Grup adına açıklama yapan İMH Karaman İl Temsilcisi Hacı Karayel yaptığı basın açıklamasında:”

DOĞU TÜRKİSTAN’DA ZULÜM VAR!

Doğu Türkistan yaklaşık 70 yıldır Çin işgali altında yaşayan bir İslam yurdudur.

Doğu Türkistan tıpkı Filistin gibi, Arakan gibi, zulmün eksik olmadığı bir coğrafyadır.

Çin, Doğu Türkistan’lı Müslüman Uygurlulara iki seçenek sunmaktadır: Ya asimile olur bir Çinli gibi yaşarsınız ya da ölürsünüz.

Çin’in Doğu Türkistan siyaseti Uygurluları tamamen asimile etmeye yöneliktir. Oluşturulan toplama kampları, Uygur kızlarının Çinlilerle zorla evlendirilmesi,

helal haram kavramlarının yasa ile yok edilmesi, her Uygur evine yabancı Çinlilerin yerleştirilmesi gibi çok yönlü asimilasyon yöntemleridir.

Doğu Türkistan kapalı bir yönetim sistemi altında olduğu için yaşadığı zulümleri dünyaya duyuramıyor. Baskı altında varoluş mücadelesi veren Uygurlu kardeşlerimiz soykırım tehlikesi yaşamaktadır. Bugün, zaten işgal altındaki yurtlarında tam bir esarete mahkûm edilmek istenmektedir. En ufak bir direnişin, Müslümanca yaşama çabasının karşılığı şiddet, işkence ve ölümdür.

Çin yönetimi, Doğu Türkistan’da ezan okunmasına, toplu namaz kılınmasına ve oruç tutulmasına izin vermiyor. Uygurlu Müslümanların çocuklarına Müslüman isimler vermesi yasak.

Müslümanların birbirlerine selam vermesi yasak. Kur’an-ı Kerim okumak yasak.

Dua kitabı ve bayrak bulundurmak yasak. Kadınların başörtüsü takması yasak.

Doğu Türkistan dünyanın en büyük açık hava cezaevine dönüşmüştür.

Çin zindanlarında 350 bin Müslümanın bulunduğu tahmin ediliyor.

Yalnızca Müslüman oldukları için hapse atılan kardeşlerimiz, işkence altındadır.

Hapse atılan Uygurlulardan sağlıklı bir haber dahi alabilmek imkânsız hale gelmiştir.

Yaşanan zulümler Birleşmiş Milletlerin gündemine bile girememiştir. Emperyalist Batılı devletler,

Çin yönetiminin zulümlerini kendi çıkarları doğrultusunda manüple etmenin peşindeler.

Doğu Türkistanlılar yapılan zulümleri sınırlı imkânlarla dünyaya duyurmaya çalışırken  kardeşlerimizin gözü, kulağı Türkiye’dedir. Türkiyeli kardeşlerinden başka acılarını paylaşan ve acılarını sona erdirmek isteyen başka bir kimse yoktur.

Bunun için Türkiye bir an önce Çin’e baskı yaparak gerekli girişimlerde bulunmalıdır. Çin yönetimini uyguladığı asimilasyon politikalarından vazgeçirmek için gerekli diplomatik adımlar atılmalıdır. Komünist dikta yönetimini uyguladığı asimilasyon politikalarından vazgeçirmek için gerekli diplomatik adımlar atılmalıdır.

Zulmeden Batılı Emperyalistler yada Doğulu Komünistler, ancak acının rengi hiç değişmiyor.

İşgal edilen topraklar yine Müslüman toprağı, akan kan yine Müslüman kanıdır.

Zulümlere son vermek için yeniden ümmet bilincini kuşanmalıyız.

Müslümanlar olarak şuna inanıyoruz. Coğrafyamızı bölen sınırları önce gönüllerimizde ve zihinlerimizde ortadan kaldırmalıyız. Doğu Türkistan meselesi bizim meselemizdir.

Herhangi bir devletin iç sorunu olarak görüp uzaktan seyredeceğimiz, sesimizi çıkarmadan olup biteni sineye çekeceğimiz bir durum söz konusu değildir.

Ortada büyük bir zulüm, soykırım ve insanlık suçu vardır. Bu zulme ve soykırıma maruz kalanlar da bizim kardeşlerimizdir. Engel olamadığımız bu zulmü tüm dünyaya haykırmaktan bile geri duracaksak biz önce kendimizi bu duyarsızlık bataklığından kurtarmak için çabalayalım.

Arakan’dan Doğu Türkistan’a, Filistin’den Yemene, Suriye’den Afganistan’a kadar yaşanan acılara engel olmak için her şeyden önce topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalıyız.

Unutmayalım ki hepimiz gücümüzün yettiğini yapmakla sorumluyuz.

Yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz gibi yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz. “ dedi.

Grup basın açıklaması sonrası dağıldı.