YÖK, tarihi bir karar vererek, üniversitelere girişte uygulanan baraj uygulamasına son verdi. Elbette bu kararı beğenenler kadar beğenmeyenler de olacak. Ancak şu gerçeğin göz ardı edilmemesi gerekir. Herkes üniversite okumamalı.

Bugün üniversitelerde lisans ve önlisans düzeyinde sekiz milyona yakın öğrenci öğrenim görmektedir. Neredeyse sınava giren herkesin bir üniversite kazanabilir. Bir de barajı kaldırılması demek sınava gerek duymadan herkesin okuması demek.

YÖK, üniversitelerin eğitim kalitesinin düştüğünü görmüyor mu?

Tek bir soruya dahi cevap veremeyen insanların üniversite okumasının ne derece anlamlı olduğunu ben algılamakta güçlük çekiyorum. Bu gençleri 4 yıl üniversitede oyalamanın amacını da tam olarak anlayabilmiş değilim. Mesleki eğitimin önemini çok iyi bilmemize rağmen bu gençleri neden meslekli eğitimlere yönlendirmiyoruz?

Sayın YÖK yetkilileri, üniversiteler özel kurumlardır. Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedef olan muhasır medeniyetler seviyesine ulaşmada en önemli basamaklardır. Bu kurumlar bilim yapmalı, yeni şeyler üretmeli ve kazandırmalıdır. Ancak herkesi üniversiteye alarak bunu nasıl yapmayı düşündüğünüzü merak etmekteyim.

Çok uzun yıllardır eğitim sistemimizin bir klişesi vardır, bizim eğitimimizin bir balığa uçmayı öğretmeye çalıştığı şeklinde. Bu konuda üniversiteleri yıllarca tenzih etmişimdir çünkü belirli bir seviyedeki öğrenciler belirli sınav puanları ile bu kurumlara girebiliyorlardı. Şimdi bu klişeyi, üniversite sistemine yerleştirmiş olmadınız mı?

Geçerlilik, kısaca bilenle bilmeyen öğrenciler ayırt etmek demektir. Çalışan öğrenci ile çalışmayan öğrenciyi ayırt etmek de bir geçerliliktir. Yıllar boyu gelen tecrübe ile belki de Türkiye’de görevini en iyi şekilde icra eden ÖSYM uyguladığı sınavların geçerliliğini sağlamaktadır. YÖK çalışan öğrenci ile çalışmayan öğrencinin üniversite mezunu olması geçerliliğini nasıl sağlayacaktır?

Peki bu öğrencilere mezun olduktan sonra, yeterince istihdam sağlanabilecek mi? Dünyada Eğitim Yönetimi ve Planlaması diye bir bölüm vardır. Kaç mezun vereceğim, iş durumum nedir, istihdam sayım ne kadar, ne kadar öğrenci üniversite okumalı ki işsiz kalmasınlar gibi soruların cevabını verebilen bu bölüm, bu kararlardan sonra sizce Türkiye’de var mıdır?

Mezun olduktan sonra işsiz kalabilecek bu gençlerin, psikolojisinin nasıl olacağını hiç düşündünüz mü? Yıllarca okuyup, emek verdikten sonra iş bulamazlarsa nasıl bir psikolojide olacaklarını? Onları okutmak için canını dişine takan ailelerinin yüzlerine nasıl bakacaklarını? Her gün kendilerini mahcup hissedeceklerini düşünmediniz mi?

İlerleyen günlerde bu konu ile ilgili bir açıklama bekliyorum. Umarım bu kararın gerekçeleri, neden bu kararın verildiği tüm objektifliği ve şeffaflığı ile kamuoyu ile paylaşılır.

Sevgi ve saygılarımla…