Üzüldüm demeyip, canım sıkıldı,kaygılandım, neşem kaçtı da diyebiliriz. Ama benim kelimelerle ifade edemediğim başkaca bir yanı da var üzülmenin.

        Ali Yıldırım ile yıllar önce Erzurum'da asker iken, bir yıla yakın bir zamanı bir odada birbirimize yoldaşlık ederek geçirdik. Bana memleketini, Karaman'ı övdü ve ısrarcı da oldu gelmem için. Tanıştırdı aile efradının çoğuyla. Evlenirken sağdıcı da oldukarkadaşımın.

Hırs, kin, kabalık, bencillik, nefret yoktu adamın kitabında.

          Eğitime meraklı güzel bir ailesi vardı. Nüfus olarak kalabalıklardı da. Hanelerinde 3 öğretmen kardeştiler aynı zamanda; o üç öğretmen kardeşin eşleri de sağlık çalışanıydı.
              
            Son zamanlarda birçok kurumda olduğu gibi eğitim çalışanlarından da çokça kayıplar olduğunu duyuyoruz ve biliyoruz. Sevgili arkadaşım, dostum Ali Yıldırım'ı da salgın sebebiyle kaybettik. Kendisi öğretmen, eşide hemşire. 

          Ölüm eninde sonunda kabulleniliyor, kabullenilmeyen kayıp yok. Ama hatırlanmak ve anılmak herkese mahsus değil.

       

          İlk bilgisayar sertifikamı arkadaşım Ali Yıldırım’ın kursuna katılarak aldım. Biliyorum ki Karaman'daki eskilerden birçok öğretmenin, birçok idarecinin, birçok maarif müfettişinin, ilk bilgisayar sertifikalarının öğretmeniydi Ali Yıldırım. Aynı zamanda Milli Eğitim Müdürlüğümüzün yıllar önce elektronik altyapıya geçerken ki zamanında: hiç karşılık beklemeden, mesai gözetmeden, işlerin yoluna girmesi için çaba harcayan kişilerden biriydi.

           Arkadaşımın ölüm haberini paylaştıktan bir müddet sonra çok farklı yerlerden arayanlar oldu. Tanıyanların güzel ifadeleri gönül yumuşaklığı sağladı. Üzüntümüzü biraz dindirdi.

     Fakat eğitim camiamızdaki negatif seleksiyon hâkimiyeti kabullenilmez hal almıştır. Ötekileştirmek, ayrımcılık,kayırmacılığın acılarda bile kendini göstermesi maalesef ki korkutucu seviyededir. Tolstoy ne demiş? “Bir insan acı duyarsa canlıdır. Başkasının acısını anlayabiliyorsa insandır”. Aslında ne güzel bir duygu dur başkasının acısını, mutluluğunu hissedebilmek, anlayanilmek duygulu davransak enerjimizi çok mu kaybederiz? Mensubiyete karşı bu kadar alakasızlık niye?

         Camiamız ne haldedir anlamak mümkün değil maalesef.
        
          Çoban bile bir koyun kaybetse bulmak için deli olup dağ taş gezeler, biz can kaybediyoruz soran yok, aklım almıyor bu bencil tavırları.

         Müsavat davranmak yöneticilerimizin görevi, sorumluluğu değil mi?
         
         Ali Yıldırım müdürlüğümüzün hemen arkasında defnedilirken müdürlüğümüz adına 1 kişiyle de olsa katılım gösterilemez miydi? Haydi bunu yapmadık, yasaktı yapamadık. Ailesini bir telefonla arayıp bir taziyelerinizi iletmek çok muzordu. Sayın yetkililerim unutmayın bir nefesinizi kaybettiniz.
         
         Bu mesleğin mensubu olmaktan gurur duyarken,camiamızın geldiği anlayış noktasından da aşırı üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim.
                Mekanın cennet olsun güzel insan.