Kaya açıklamasında;

“Dünyadaki en önemli değer, emek vermektir; çünkü yaşamak demek, emek demektir.”

Emeğin değerini korumak, dayanışmanın gücünü artırmak, ekmeğimizi çoğaltmak ve hakça paylaşmak için kurucumuz Mehmet Akif İnan’ın önderliğinde başlayan “soylu mücadelemizi” yeni ufuklara taşıyan Memur-Sen’li dava arkadaşlarımızın, kamu görevlilerimizin, işçilerimizin, işsizlerimizin ve tüm emeklilerimizin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutluyoruz.

Virüsün insana, hayata ve imkânlara dair olumsuz etkilerini en aza indirmek için hayatları pahasına görev yapan, mücadele eden başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere herkese şükranlarımızı sunuyor, vefat edenleri rahmetle anıyoruz.

Evrensel bir umutla yüreğimizin dolduğu, insan emeğinin oruçla bir kez daha kutsandığı, bereketin yağmur gibi üzerimize yağdığı bu mübarek günde, tüm İslam âleminin Ramazan ayını ve yarın kavuşacağımız Ramazan Bayramı’nı şimdiden tebrik ediyoruz.

Üretimin vazgeçilmez bileşeni insan ve onun emeğidir. İnsana dair olanı en değerli gören medeniyet kültürünün fertleri olarak, insan emeğinin, hakkının ve onurunun yok sayılmasının demokrasinin, özgürlüklerin, hukukun, ekonominin ve devletin yok sayılması demek olduğu bilincinde olan, insanı ve emeği nesneleştiren, alın terini değersizleştiren hiçbir anlayışı kabul etmiyoruz.

Emeğin sermayeden güçlü olduğunu yineliyor, insan onuruna saldıran emperyalist düşkünlüğe, insani değerleri ayaklar altına alan kapitalist düzene, insanı ve onun emeğini ötekileştiren iktisadi düşüncelere son vermek için inançla ve dirençle soylu mücadelemizi sürdürüyoruz.

Sermayeyi değil, kamu görevlilerinin ve işçilerinin refahını esas alan, sömürüye karşı kamu görevlilerinin ve çalışanların haklarını koruyan, büyüme ve refahını çalışanlarıyla paylaşan ve onların yararını önemseyen toplumsal düzenin öncelenmesini istiyoruz.

Dünyanın birçok yerinde sendikal hakların doğrudan yasaklar, kısıtlamalar, şiddet ve yıldırma yoluyla ihlal edilmeye devam edildiği bu süreçte, sendikal haklara yönelik bu saldırıların evrensel demokrasiye, emeğin güçlenmesine ve bunun neticesinde toplumsal kalkınmaya yönelik birer saldırı olduğu idrakiyle karşı duruyoruz.

İstikrarlı ekonomik büyümeyi, çevresel duyarlılığı, sosyal adaleti ve hukukun üstünlüğünü uyumlu bir şekilde birleştirmeyi başarabilen, gelecek nesillerin refahını da gözeterek istihdam yaratan, yoksulluğu azaltan ve adil gelir dağılımını sağlayan sürdürülebilir kalkınmayı önemsiyoruz, önceliyoruz.

Dünyanın neresinde olursa olsun, kim olduğuna, kimden yana olduğuna bakmaksızın açlık çekenlerin, açıkta olanların ve zulüm görenlerin ayağa kalkması için onlara hep birlikte el uzatalım diyoruz.

Filistin’den Doğu Türkistanlı Müslüman Uygurlara, Suriye’den Arakanlı Rohingya Müslümanlarına, Keşmir’e, Mısır’a, Yemen’e kadar dünyanın farklı bölgelerinde ve ülkelerinde insanlığı yok eden, insanları katleden zalimlerin karşısında duruyoruz.

Tüm insanlığı; dünyayı kaosa, savaşa sürükleyenlerin, sömürüden geçinenlerin, şiddet yoluyla güç elde etmeye çalışanların karşısında durmaya, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş dâhil olmak üzere tüm savaşların son bulması için birlik olmaya, savaştan etkilenen masum ve mazlum sığınmacıların evlerine dönebilmesi için kalıcı barış ikliminin sağlanmasına katkı sunmaya çağırıyoruz.

İslam Dini’ni hedef alan, Müslümanlara karşı öfke ve nefreti artırmaya yönelik “islamofobik” eylemleri gerçekleştiren anlayışı ve insanlık suçunu oluşturan bu ırkçı saldırıları kınıyoruz.

Terörü destekleyenlere, terörden medet umanlara karşı tavizsiz tutumumuzdan vazgeçmeyerek, ülkemizin her karış toprağında huzurun ve refahın hâkim olması için sürdürülen mücadeleyi ve kararlılığı sarsılmaz bir biçimde destekliyoruz.

İnsana yakışır iş ve çalışma koşullarının oluşturulması amacıyla Avrupa Sosyal Şartı’na konulan çekincelerin kaldırılmasını, ILO’nun Toplu Pazarlık Sözleşmesi, Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Sözleşme gibi henüz onaylanmayan sözleşmelerinin ülkemizce bir an önce onaylanmasını bekliyoruz.

Saygın iş ve insan onuruna yakışır ücret için iş güvencemize saygı duyulmasını, güvencesiz kamu görevlisi ayıbının son bulmasını, her siyasi tablo değiştiğinde kamu görevlilerinin ekmekleriyle oynanmamasını, baskıya, mobbinge ve sürgünlere maruz kalmamaları için bütün kamu görevlilerinin kadroyla buluşmasını istiyor, emekçi kardeşlerimize verilen ‘namus sözleri’ni unutmadığımızı bir kez daha hatırlatıyoruz.

İnsan aklını değersizleştiren yapay zekâ söylem ve çabalarına sessiz kalmayacağımızı duyuruyor, endüstri 4.0 veya 5.0 gibi kavramlar üreterek emeğin gereksiz olduğunu iddia edenlere karşı çalışma alanlarımızı terk etmiyoruz.

Millî iradeye yönelen vesayetin her türlüsüne karşı olmaktan vazgeçmiyor; ihanete, işgale ve darbe girişimlerine karşı her an hazır olduğumuzu güçlü bir sesle tekrarlıyoruz.

“Özgür birey, demokratik devlet, sivil toplum” hedefiyle bizi biz yapan değerlerin ışığında, insan onurunu esas alan, vesayete kapılarını kapatan, özgürlükçü, sivil, demokratik sosyal hukuk devletini gerçek anlamıyla hayata geçiren, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, din ve vicdan özgürlüğü ile düşünce ve kanaat hürriyetini “insanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışıyla kullanabilmeyi mümkün kılan, kamu görevlilerinin iş güvencesini koruyan, grev ve siyaset hakkını teminat altına alan, yeni anayasanın yapımı için beklenmesin diyoruz.

Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası sürecinde sorumluluk almayı millî bir görev kabul eden ülkemizin en büyük Konfederasyonu Memur-Sen olarak;

Yüksek enflasyonun bitmesini, ekonomik krizlerin sona ermesini, maaşların yükselmesini, alım gücünün değerlenmesini, kamu görevlileri ve emekçilerimizin rahat bir nefes almasını istiyoruz.

Vaat olmaktan çıkarttığımız ek göstergelerin; adil, hakkaniyetli, kariyer ve liyakat odaklı, bütüncül bir bakış açısıyla kamu görevlilerinin tamamını kapsayacak şekilde sonuçlanması gerekliliğini ifade ediyoruz.

Yerel seçimlerde yönetimi el değişen belediyelerde görevine son verilen personelin görevlerine iade edilmesini, boştan geçen sürelerinin telafi edilmesini, gelir kayıplarının da tazmin edilmesini bekliyoruz.

Sözleşmeli istihdamın tarih olmasını, emek kıyımının son bulmasını, tek istihdamın kadrolu ve güvenceli olmasını bekliyor ve süreci takip ediyoruz.

4688 sayılı Kanun’un; kapsamı, tarafları, süresi, işleyişi ve grevsiz toplu pazarlık anlayışıyla sürdürülebilir olmadığının görülmesini, mevcut toplu sözleşme sisteminin taraflar arası eşitliğe, uluslararası norm ve kararlara, evrensel ilkelere uygun hale getirilmesini, büyük Türkiye idealiyle uyuşmayan örgütlenmenin önündeki yasakların kaldırılarak grev hakkının kamu görevlilerine tanınmasını istiyoruz.

Kurum İdari Kurulu ve Kamu Personeli Danışma Kurulu gibi sosyal diyalog mekanizmalarının, çözüm üretme noktasında daha işlevsel hale getirilmesini, paydaşlık süreçlerinin daha etkin kullanılmasını bekliyoruz.

Ekonomik ve Sosyal Konsey gibi katılımcı demokrasi seçeneklerinin artırılmasını, mevzuatına uygun bir şekilde toplanmasını önemle ifade ediyoruz.

Kadın kamu görevlilerimizin çalışma hayatında desteklenmesini, annelik haklarının korunmasını, doğum sonrası yarım zamanlı çalışma hakkına ilişkin yönetsel düzenlemenin gerçekleştirilmesini, kreş ihtiyacının karşılanmasını, kadına yönelik şiddetin engellenmesini ve kadın kamu görevlilerinin yönetim görevlerinde daha fazla yer almasını önemsiyoruz.

Emeklilerin bayram ikramiyelerinin artırılması, eş ve çocuk yardımından faydalandırılması; engelli kamu görevlilerimizin mali haklarında iyileştirme yapılması, emeklilik haklarında düzenleme ve çalışma şartlarında pozitif ayırımcılık yapılması gerektiğini vurguluyoruz.

Ek ödemelerin; sadece çalışırken değil emekli olduktan sonra da emekli ikramiyesine ve emekli maaşına yansıtılması gerektiğini belirtiyoruz.

Kamu görevlilerinin siyaset yasağı kaldırılmalı, anayasal hakların kullanımı teminat altına alınmalı, kılık-kıyafet dayatması son bulmalı, darbeci anayasanın kamu görevlileri üzerinde bıraktığı kalıntılar temizlenmelidir diyoruz.

Zam ve tazminatların günün koşullarına uygun hale getirilmesini, evlenme yardımı ve bayram ikramiyelerinin kamu görevlilerine de ödenmesini talep ediyoruz.

Kadrosuz usta öğreticilerin, ek ders karşılığı görev yapanların, vekil ebe-hemşirelerin, vekil imamların, üniversiteli işçilerin, kamu dışı aile sağlığı çalışanlarının bilgi, birikim ve tecrübelerinin görülmesini, kamunun ucuz işçilik yerine kadrolu istihdam ile kaliteli kamu hizmetini esas almasını istiyoruz.

İzinler iş günü esasıyla kullanılmalı, fiili hizmet zammının kapsamı genişletilmeli, yardımcı hizmetler sınıfı ve İHS personel sistemi kaldırılmalı, personeli durumuna uygun sınıfa aktarılmalıdır diyoruz.

Görevde yükselme ve unvan değişikliğinde engellerin kalkmasını, kariyer ve liyakat esaslı olmasını, kadro-derece sınırlamasının son bulmasını, 4/B’ye geçirilen 4/C’li personelin zorunlu emekliliğinin kaldırılmasını bekliyoruz.

Yetkili sendika olmanın hakkı teslim edilmeli, dayanışma aidatı uygulamasına geçilmeli, adaletin tesisi bakımından toplu sözleşme hükümleri eşit değil adil uygulanmalı diyoruz.

Adil, sosyal, demokratik ve hukuk devleti olmanın; emeği kollamaktan, ekmeği korumaktan, iş ve ücret güvencesini sağlamaktan, alın terinin ve akıl terinin karşılığını tam anlamıyla vermekten geçeceğini belirtiyoruz.

Başta kamu görevlilerimiz olmak üzere tüm çalışanlarımıza daha fazla refah, ülkemize daha fazla huzur, daha fazla demokrasi ve özgürlük; milletimize daha derin bir kardeşlik ve dünya mazlumlarına daha çok destek için sendikacılık yapmaya devam edeceğiz.

Yaşasın bayramımız, yaşasın emek ve dayanışma günümüz, yaşasın örgütlü gücümüz, yaşasın 1 Mayıs...” dedi.