(Köyümüzdeki Adi ile AŞIKLAR ÖRENİ TEKKE)

"Elif okuduk ötürü, Nazar eyledik götürü

Yaratılanı hoş gördük, Yaratandan ötürü"

Otomobilimiz silikçe bir tepenin üstünde, gayri muntazam taşlarla yapılmış, genişçe bir sahayı kaplayan bir yapının önünde durdu. Burası bir dam altında mescit, zikir yeri, ahır, misafirhane ve derviş hücrelerini toplayan bir tekke (zaviye). Tekkenin umumi kapısı Türk yapı geleneğine göre doğuya açılıyor. Mescidin sağındaki ve solundaki kanatlar kısmen yıkılmıştı. Tekkenin sağındaki harapça bir yerde 'Çatal Direk denilen, arasından geçenlerin günahlarının döküleceğine inanılan bir ağaç var. Günahkarların teması ile ağaç cam gibi parlamıştı. Biz yapıyı incelerken yanımıza iki Türkmen kadını geldi. Buraya (Aşık Öreni-Tekke) dendiğini söylediler.

Tepenin doğu tarafında; üç ağıl ve gözün alabildiğine uzanan on dönüm tahmin ettiğimiz bir kabristan vardı. Kabristanın büyüklüğü; bize buranın vak tiyle kalabalık bir meskün yer olduğunu söylüyordu. Biz tekkeyi incelerken Yeşildereli Hatice Yiğit: "Gelmişken buradaki yatır İsmail Hacı'nın türbesini de ziyaret edin!" dedi.

Senelerden beri aradığım Horasanlı Ismail Hacı'nın köyünü, türbesini ve zaviyesini bulmanın sevinci içinde türbeye geldik. Türbenin kubbesi yıkılmıştı ama kapısının Söğe taşları ile taş sanduka ayaktaydı. Kadınlar bize bunların Buhara'dan geldiğini söylediler. İsmail Hacı'nın efsanevi bir menkıbesini de şöyle anlattılar.

İsmail Hacının ağası Hacca gitmiş. Bir gün anası saç üzerinde "Bişi" denilen katmere benzeyen bir yemek yapmış, yemişler. İsmail Hacı; "Ana!" demiş "ağam da olsa, yeseydi." Anası İsmail’in doymadığını sanmış bir sahana Bişi koymuş, bir bohçaya sarmış. "İsmail" demiş. "Bunu da koyunları otlatırken yersin." İsmail Allah'ın ergin kulu imiş. Mekke'ye gitmiş. Kabe'yi tavaf eden ağasına Bişi'yi vermiş. "Ağa!" demiş, "Koyunların başında kimse yok, ben gideyim, sen Hacdan dönerken sahanı getirirsin". Ağası Hacdan dönerken karşılayanlar arasındaki İsmail'i göstererek: "Hacı ben değilim. İsmail Hacıdır" demiş.

Yukandaki satırlar bölgemizin büyük yazarlarından araştırmacı yazar rahmetli ibrahim Hakka Konyalının bir dergide "Yunus Emre'nin Mezan Nerede adındaki yazının ilk bölümünden alınmıştır.

Yazar devamla; Osmanlı kanunlarına göre, her 25 yılda yurtta umumizım yapılırdı. Bunu padişahın en güvenilir adamları yapardı. Bu yazımlarda, kiflar, mülkler timar ve köprüler ormanlar, madenler, kayıt altına alınır, iki nüsha hazırlanan bu defterlerden birisi İstanbul'daki Defterhane emanetine, dióeri de Padişahın saraydaki defterhane hazinesinde saklanır, anahtarı sadrazamın mührüyle mühürlenip, saklanırdı.

İşte o yıllarda tutulup şimdilerde ise; Ankara Kadim Kayıtlar Arşivinde Karaman Eyaleti vakıflarını yazan bir il yazısı defterinin (Larende Vakıflan) bolo münde 39.B yaprağında şu başlığı okuyoruz: "Vakf- zaviye-i Yunus Emre Ibni Ismail-Meşhur Bi Kirişçi Baba Der Larende".

Yunus Emre'nin babasının adının İsmail, Kirişçi Baba diye meşhur olduğu zaviyenin de Darende'de bulunduğu belirtilmiştir. İbare, Arap kaidelerine göre yazıldığı için Kirişçi (Baba) Zaviyesi değil, vakfın şöhretini göstermektedir.

İkinci olarak: Yunus Emre'nin bir ergin kişi ve aziz olan dedesi İsmail Hacı dervişleri ile birlikte Horasandan gelmiş, Karaman Eyaletinin Larende Kasabası civarında, kendi adı ile anılan (İsmail Hacı köyüne) yerleşmiştir. Başvekalet arşivinde, 63 numarada kayıtlı H.924, M.1518 yılında Yavuz adına tutulan il yazıcı defterinde bu geliş ve yerleşiş şöyle anlatılmıştır. "Cemaatin dervişleri ile diyan Horasandan gelmiş aziz imiş. Bunda tevattun etmiş" denilmektedir.

Yazar; "Karaman’da bütün araştırmalarıma rağmen İsmail Hacı Köyünü bilen yoktu. Ben bu köyü 01 Haziran 1965 günü Karaman'ın 29 kilometre doğusunda ve İbrala'ya 7 kilometre uzaklıkta buldum" der ve yukarıda yazıldığı gibi, tekkeye ilk gelişini anlatırken devamla Yavuz Sultan Selim'in Karaman eyaletinin mal ve mülklerini yazdanken; Yunus Emre Vakfına ait olanların bulunduğu adı geçen 63 numaralı belgeden kopya ettiği Vesikayı Tekke-yani İsmail Hacı köyünde açıp okuduğunda: Yunus Emre'nin Karamanoğlu'ndan ve oğlunun şehzadeden tapu ile aldığı yerler sıralanırken geçen o özel adları okumaya başladım.

Aşık Oreni'nde ve yakınında akarsu yoktur. Buralarda koyun yetiştirildiği için kuyuya, suvata, peynir, yoğurt ve yağlanını muhafazası içinde obruğa çok ihtiyaç vardır. Tekkenin hemen eteğinde İsmail Hacının obruğu vardır. Ağzı kuyu gibi, içi çok geniştir der. Vesikada adları bizlere kadar değişmeden gelen kuyularda Öksüz Ömer, Merdivenli, Inli ve Ulu kuyulardır ki, bunlardan bazıları artık kullanılmaz haldedir.

Yunus Emre neslinin koyunları suladıkları yaşlı ve büyük ağaçların göl gelediği Ulu Kuyunun başında koyunlar sulanıyordu. Merdivenli kuyudan ise; hem kova ile hem de yandan merdivenle inilen kemerli kısmı vardır. Ab-i Hayat gibi tatlı ve soğuk sularından kana kana içtik. Vesikada İsmail Hacının suvatları olarak; Kulacık, Kızık ve Dikicik Köyleri hala adları ile yaşıyor.

Yazar oradan İbrala'ya geldiğini, Nahiye Müdürünün, Muhtarının ve kalabalık bir halk topluluğunun bize; İsmail Hacı Köyü- Tekke halkının üst üste gelen yedi yıllık bir kuraklıktan sonra dağıldığını, İsmail Hacı evlatlarının dervişlerinin Karaman'a, köyümüz İbrala'ya ve yakın köylere göç ettiklerini, Tekke'nin; günümüzden 45 yıl evveline kadar, İsmail Hacının neslinden gelen Dede Musa adındaki Mütevellisi ile ayakta ve faaliyette olduğunu, Karamanlı hacılarının burada karşılandıklarını söyleyip, Şeyh Dede Musa'nın beratlarını getirdiler, torunlarını, akrabalarını gösterdiler.

Horasandan gelen bu aziz dedenin adı İsmail, bunun büyük oğlunun adı Musa Paşa, Yunus Emre'nin ise hem babasının ve hem de oğlunun adı İsmail'dir. İşte bu sebeple ad koyma geleneğine uyularak, köyde Musa ve İsmail adı pek çoktu. Aşık Oreni Tekke'nin son şeyhinin adının da o gelenekten dolayı Dede Musa olduğunu anladık.

Kocaman bir şehrin kabristanı gibi büyük olan kabristanını gezerken, kitabeli dört mezar taşı buldum. Bunlar Yunus Emre evlatlarının ve akrabalarının adlarını bizlere kadar taşıyan çok kıymetli birer bergüzarlar idi. Büyük şairin de desinin türbesinin ve tarihi tekkenin tamir edilmesi gerekir.

Miladi 1648 yıllarında Karaman'a gelen Evliya Çelebi; burada Kirişçi Baba Camisini görmüş ve Yunus Emre hazretlerinin burada gömülü olduğunu yazmıştır ki, ünlü seyyahımız muhtelif tarihçilerin il yazısı defterlerinden; Yunus Emre'nin Karamanlı olduğu bilgisini perçinlemiştir.

Hemşerimiz rahmetli üstat İbrahim Hakkı Konyalı son olarak bu konuda: "Büyük Türk şairi, İslam'ın istediği çapta ilahi bir ergin olan Yunus Ermenin Karamanlı olduğu hakkında bulduğumuz belgelerin sayısı yüzleri aşmıştır" dedik ten sonra; "bu belgeler padişah saraylarında saklı ve Kur'an ayetleri gibi sağ lamdır" der.

Geçen günlerde kaybettiğimiz Karaman’ımızın son araştırmacı yazarı rahmetli Talat Duru'da; "Belgeleri ile Yunus Emre" adındaki kitabı ile yukarıdaki il yazısı belgeleriyle birlikte bazı ek belgeleri de ilave ettiği gibi, Karaman’da kurduğu vakıflar hakkında bilgi verirken; Mübadeleden önce Karaman'da Ahi Osman Mahallesinde bir sokakta; Ermenilerin, cezaevi yakınındaki bir sokakta da Rumların yaşadıklarını, o yıllarda hala faaliyette olan Kirişçi Baba Vakfının; günde üç öğün verilen yemeklerinden, Müslümanlarla, Ermeniler ve Rumların da, ayni sofralarda, birlikte yemek yedikten sonra yapılan dualara katılarak, el kaldırıp amin dediklerini yazar.

Yunus Emre Konya Selçuklularının ve bütün şarkın ilim merkezi olan Konya'da okumuş ve yetişmiştir. O vakit Larende'nin de Selçukluların ileri bir kültür merkezi olduğuna hiç şüphe yoktur. Karamanda yine kendi adını taşıyan tekkesinde bir taraftan şeyhlik yaparak, diğer taraftan da, vakıflar kurmuş, mal ve mülklerini bu vakıflar aracılığı ile insanların hizmetine sunmuştur.

Yunus Ermeye ait bildiğim ve bize kadar gelen vakıflarından biri de, benim küçükken hala çalışırken gördüğüm, şimdi ise baraj içinde kalan, Cemel değir meniydi. Köy içinde Karşı Değirmen arkının da, vakıf arkı olduğunu işitmiştim ama bu vakfın kimlere ait olduğunu bilmiyorum.

Çocukluğumda kendi harmanımız olmadığından kışın birkaç hayvanımız için babamın Tekke ve oraya yakın mendik, Kınık gibi mevkilerde harmanlan olan arkadaşlarından saman almaya giderdim. Buralar aynı zamanda o yıllar koyunu çok olan köyümüz halkınca Döllük ve Yayla olarak ta kullanılırdı.

Köyde Tekkeyi ve İsmail Hacı Menkıbesini duymayan yoktur. İşte o çocuk yaşlarda bile, bilhassa Tekkeye vardığımda; o menkıbe aklıma gelir, hele orada bulunan kocaman mezarlıkları gördüğümde; duygulanır, içimde buruk acılar duyardım.

Yunus Emre bir insan dostudur. İnsanları sevmiş, hoşgörülü olmayı, kusur lan bağışlayıcı olmayı öğretmiştir. Bu özellikleri nedeni ile Anadolu insanı Yunus Emre'yi sahiplenmiş, onun mezenin kendi topraklarında olmasını istemişlerse de, yukarıdaki delillerle, Yunus Ermenin Karamanlı olduğunu, burada doğup burada öldüğünü ispat etmişlerdir. Bu konuda Cenap Şahadettin söyle der: "Büyük adamlar, evvela dünyanın, sonra ülkelerinin ve nihayet şehirlerinin hemşerisidirler amma, Yunus, öylesine erişilmez ve eşsiz şahsiyet ki, O'nun kemiklerinin kendi yakınlarında yatması bile, ebedi ve sermedi hayatın temel mesnetlerinden sayılır. Böylece benimsenir ve sevilir."

Yunus Emre'nin kemikleri hemen yakınımızda Karaman’da kendi adını taşıyan caminin türbesinde bitmeyen uykusundadır ama o mübarek kişiyi mey. dana getiren atalarının kemikleri de hemen hemen kucağımızda Tekke'de, Mendik'te, Kınık'ta ve köyümüzdeki mezarlıklardadır. Yani İbrala topraklarında ebedi uykularındadırlar ki, oralarda, bu bakımdan kutsal yerler arasındadırlar.

Eğer oralara, yani köyümüz sınırları içinde bulunan Tekke ve civarlarına giderseniz; karşınıza hala ayakta olan ve kocaman bir şehrin mezarlığına eşit büyüklükte mezarlıklarla karşılanırsınız ki, bugün Karaman'da, Konya'da veya dünyanın diğer bölgelerine yayılmış olan Yeşildere ‘ilerin çoğunun ataları, orada yatıyor. Unutmayalım.

3 Eylül 2013 Konya

Yalancı dünyadan kopup göçenler Ne söylerler ne bir haber verirler üzerinde türlü otlar bitenler Ne söylerler ne bir haber verirler Yunus derki, gör taktirin işleri Dökülmüştür kirpikleri kaşlan Başlan ucunda hece taşları Ne söylerler ne bir haber verirler

NOT: Karaman tarihi araştırmacısı İbrahim Hakkı Konyalı köyümüzün yeni adı için şöyle der "Tarihi Ibrala'ya; bir veba salgını halinde, şuursuzca devam ettirilen ad değiştirme hastalığından kurtulamadığından, "Yeşildere" adı konulmuştur. Oy saki Yeşildere'den ziyade "Yunus Emre" adının verilmesi gerekirdi.

Yunus Emre törenlerinden

NOT:

Yazının baş tarafındaki ifadelerden de anlaşıldığı gibi Tekkenin eski önemi unutuldu günden yıllarca sessizliğe gömülmüş, tarihçi yazar I. Hakkı Konyalının yıllarca aradığım dediği ve o gün oraya tesadüfen geldiğinde o yıllardaki binayı tetkik ederken köyümüzden rahmetli Hatice Yiğit'in "Madem buraya kadar gelmişsiniz şurada yatır İsmail Hacının tür- besini de ziyaret edin "sözleri Yunus Emre'nin dedesinin türbesini bulması ile ortaya çıkarılarak güncelleşmiştir.

Karaman Ziraat Bankası görevim sırasında köyümüzden Mustafa Yüksel sik sık ya-nima uğrar, Tekke'nin imarı ve tanıtılması hakkında zamanın hükümet büyüklerine dilekçeler gönderdiğini ve hatta bazı günler orada gecelediğini söylerdi.

Bu arada hemşerimiz ve şu anda rahmetli olan Prof. Hulusi Güngör'ün de bu hu susta büyük yardım ve çabalarının olduğunu bilirim.

Yine bildiğim kadarı ile ilk ve ciddi şekilde Tekkenin imarını ele almak isteyen zamanın Belediye başkanı Sayın Neriman Köse 1998 yılında Konya'dan bir mühendise buranın plan ve projesini bile yaptırmış olduğunu söylemiş ve şöyle devam etmişti: *2003 yılında CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal ve 50 kişilik bir basın grubunu oraya götürüp hazırlattığım plan ve projeye göre yaptıracaklarımı izah bile ettim. Ancak zamanın Kültür Bakanı ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden maddi yardım alamadığım gibi mâni olmaya bile kalktılar. Benden sonra da kendi partilerinden seçilen Belediye Başkanına bu hususta bütün maddi olanaklar temin ettiler ve orası benim yaptırdığım o proje ile bugünkü haline geldi" demişti.

Zamanın iktidarının bu ve buna benzer ecdat yadigârlarının tekrar canlandırılma sandaki emeği bir hayli fazladır. Siyasi düşüncelerle Neriman hanıma bu konuda o yıllar yardım etmemişlerse de beldede yeni seçilen kendilerine ait bir belediye başkanına gereken her türlü yardımı göstererek Tekkede bugün çok güzel bir eseri meydana çı- karmışlardır.

Yeni Belediye Başkanı Sayın ibrahim Koçak'ın köye olan hizmetleri bir burası ile sinut değildir. Köy ile Karaman arasındaki bugünkü yol, sokakların parke taşlarla döşenmesi ve bahçelerimizi suladığımız kanaletler de onun zamanında yapılmıştır. Ona ve Belediye teşkilatının kurulduğu yıldan bugüne kadar emeği geçen başkan ve orada çalışan diğer elemanlara teşekkürü bir borç bilirken Ahrete göçenlerin tümüne de rahmet dilerim.

Yine Yunus Ermenin bir dörtlüğü ile yazımıza son verelim.

Bu dünyadan gider olduk. Kalanlara selam olsun

Bizim için hayır dua. Kılanlara selam olsun.

KAYNAK: Yunus Emre’nin Ata Yurdu İbrala(Yeşildere) kitabı

Yazar: Tevfik Demir