Kara tiren gelmez mola! Düdüğünü çalmaz mola! Gurbetele yar yolladım! Mektubumu almaz mola! Allı gelin alolaydı! Servilere dal olaydı! Gelen geçen yolculardan; nazlı yar beni soraydı.
Yazılarımı takip edenler bilirler. Benim bir ciğer parem var. 7 yaşında. O benim tutan elim , gören gözüm. Her şeyim. 6 yaşından bu yamada artık şehirlerarası seyahatlerede açıldık. Nerelere gitmedik ki! Konya’sından Antalya’sına! Karadeniz’e kadar bir elimizde baston, el ele yürüdük oğlumla. Beraber yürüdük biz bu yollarda! Beraber ıslandık yağan yağmurda hesabı; elimize geçirdiğimiz her fırsatta koptuk kadife kafalı kuzumla. Rabbım ecelden eman verirse: inşeallah 31 ağustosta dünyanın en iyi dört tren rotasından biri olan Ankara’dan karsa uzanan demir yollarında doğu ekspresiyle karsa gideceğiz. Bizi karsta baba kokulu insan, her daim şefkatini üzerimizden eksik etmeyen tcdd malatya bölge müdürü Sayın Abdülkadir Taş beylerin taktir ve tensipleriyle kars yolcu işleri müdürü: Sayın Muharrem Toraman beyler ağırlayacaklar ve bizlere ciğer pareme ömürlük hatıralar bırakacaklar inşeallah. Evet: hiçbir manzarayı göremeyeceğim! Belkide o yolculuk benim için sadece trenin tıkırtısından ibaret olacak amma! O treni hayal etmek, yolcuların telaşlarına ortak olmak, konuşmalarınakulak misafiri olmak, geçtiği istasyonları, o beldedeki insanları düşlemek, lokomotifin haykırdığı gurbet türküsüne kulak vermek, düdüğünün sesini dinlemek, acep makinistler nasıl insanlar, şu an aralarında ne konuşurlar ki? Diye merak etmek, trenin restoranında birşeyler yeyip içmek, içimin karasından hiç olmazsa kısa bir müddet uzaklaşmak benim için ne demektir; anca anlarsa; benim gibi dünyaya karanlıktan bakanlar anlar. Bu tren sevdası çocukluğumdan kalan bir tutkudur bende. Eskiden istasyondan bir tren kalktımı; sesi karamanın öbür ucuna duyulurdu. Düdüğünün sesi bana ne keyif verirdi ammaa! Hele upuzun yük katarları istasyona yanaşırdıda tren uzun olduğundan lokomotif uzar giderdi ya istasyondan öteye; gözlerim görmesede kulaklarım hayran olurdu o heybete, o ihtişama. 1999 yılında anam beni okula yazdırmak istedi. Rehberlik araştırma merkezindeki yetkililer; ya ankaradaki körler okuluna; yada niğdedeki körler okuluna göndereceğiz! Dediler. Nihayet bir gün haber geldi ki: niğde körler okuluna gidecektim. Karaman neree! Niğde nere. Daha dokuz yaşında bir çocuk; anamdan ayrılıp şehirler aşırı bir gurbete gidecektim. Niğdeye neyle gidecektik ki? Otobüs filan varmıydı karamandan acep? Öğrendik ki karamandan niğdeye tiren işlermiş o zamanlar. Anam ile babam bir sabah elimden tuttu ve yürüye yürüye istasyona götürdü. Hiçmi vasıta yoktuda elimizdeki valizlerle istasyona yürüyerek giderdik bilmem? İstasyona yaklaştıkça raybüsün acı homurtusu duyulmaya başladı. Ben ilk ayrılık acısını o raybüsün koltuklarında tattım. Bu gün gibi hatırlarım. Sabah 05.25te ulukışladan kalkan iki dizi fiat marka raybüs; 07.05te karamana ulaşır; raybüsün bir parçası konyaya öbür parçası niğdeye giderdi. Eğer makinist odasına en yakın koltuğa oturabilmişsem; pür dikkat makinistlerin konuşmalarını dinlerdim. Raybüsü kullanırken düğmeye basışlarını bile dinlerdim. Bir gün; yine niğdeye okula giderken kondüktör yusuf büyüktürk amcayla tanıştım. Durmadan sorular sordum ona. Beni raybüsün makina dairesine kattı. Orada beni makinistle ve tren şefiyle tanıştırdı. Raybüsün düdüğünü bana çaldırdı. Aradan 25 sene geçti! Hala unutamadım o günkü heyecanımı. Hani çocukluğumuzda oyuncak direksiyonlar vardı ve üzerinde düğmeler vardı. Bende kendi kendime oyun kurar güya makinist olur tren sürerdim. Birde tren sesini taklit ederdim ki; akıllara zarar. Belki ben büyüdüm amma içimdeki tren sevdası hep ilk günkü gibi kaldı. Ereğliden haydar paşaya giden içanadolu mavi trenini, konyadan haydarpaşaya giden meram ekspresi, tren kalkmaya hazırlanırken kalın sesli anans memurunun: akşehir, afyon, kütahya, eskişehir, izmit, adapazarı, haydarpaşa yönüne gidecek olan; içanadolu mavi treni; beş dakika sonra hareket edecektir! Yolcularımızın yerlerini almaları önemle rica olunur! Anonsunu hiç unutamam. Birde her sabah karamandan 08.50de geçen diyarbakır izmir seferini yapan efsane posta treni var dı ki: sıra sıra kompartımanlar, güneydoğu illerinden izmire giden tarım işçileri, trenin aşırı doluluğu, zaptedilen kompartımanlar, küçük tüpte pişirilen yemekler, vagonları kaplayan kesif; karnabahar ve yumurta kokuları, vagonların arasında dolaşan işportacılar, lahmacuncular, dilenciler! Posta treni öbür trenlere nazaran ucuz ve yavaştı. Karamandan konyaya iki saatte girerdi. Posta treni apayrı bir dünya; bambaşka bir efsaneydi. İnşeallah doğu ekspresine dair izlenimlerimide yazacağım. Her nekadar yazılarım göze hitap etmesede; ben yüreğinize talibim vesselam.