Sosyoloji Konuşmaları dizisinin ilk etkinliğinin konuğu olan Prof. Dr. Ümit Tatlıcan, ünlü sosyolog Anthony Giddens’ın sosyoloji teorisini,  kendi çevirisi olan “Modernite ve Bireysel Kimlik” adlı kitabı üzerinden ele aldı.
İlk sosyologların pozitivist olduğunu ve toplumsal gerçeği bizim dışımızda bir gerçeklik şeklinde düşünerek yapı’ya ağırlık verdiklerini söyleyen Prof. Dr. Ümit Tatlıcan, 1970’lerden sonra, Giddens’ın tabiriyle toz duman dağılınca ‘yapı’ ve ‘birey’ diye ayrılan sosyolojiye bütüncül yaklaşımların gündeme geldiğini belirtti. Prof. Dr. Tatlıcan, hem yapıyı hem de birey, eylem ve faili bir arada ele alan sosyologların başında ise Giddens, Bourdiue, Habermas ve Jeffrey Alexander’ın geldiğini söyledi.
Giddens’ın sosyolojisinin temelinin büyük ölçüde etnometodolojiye dayandığını ve gündelik hayatın insanlar tarafından nasıl üretildiğine odaklandığını söyleyen Prof. Dr. Tatlıcan, onun yapılaşma ve modernleşme teorileri hakkında bilgi vererek “Giddens’a göre toplumsal gerçekliği her gün eylemlerimizle tekrar tekrar inşa eder ve üretiriz. Sonra bu yapı döner bizi etkiler. Öznellikler nesnelleşir.” açıklamasında bulundu.

“Sokaktaki insan nasıl yaşayacağını bilir”
Prof. Dr. Tatlıcan, Giddens’a göre modern toplumun hem kısıtlayıcı hem de mümkün kılıcı olduğunu ve yaşantımızın en mahrem alanlarını bile etkilediğini söyleyerek “Modern hayat sürekli alt üst edişlerle doludur ve her an yeni risk parametrelerini devreye sokar. Ancak insan refleksif bir varlıktır, körü körüne davranmaz. Sokaktaki insan çok akıllıdır, nasıl yaşayacağını bilir.” dedi.
Giddens’a göre modernitenin bir risk kültürü olduğunu ve modern çağın ‘insanın kendi varlığını güvende hissetme’ olgusunu çok fazla aşındırdığını belirten Prof. Dr. Tatlıcan, “Modern hayat hem sürekli altımızdaki zemini kaydıran hem de düşmemeye çalıştığımız risklerle dolu bir hayattır. Modern dünyada kendi kendimizi çok daha fazla yeniden üretmek zorundayız, yoksa bastığımız zemin kayar.” açıklamasında bulundu.

“Modern insan, huzuru bozulmuş bir insandır”
Prof. Dr. Tatlıcan, Giddens’a göre modern hayatın belirsizliklerle dolu olduğunu, tüm bilginin hipotezler biçimini aldığını ve onun ‘radikal kuşku’ ilkesini kurumsallaştırdığını dile getirerek “Modern dünyada kuşku ve belirsizlikler artmış, gelenekle gerilimli bir ilişki doğmuş, geleneğin yerini bilim almış, ancak o da sürekli yenilenerek kesin bilgi olmaktan çıkmıştır. Dolayısıyla modern insan, huzuru bozulmuş bir insandır. Çünkü modernite gündelik toplumsal hayatın doğasını kökten değiştirmiştir.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Tatlıcan, Giddens’a göre günümüzde post-modern değil, geç-modern çağda yaşadığımızı ifade ederek Giddens’ın kapitalizm ve sosyalizm arasında, ‘üçüncü yol’ denilen yeni bir toplum modeli benimsediğini sözlerine ekledi.
Konferans, Prof. Dr. Ümit Tatlıcan’ın dinleyenlerin sorularını yanıtlaması ve plaket takdimiyle sona erdi.