İslam dini zarurat-ı diniye olarak ortaya koyduğu can (yaşam), akıl, din, nesil (namus) ve mal gibi değerleri vazgeçilmez temel değerler olarak nitelemiş ve bu değerlerin korunması için azami derecede dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Mevzu ile ilgili ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler tefsir ve hadis kitaplarında tafsilatıyla anlatılmıştır. Özellikle dindar nesil yetiştirme tartışmasına katılanların bu ayet ve hadisleri okumalarında büyük fayda olacaktır.

Evrensel bir anlam taşıyan dinimizin ortaya koyduğu bu değerler aklı başında her insanın, toplumun ve devletin sahip çıkması gereken değerlerdir. İnancı ne olursa olsun hiç kimsenin bu değerlere karşı çıkması söz konusu değildir. 1400 yıl öncesinden ortaya konulmuş bu değerler insanın var olması, kendisini ifade etmesi, çoğalması ve üretmesi açısından son derece önemlidir. Çağdaş dünya normlarına dikkatlice bakıldığında aslında bu değerlerden öte başka bir şeyin olmadığı görülecektir.

Bu değerler temel değer taşımaları münasebetiyle her devletin politika geliştirirken esas alması gereken değerlerdir.

Her insanın canı (hayatı) kutsaldır. Hiç kimse bir diğerinin hayatına kast edemez. Bu sadece İslam’da değil her din ve toplumda böyledir. Akıl her insana bahşedilmiş bir nimettir. Aklın muhafazası için tedbirlerin alınması her din ve toplumda temel bir görevdir. Din, nesil ve malda böyledir.

Şayet bir kişi, toplum ve devlet başka bir kişiyi kendi gibi olmadığından ötürü öldürmeyi düşünüyorsa ve öldürüyorsa, kendi dinini ya da inancını cebren kabul ettirmeye zorluyorsa, evlat sahibi olmasını ve onları nasıl yetiştirmesi gerektiğine karışıyor, kazandığı malı nereye ve ne şekilde harcaması gerektiğini dikta ediyorsa işte bu sorundur. Hem de hayati bir sorundur.

Şayet Sayın Başbakanın ‘dindar bir nesil yetiştireceğiz’ sözünden anlaşılan bu ise, yani herkes benim kafamdaki nesli yetiştirecek, başka bir nesil istemiyorum yaklaşımı ise tabi ki bu anlayış yanlıştır. Böyle bir anlayışın yıllardır acısını çektiğimiz ‘ben seni böyle istiyorum o halde böyle olacaksın’  yaklaşımından ne farkı kalır? Bence Sayın Başbakan sarf ettiği sözde elbette ki bunu kastetmiyor.

Din teklifi yapar kabul eden gereklerini yerine getirir, kabul etmeyen gereklerini yerine getirmez. Devlet burada hakemdir. Kabul edenin ve kabul ettiği şeyin gereklerini yerine getirebilmesi için gerekli ortamı sağlar. Kabul etmeyeninde kabul etmesi için bir dayatmada bulunmaz, onun da kabul etmeme tercihine saygı gösterir

Özellikle eğitim politikaları belirlenirken ve uygulanırken buna dikkat edilmelidir. Tek tip ve fabrikasyon bir nesil çıkar yol değildir. Unutulmamalıdır ki şeytanı ve faaliyetlerini ortadan kaldırmaya cenab- hak muktedirdir. Allah’ın kendisini inkar edene tanıdığı özgürlük karşısında kimse kendisini Allah yerine koymamalıdır

Dini yok saymakla ona mensubiyeti ortadan kaldırmak mümkün değildir. Aynı şekilde dinsizliği de yok saymakla ona mensubiyeti ortadan kaldırmak mümkün değildir. Dayatma çareyi değil çaresizliği getirir, sonrada bocalar durursunuz.

Yıllardır ‘andımız’ denilen metni milliyeti farklı olan insanlara söyletip durdunuz. Türküm dedirttiniz de Kürt milliyetçiliğin önüne geçebildiniz mi? Sokaklarda hepimiz Ermeniyiz diye bağırmalara mani olabildiniz mi? Koskoca bir hayır. Demek ki Türk olmayanı Türk olmaya zorlamak eşyanın tabiatına aykırıdır. Doğru ve çalışkan olduklarını her gün tekrarlattıklarınız dağda Kürtçülük, sokakta Ermenicilik oynamıyor mu? Tek başına bile bu hadise dayatmanın çare olmadığını göstermez mi?

Başbakan’ın ‘dindar bir nesil yetiştireceğiz’ sözü ardından kopan fırtınanın dine ve dindarlığa karşı ülkemizde ciddi bir damarın var olduğunu göstermektedir. Hakaret ve yok sayma anlayışı olmadığı sürece bu damarın varlığı kimseyi rahatsız etmemelidir.

Biz aslında bu tartışmadan yola çıkarak hazır anayasa tartışmaları da yapılırken devlet anlayışımızı gözden geçirmeliyiz. Özgürlük alanlarını genişleten, hizmeti esas alan, ayrımcılığı ortadan kaldıran, her inanca eşit mesafede duran, yaşatan, sevgi yüklü, müşfik bir devlet anlayışını nasıl ortaya koyabilirizi düşünmeliyiz.

Zorla ne güzellik olur ne de çirkinlik. Hayatı yaşarken kimileri sırtındaki çuvalı güzelliklerle kimileri de çirkinliklerle doldurur. Herkes kendi sırtındaki çuvala bir baksın.

Yusuf SALİH