Cumhuriyet Parkında düzenlenen basın açıklamasında konuşan Şube Başkanı Necati Batur, şunları söyledi:
“Öncelikle tüm yetkililere sesleniyoruz; Eğitim çalışanlarının haklı taleplerini duymalarını, sorunların çözüm noktasında gerekli hassasiyeti ve sorumluluğu yerine getirmelerini istiyoruz.
Eğitim bir bütündür ve bir ekip işidir. Tüm eğitim çalışanları bu ekibin vazgeçilmez bir parçasıdır. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı tüm kurumlarda farklı kadro ve unvanlarda tüm eğitim çalışanları eğitim öğretim süreçlerinin sorunsuz ve sıkıntısız geçmesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Durum böyle iken her yıl Eylül ayında verilen Eğitim Öğretim ödeneğinin en az 1 maaş tutarında olmasının yanı sıra, bunun tüm eğitim çalışanlarına verilmesi öncelikli taleplerimiz arasındadır. Türk Eğitim Sen’in mücadelesi her bir eğitim çalışanı arkadaşımız Eğitim Öğretim ödeneğinden yararlanıncaya kadar devam edecektir.
ÖĞRETMENLİK BİR KARİYER MESLEĞİ DEĞİLDİR!
Hepimizin malumu olduğu gibi Öğretmenlik Meslek Kanunu 14 Şubat’ta kanunlaşarak yürürlüğe girmiş ve 12 Mayıs’ta yönetmeliklerinin ilanı ile birlikte birçok sorunu ortaya çıkaran bir süreç başlamıştır. Türk Eğitim Sen’in yıllardan beri karşı çıktığı “Sınavla Kariyer” uygulaması yeniden karşımıza çıkmış, tecrübelerimiz ve önerilerimiz göz ardı edilmiştir.
Bizler TÜRK EĞİTİM SEN olarak 2005 yılından beri Kariyer Basamaklarında düzenleme yapılmasını, kıdeme dayalı bir sistemin oluşturulmasını defalarca dile getirmiş bir sendikayız. Dün ne söylediysek bugün de aynı noktadayız ve sözümüzün arkasındayız.
TÜRK EĞİTİM SEN Genel Merkezi Kariyer Basamakları yönetmeliğinin yayınlanmasının hemen ardından Danıştay’a dava açarak sınav başta olmak üzere bazı hükümlerin iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istemiştir, bu da tavrımızın net göstergesidir.
Öğretmenlik Meslek kanunu diye sunulup, içerik itibariyle sınav yönergesinden öteye geçmeyen, iş olsun diye önümüze konulan 2 sayfalık bu yasa öğretmenler nazarında bir meslek kanunu olmaktan çok uzaktır.
Alanında ihtisas eğitimini tamamlayıp üniversiteden mezun olmuş, KPSS’de başarılı olmuş, mülakatı geçmiş, adaylık kaldırma sınavında yeterliliğini ispatlamış mesleğinde yılları geride bırakmış öğretmenlerimiz uzmandır, uzmanlıkları diplomalarıdır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da belirtildiği gibi öğretmenlik ihtisas mesleğidir. Sözde uzmanlık sınavı ile öğretmenin görev tanımı değişmeyeceğinden geleceği inşa eden öğretmene yapılacak ücret iyileştirmesinin sınav şartına bağlanması öğretmenin itibarını sarsacak ve öğretmenler odasındaki çalışma barışını bozacaktır. Sahanın bu sınavdan memnun olduğunu söylemek sahaya bakmamak, sahayı görmemektir. Öğretmenlerin derdi unvan değil geçim derdidir. Yüce Meclisimizi bu Kanunu yeniden görüşmeye, sahanın sesini dinlemeye davet ediyoruz.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İÇİN TBMM’Yİ GÖREVE DAVET EDİYORUZ.
Türk Eğitim-Sen olarak, yeni yasama yılında TBMM’ye, siyasi partilerimize ve milletvekillerimize çağrıda bulunuyor; başta KARİYER PLANLAMASININ HİZMET YILI ESASINA GÖRE YAPILMASI olmak üzere, ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU’nun içeriğinin ADINA YAKIŞIR ŞEKİLDE ZENGİNLEŞTİRİLMESİ amacı doğrultusunda ivedilikle adım atmaya davet ediyoruz.
Sınavla yapılacak bir tasnifin öğretmenlerimizi yeni ve gereksiz bir tartışmanın göbeğinde bırakacağı aşikardır. Son yıllarda zaten yıpratılmış olan mesleki saygınlığımızın bu vesileyle farklı bir süreçte tartışma konusu yapılmasını asla kabul etmiyoruz.
Türk Eğitim-Sen olarak, yeni yasama yılında TBMM’ye, siyasi partilerimize ve milletvekillerimize çağrıda bulunuyor ve başta kariyer düzenlemesinin düzeltilmesi olmak üzere, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun içeriğinin adına yakışır şekilde zenginleştirilmesi amacı doğrultusunda adım atmaya davet ediyoruz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerimizin muhatap olduğu mevzuat ve süreçleri muhtevasında toplamalıdır.
Bu minvalde;
* Kariyer basamaklarında sınav şartı kaldırılmalı, 10 yılını dolduran her öğretmen uzman öğretmen, 20 yılını dolduran her öğretmen başöğretmen olmalıdır.
* Promosyon anlaşmaları, kurum ve ilçe bazında değil il bazında yapılmalı ve günün şartlarına göre güncellenmelidir.
* Sözleşmeli atama sonlandırılmalı, Tüm öğretmenler sadece kadrolu olarak istihdam edilmelidir.
* Liyakat ve ehliyeti esas alan bir yönetici atama sistemi ihdas edilmelidir.
* Adaylık Değerlendirme Komisyonlarının teşkilinde siyasal ve sendikal saiklerden uzak bir yapı kurgulanmalıdır.
* Anayasa ve DMK’nın iş güvencesi ile hükümleri kanunda yer almalıdır.
* Öğretmenlerin her türlü istihdam, özlük, ödeme, disiplin, terfi, izin, atama iş ve işlemleri meslek kanunu içinde olmalıdır.
* Başarıyı esas alan ve teşvik eden objektif bir ödül sistemi hayata geçirilmelidir.
* Ek ders ücretleri %100 artırılarak, öğretmelerin rahat bir nefes alması sağlanmalıdır. Bu oran Destekleme ve Yetiştirme Kurs ücretlerine de aynı oranda yansıtılmalıdır.
* Çalışanların Vergi dilimi %15’e sabitlenmelidir.
* Performans değerlendirmesi gibi öğretmenlerin çalışma azmini olumsuz etkileyecek bir değerlendirme kesinlikle olmamalıdır.
* Müdür, Müdür Başyardımcısı ve Müdür Yardımcısı olarak görev yapanların aylık karşılığı ve isteğe bağlı ek ders ücreti karşılığında derse girme zorunluluğu kaldırılmalıdır.
* Tüm öğretmenlerin maaş karşılığı ders saatleri 15 saate eşitlenmelidir.
* Şiddet ve tacize yönelik önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyideler hayata geçirilmelidir.
* Elverişsiz koşulların hakim olduğu bölgede görev yapan öğretmenlere Zorunlu Hizmet Tazminatı ödenmelidir.
* Engelli personel ve sözleşmeli aşçı ve aşçı yardımcıları, görev tanımları dışında ve angaryada çalıştırılmamalıdır.
Üniversitemiz için:
*Rektör atamaları tüm üniversite çalışanlarının demokratik iradesiyle yapılan seçim sonuçlarına göre belirlenmelidir.
*Akademik kadrolar; akademik yeterliliği sağlamış tüm akademisyenlerimize kota ve kontenjan sınırlaması olmaksızın verilmelidir.
*Üniversite idari personelinin görevde yükselme süreçleri liyakat ve başarıya göre yapılmalıdır.
*50/D statüsündeki bilim insanlarımız iş güvencesine kavuşturulsun.
*Başta mazeret tayinleri olmak üzere idari personelin nakil taleplerini karşılayacak düzenlemeler yapılsın.
*13/b-4 yetkisi adeta bir cezalandırma ve keyfiyet yetkisi olarak kullanılmamalıdır.
Bu ve benzeri talep ve önerilerle içeriği zenginleştirilmiş bir Öğretmenlik Meslek Kanunu hem meslektaşlarımızın yaşadığı problemleri sonlandıracak hem de ve dolayısıyla daha verimli bir eğitim hizmeti sunulmasına zemin sağlayacaktır.
Uzun yıllardır beklenen Meslek Kanunu 14 Şubat 2022 tarihinde hayata geçirilmiştir, şimdi sıra öğretmenlerimizin talep ve beklentileri ölçüsünde kanunun içinin doldurulmasına gelmiştir. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer de, geçtiğimiz günler de yaptığı bir açıklamada kanunun Meclis açıldıktan sonra yeni haklarla sürekli genişleyecek olan bir kanun olduğunu ifade etmiştir.
Bu noktada beklentimizi bir kez daha ifade ediyor ve TBMM’ye çağrıda bulunuyoruz: Gelin eğitimin paydaşlarıyla da istişare ederek Kanunun içini hep birlikte dolduralım. Siyasi partilerimiz, Milli Eğitim Bakanlığı, sendikalar, öğretmenler omuz omuza vererek, Cumhuriyet tarihinde ilk kez çıkarılan bu kanunun tatmin edici olmasını sağlayalım.
Amacımız, öğretmenlik mesleğinin itibarının incitilmemesi, mesleğin statüsünün yasal bir zeminde yükseltilmesi, öğretmenlerin moral ve motivasyonlarının artırılması olmalıdır.
EKONOMİK GERÇEKLERDEN UZAK PROMOSYON SÖZLEŞMELERİ DERHAL FESHEDİLMELİDİR!
Değerli arkadaşlar;
Banka Promosyon Anlaşmaları Güncellenmeli,
Kamu Çalışanları Hak Kayıplarına Uğramamalıdır.
Hepimizin bildiği üzere, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından bankalar ile maaş promosyon anlaşmaları yapılmakta ve bu kapsamda alınan promosyon ücretleri memurlara ödenmektedir.
Gelişen ekonomik şartlarda ve yaşanan piyasa hareketleri nedeniyle, 2022 yılı öncesinde promosyon sözleşmesi yapılan kamu çalışanları ciddi bir ekonomik kayıp ile karşı karşıya kalmıştır.
Çünkü,
Salgın döneminde ülkemiz ağır bir süreç yaşadı. Hemen hemen her alanda yaşanan olumsuz gelişmeden toplumun tüm kesimleri gibi kamu çalışanları da çok ağır şekilde etkilendi. 2022 öncesinde yapılan promosyon sözleşmeleri de gelişen ekonomik koşullar karşısında promosyon ödemeleri çok komik rakamlar haline geldi.
Bankaların çekici promosyon vaatleri ile müşterilerinin artmasına ve bununla doğru orantılı olarak kar oranlarının yükselmesine rağmen, kamu çalışanlarının bundan faydalanamaması, promosyon kaybı yaşaması ne kadar adildir?
Bu bağlamda, MEB’e bağlı tüm il, ilçe milli eğitim müdürlüklerinin ve Üniversitemizin bankalarla yaptıkları promosyon anlaşmalarının revize edilmesini, güncel ekonomik gelişmeler ışığında promosyon ücretlerinin artırılmasına yönelik gerekli çalışmaların tez vakitte tekrardan yapılmasını istiyoruz.
Bunun için Türk Eğitim Sen burada, bugün de buradan promosyon hakkımızı istediğimizi ve kararlı olduğumuzu ilan ediyoruz.
ÖĞRETMENİN ÜCRETLİSİ SÖZLEŞMELİSİ KADROLUSU OLMAZ. ÖĞRETMEN ÖĞRETMENDİR !
Kıymetli meslektaşlarım
Eğitimin en önemli sorunlarından biri de farklı istihdam modelleridir. Bizler Türk Eğitim Sen olarak eğitim iş kolunda tek çeşit istihdam modelini, kadrolu istihdamı istiyoruz. Sözleşmeli istihdam aile birliğini, özür atamalarını yok sayan bir uygulamadır.
2011 yılında 68.000’i öğretmen olan 232.000 4/B’li sözleşmeli memur kadroya geçirilmişti.
Yapılan kanuni düzenlemenin gerekçesi kamu hizmetlerinin etkili, hızlı ve verimli yürütülmesini sağlamaktı.
Yani; çok şey istemiyoruz; 2011’de yapılanın tekrarını bekliyoruz!
Diğer yandan eğitimin kanayan yarası haline gelmiş “ücretli öğretmenlik” uygulaması bir an önce son bulmalıdır. Bu bir istihdam modeli değildir, eğitimin yara bandı hiç değildir. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen ihtiyacı varsa ücretli öğretmen sayısı kadar kadrolu atama yapılmalıdır.
ÖĞRETMENİNİN İTİBARI MEB’İN NAMUSUDUR!
Değerli Arkadaşlar
Son dönemde sosyal medya üzerinden öğretmenlerimize saldıran, peygamber mesleği olan öğretmenliğe sırça köşkünden parmak sallayan hadsizlere inat meslek itibarımızı yeniden kazanacağız. “Had bilmek” ve “Ar etmek” erdemdir. Kimsenin şüphesi olmasın; öğretmenlerimiz, böylesi “had bilmezlerden” de bu ülkeyi kurtarmak için var gücüyle gayret ortaya koymaya devam edecektir.”
Değerli Arkadaşlar;
Türk Eğitim-Sen cesur, ilkeli ve mücadeleci sendikal istikametini sürdürme noktasında azim ve kararlılığını taviz vermeden sürdürecektir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türk Eğitim Sen’in sendikal hedef ve politikasını belirleyen tek ölçüt, eğitim çalışanların hak ve kazanımları olacaktır. Sendikamızın durduğu yer, her durum ve koşulda ve hiçbir denge hesabı gütmeden çalışanların yanı olacaktır.”