslam kalelerini her zaman içten fethetmeye çalışmışlardır. Mesela birkaç devleti İran’dan o kadar korkutmuşlar ki onlar İsrail’in kucağında oturmuşlar. Müslümanları birbirinden korkutup milyarlarca silah satmışlar tarih boyunca. Suudi’yi Katar’dan, Yemen’den korkuttular; böylece iki tarafa da Silah sattılar, Katarı Suudi, Mısır, Birleşik Emirliklerinden korkuttular, neticesinde her iki tarafa da silah sattılar. Yine daha önce Suudi’yi Saddam’dan korkuttular, yine silah sattılar, Saddam bitince Suudi’yi İran’dan korkuttular ve hala korkutmaya devam ediyorlar. O kadar ki artık İran’dan korkma meselesi İsrail’i geçmiştir Arap ülkelerinde. İşte en sonda onların İslam İşbirliği teşkilatına bile yüksek makamların katılmamaları bu korkutmanın en çarpıcı örneklerindendir. Pakistan’ı Hindistan’dan hatta Afganistan’dan korkuttular ve hala da korkutuyorlar. Afganistan’ı da Pakistan’dan korkutuyorlar. Hala bu iki Müslüman ülke niye birbirine bu kadar düşman olduklarını kimse çözmüş değildir. Eskiden bilirsiniz Türkleri Araplardan, Arapları da Türklerden korkutup birbirine düşürdüler. Hatta bu Müslüman iki millet onlarca yıl birbirinden kopuk yaşadı, birbirine yabancı kaldı. Hatta millet olarak bile birbirinden nefret etmeye başlamışlardı bir zamanlar. Millet köpeklerine Arap ismi verdi. Salt ırkçılığa çağırıp Müslüman milletleri birbirine düşüren kimseler yok muydu her iki millette? Tabi ki vardı. Ama bu bütün Arapların veya bütün Türklerin birbirine ihanet ettiklerinin anlamına asla gelmez. Arapların gözünde yakın zamana kadar Türklerin Müslüman olmadığını ve Türkiye’de İslamiyet’ten bir şeyin bulunmadığını söylerlerdi. Türk milletinin kulağına da Arapların hepsinin hain olduğunu söylediler. Gördüğümüz bu iki Müslüman milletin birbirine karşı sempati, birbirini daha iyi tanıması ve sevmesi çok yakın zamana meselesidir. İslam toplumu içerisinden kendilerine her zaman hizmet eden insanlar seçmişlerdir. Hindistan’dan Afrika’ya Afganistan’dan Türkiye’ye kadar onların lehine çalışan insanlar her zaman var ola gelmiştir maalesef. Onların en çok korktukları şey Müslümanların uyanışıdır. İslam işbirliği teşkilatının toplanmasını onlar hayal bile etmezlerdi. Oradan çıkan kararlar ve ses getiren bazı maddeler onların uykusunu kaçırmış durumdadır. İslam dünyasından gelen bazı cesur liderlerin pozisyonu sözde bile olsa etkilerini göstermiştir. Yahudilerin özellikleri çok olduğundan burada zaman darlığından dolayı bu kadar ile yetinip sözümü Kur’an’da onlar hakkında geçen bir ayeti kerime ile bitirmek isterim. Allah (c.c) buyurur ki: “Öyle bir mabuttur ki kitap ehlinden kâfir olanları, ilk defa toplanmaları için ülkelerinden çıkardı; siz, onların çıkacaklarını hiç sanmazdınız, onlar da şüphesiz ki kaleleri, kendilerini Allah'tan korur sanırlardı. Derken Allah, onların hesaplamadıkları yerden gelip çattı da yüreklerine dehşetli bir korku düşürdü, evlerini, kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkmadalar, artık ibret alın ey can gözü açık olanlar.”

Program yapılan dua ile sona erdi.