Hayat bu ya! Sahte ışıklarının altında dans ederken insanlar, o akıp gider. Ne sahte yüzünü gösterir ne de götüreceklerinden haber verir. Dansın büyüsündedir insan, ne zamanının kıymetini bilir ne de kaybettiklerinin… 
 
Başa dönmenin imkânsızlığının idrakine vardığında, ne kadar geç olduğunu anlamakla başlar hep keşkeler. Bütün iyilikleri götürecek olan keşkeler… Aklın anlayamadığı, kalbin dayanamadığı bu his tüm benliği sardığında, yaşamak ne denli zordur insana. Nafile geri dönüşlerle harcayacak kadar çok zaman yoktur aslında. Vazgeçme lüksü yoktur çünkü. Dansa devam etmeli, hayatı idame ettirmelidir. Mühim olan zaten, dans ettiğin kişinin ayağına basmadan, uyum içinde süzülmektir o ışığın altında. İşte bu sebeple de önemlidir kiminle dans ettiğimiz. Hemen her şarkıda değişir eşimiz ve her değişimin bize yüklediği anlam farklılaşır. Biri annemizdir, biri babamız. Biri sevdiğimizdir, biri arkadaşımız. Değişmeyen tek şey; dansın kuralıdır. Ayağa basmadan, uyum içinde şarkının ritminde süzülmek. Başarmak zordur elbet ve bazen son derece üzücü. Lakin zor olması değil midir zaten güzel olan. En güzel gül dikenleri çok olup elimizi kanatan değil midir? 
Yaratmak Yaradan’a, yapmak insana mahsus. İyiyi kötü de yapar insan, kötüyü iyi de. Her şey elimizin ve yüreğimizin gücünde. Elimiz verir, yüreğimiz severse; yaratılan her şeyi kötü de olsa iyi-güzel yapmak mümkün. Peki neden zordur bunu yapabilmek? Neden her gün kayıplarımıza bir yenisi eklenir? Kalbimiz sevmeyi mi unuttu acaba? O ki dünyanın en kıymetli değeri, en çok ihtiyacını hissettiğimiz eksiği değil mi? Her geçen gün kaybettiğimiz bu değerin, hayatımızdaki başka bir ederle yerinin doldurulamaz olduğunu fark etmemiz bazen yılları alır, bazen koca bir ömrü. Geç kalmamak bu yüzden elzemdir. Keşke, dilimizden döküldüğünde, geri dönüşü olmayan çıkmaz sokakların karanlığında kaybolmamanın yolu yoktur ki. O karanlığın içine her adımımızda, dilimize dolanan bir şarkı olur keşkelerimiz. Keşke deriz, keşke yapmasaydım bunu, keşke demeseydim o sözü, keşke sabrımı, sevgimi; ne vakit veda edeceğimizi bilmediğimiz bu sahte ışıklarla bezenmiş yalan dünyada dans ederken hak ettiğince verebilseydim eşime… 
Hayat; sonu belirsiz, zamanı az, ışığı sahte, güzelliği geçici, dünyası yalan bir devran. Ne geleceğin derdine düşecek kadar, ne de geçmişin gölgesinde hayıflanacak kadar uzundur. Bir andır, başka bir şey değil…
 
Bir anınızın dahi KEŞKE’yle geçmemesi dileğimle…