Yunus'un ''KELER''ine Ne Oldu?

YUNUS’UN “KELER”İNE NE OLDU? 
Yemiş kurt kuş bunu keler, nicelerin bağrın deler
Şol ufacık nâ-resteler, gül gibice solmuş yatar
Sözlükler; bir dilin bütün veya belli bir çağda kullanılmış kelime ve deyimlerini alfabe sırasına göre alarak tanımlarını yapan, açıklayan, başka dillerdeki karşılıklarını veren başvuru kaynaklarıdır. Bizde bu tür eserlere ad koyarken, önceleri, lügat ve kamus terimlerinden yararlanılmış. Nitekim Türkçenin ilk sözlüğü hüviyetindeki şaheser de lügat ismini taşıyor. Her ikisi de Arapça olan bu sözcüklerden ikincisi, aslında Arap dilinin Eski Yunancadan alıntıladığı bir şekil. Türkçenin söz varlığını bir araya getiren, meraklısına bir bütün hâlinde sunan bu çalışmalar, sözlük tarihimizde uzunca bir dönem lügat ve kamus kelimeleriyle adlandırılmış ve yayınlanmış. Sözlük, Celal Sahir Erozan’ın dile ve sözlüklere kazandırdığı bir kelime. 
Ülkemizde dille ilgili çalışmaları yürütme görevi, öncelikli olarak Türk Dil Kurumuna verilmiş. Kurum taşıdığı sorumluluğa bağlı olarak zaman zaman sözlük, yazım kılavuzu gibi eserleri yeniliyor. Kurum tarafından ilk baskısı 1945 yılında yapılan Türkçe Sözlük’ün geçen yılın son günlerinde 11. baskısı gerçekleştirildi. Son baskının “Sunuş” bölümü, diğerlerinden farklı olarak düzenlenmiş. Eser, evvelki yayınlarda görmediğimiz bilgilerle başlıyor. Bu bölümde ilkin sözlük biliminin temel ilkeleri üzerinde durulduktan sonra sözlük kavramından hareketle Türkçe ve diğer dillerdeki sözlük anlamına gelen terimler ele alınmış. Bu sözcükler etimolojik incelemeye tabi tutulmuş. Ardından sözlüklerin tarihçesi, dünyadaki ilk örnekleri hakkında kısa bilgiler verilmiş. Okur burada Türk sözlükçülüğüne dair önemli açıklamalarla da buluşuyor. Kâşgarlı Mahmut’tan günümüze Türkçenin sözlükleri üzerine yapılan değerlendirmelere yer verildikten sonra TDK tarafından çıkarılan sözlüklerin biyografisi sunulmuş, sanal ortamdakiler için de ayrı bir paragraf açılmış.  
Sözlüğün yeni baskısı 122.423 söz varlığına sahip. Bu rakam, 2005 (10. baskı) tarihli çalışmada 104.481 olarak belirtilmiş. Son baskı, bir öncekine göre %15 oranında artış sergilemiş. Artan sadece sözlük maddeleri değil. Maddeler için edebiyat eserlerinden seçilen tanık niteliğindeki cümleler de yukarıdaki sayının birkaç puan üstünde artmış. Kuşkusuz sözlük maddesi yazmak kadar o maddenin tanık cümlesini esere dâhil etmek de önem arz ediyor. Bu, sözlük biliminin temel ilkelerinden birisi. Anılan eserin sonuna Türkçeye, temel yazışma kurallarına ve dünya dillerine ilişkin birtakım açıklamaların bulunduğu “Ek Bilgiler” kısmı konmuş. Gerek kurumun sözlüklerinde gerekse diğer çalışmalarda bugüne kadar pek rastlamadığımız bu uygulamanın okurlar için yararlı olacağı kanısındayız. Eserin ilk bakışta seleflerine kıyasla daha ayrıntılı ve işlevsel hazırlandığı hemen göze çarpıyor. 
Dikkatimizi eserin ilk ve son bölümlerinden uzaklaştırıp metin kısmı üzerinde yoğunlaştırdığımız zaman anlamakta zorlandığımız bazı durumlarla karşılaşıyoruz. Bizi şaşırtan, daha önceki baskılarda yer alan kimi sözcüklerin eldeki örnekte bu temel kaynaktan çıkarılmış olması. Bu manzaranın sözlüğün amaç ve işlevine uygun düşmediği, bilakis hazırlayıcıların ilkeleriyle çeliştiği aşikârdır. Söz gelimi “bir günün veya olayın arkasından gelen zaman”ı anlatan erte sözcüğünü maddeler arasında zikretmemek, bu yapıyı ve onun şekillendirdiği cumartesi (cuma erte+si), pazartesi, gelin ertesi birleşiklerini; savaş ertesi, bayram ertesi söz öbeklerini dikkate almamak, yok saymak demektir. Sözü edilen şekil bugün yazı dilinde tek başına kullanılmıyor ancak kimi terkip ve grupların oluşumuna katkı sağladığı açık. Yukarıdaki örnekleri inceleyen biri, merak ettiği erteyi ve onun karşılığını Türkçenin belli başlı kaynaklarında görebilmeli. 
Sözlüğün son hâlinde bizi şaşırtan, düşünmeye sevk eden sözcüklerden biri de keler. Bir evvelki baskı bu kelimeye kucak açarken eldeki son şeklin keleri ve onun kullanıcısını sahiplenmediği anlaşılıyor. Bu durumda Yunus Emre Divanı’nı inceleyen bir okur “Yemiş kurt kuş bunu keler / Nicelerin bağrın deler” dizesindeki kelerin ne olduğunu öğrenmek için eserin son şekline bakarsa şu karşılıkla buluşacaktır: 
Keler: Köpek balıkları takımının kelergiller familyasından, ılık ve tropik denizlerde yaşayan, uzunluğu 1,5 metre kadar olan, bir defada 20 yavru doğuran bir tür balık, keler balığı. (Türkçe Sözlük 2011: 1381)
Yaşam alanı daha çok ılık ve tropik denizler olan bu köpek balığının ülkemizi çevreleyen sularda görülmesi, seyrek karşılaşılan bir durum. Yakalanması habercilere malzeme olan bir balık keler. Kuşkusuz Yunus’un bahsettiği keler bu değil. Tarihî sözlükler keler için “bir çeşit kertenkele, yılan ebesi” tanımlarını yapmış. Yunus’un söz ettiği varlık için uygun olan budur. İşte bu noktada “Yunus’un dili tarihsel sözlükleri ilgilendirir, günümüz sözlükleri böyle kelimeleri içermemeli.” diye düşünenler çıkacaktır. Ancak iyi bilinmelidir ki bugün Türkiye Türkçesi ağızlarının önemli bir kısmı kertenkele için keler sözcüğünü tercih ediyor. Derleme Sözlüğü’ndeki verilere (TDK 2009: 2730) göre keler; Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinin bazı şehirlerinde hayli işlek. Hatta bu sözcüğün anlamına dair bir anket düzenlense, kertenkele diyenlerin sayısı köpek balığı diyenlerin üzerinde olacaktır. Hâlen halkın belli bir kesiminin bilip söz varlığında taşıdığı ve Yunus Emre Divanı başta olmak birçok edebî eserde kendisine yer bulan bir kelimenin liste dışında tutulması, kabul edilebilir bir şey değil. Keler (kertenkele) bize keler balığından daha yakın. Özel bilgisi, merakı olanlar dışında keler balığını acaba kaç kişi tanıyor? 
Sözlüklerin halk ağzında tespit edilen ve belli bir yaygınlığı olan kelimelere de sahip çıktığını biliyoruz. Türkçe Sözlük bu uygulamanın başarılı örnekleri arasında gösterilebilir. Bununla birlikte bugün standart dilde kullanılmayan ancak tarihî metinlerde karşılaşılan kimi sözcük, terim, deyim vb. yapıların da güncel sözlüklere taşınmasında yarar var. Burada bir ölçüte ihtiyaç duyulabilir. Güncel eserlere alınması teklif edilen örneklerin bugün ağızlarda yaşayıp yaşamadığına bakılarak karar verilebilir. 
Sözlüğün keler maddesi şu şekilde düzenlenmeliydi: 
Keler 1. Hlk. Kertenkele.
2. Hay. Bil. Köpek balıkları takımının kelergiller familyasından, ılık ve tropik denizlerde yaşayan, uzunluğu 1,5 metre kadar olan, bir defada 20 yavru doğuran bir tür balık, keler balığı (Rhina squatina).
Erte ve kelerin yenilenen sözlükte bulunmayışı, eser için bir kayıptır. Belki bu yazının ertesinde kaybın farkına varılacaktır. Yitik olanı nerede ve ne şekilde bulduğumuz önemli değildir. Esas olan eksikliğin farkına varabilmek ve onu rastladığınız yerde alabilmektir. Dolayısıyla bu hacimli eserin kelime kadrosu 122.423 değil, 122.425’tir. Burada altını çizmek istediğimiz bir başka husus da Türkçenin belli başlı kaynaklarının kapsam ve tutarlılık yönüyle ciddi bir şekilde gözden geçirilmesi gerektiğidir.